7.3

47.7K 4.1K 3.2K
                                    

Emre Aydın - Hoşçakal (Slowed)

"Miray hayır diyorum, giremezsin içeriye."

Hastanenin içinde babamın peşinde koştururken bir yandan da onu Ege'nin yanına girebilmek için ikna etmeye çalışıyordum. "Ama baba üç hafta oldu. Ben üç haftadır sadece camdan izliyorum onu. Lütfen sadece beş dakika girip çıkayım. Söz veriyorum fazla uzun durmam." Babam beni umursamadan koridorda ilerlemeye devam ederken bu tavrına sinirlerim bozulmuştu.

"Baba lütfen, beş dakika gireceğim sadece."

Babam adımlarını keserek koridorun ortasında durduğunda beraberinde ben de durmuştum. Kolunu havaya kaldırıp saatini bakış açıma soktu. "Bak saat bir. Yarım saat sonra ziyaret saati başlıyor, o zaman girersin."

"Ama o sadece yarım saat sürüyor ve o sırada da sadece ailesi giriyor. Ben yine giremiyorum yanına." Her gün öğlen saat bir buçuk ile iki arasında ziyaretçi girebiliyordu içeriye. Onun dışında hemşireler ya da doktor dışında kimsenin girişine izin vermiyorlardı. Ben ise bu üç haftada hiç girememiştim. Ege'nin annesi, babası ve Deniz'den bana sıra gelmiyordu çünkü. Her gün bir kişi girebiliyordu ve bunu da onlar kendi aralarında sırayla yapıyorlardı. Artık isyan etmem gayet normaldi çünkü camın arkasından onu izlemek yerine içeriye girmek benim de hakkımdı.

"Miray ne yapabilirim bu durumda? Ailesiyle konuş eğer isterlerse birisi hakkını sana verir ve girersin içeri."

"Sen beni soksan?" Dedim bir umut. "Ziyaret saati dışında. Biliyorum çok yanlış ama ben de artık görmek istiyorum onu." Babam gözlerime sert bir bakış atıp kolumdan tutarak beni kenara çekti. Eliyle arkamdaki bir noktayı işaret ettiğinde o yöne dönmüştüm. Tavanın köşesinde asılı olan kamerayı gösteriyordu. "Şunları görmüyor musun?" Dudaklarımı birbirine bastırarak önüme döndüm. "Sen benim başımı belaya mı sokmaya çalışıyorsun Miray?"

Omuzlarım hayal kırıklığıyla çökerken gözlerim dolmaya başlamıştı. Babam yanıma yaklaşarak yüzümü avuçladı. Dolu gözlerle onunkilere bakmaya başladım. "Seni böyle gördükçe ben daha çok üzülüyorum Miray. Haftalardır hastaneden çıkmıyorsun, doğru düzgün yemek yemiyorsun, eve desen gelmiyorsun. Ne olacak bu böyle?"

Bakışlarımı kaçırırken sert bir biçimde yutkunmuştum. Haklıydı. Haftalardır günlerim bu hastane koridorlarında geçiyordu. Evden çok burada vakit geçirir olmuştum. Öyle ki iki gün üst üste eve gitmediğim bile olmuştu. Hâl böyle olunca annemle babam da çok endişeleniyordu hâlime ama çok fazla üzerime gelmek istemediklerinden pek bir şey demiyorlardı.

"Bilmiyorum." Diye mırıldandım.

"Bu akşam eve geleceksin." Dedi yüzümü serbest bırakırken. Telaşla bakışlarımı babama çevirdim. "Ama-" İtiraz etmeme izin vermeden sözümü kesti. "Sakın itiraz etme. Bu akşam seni o yemek masasında göreceğim. Üzülüyorsun diye laf etmek istemiyorum ama yeter artık. Hastanede de olsan evde de olsan bir şey değişmiyor Miray. Ailesi senin kadar vakit geçirmiyordur hastanede."

"Ama hadi ben evdeyken uyanırsa? Gitmek istemiyorum."

"Uyanmaz." Dedi net bir dille.

"Nereden biliyorsun? Belki uya-"

"Uyanmaz Miray!" Aniden sesini yükseltmesiyle irkilirken konuşmak için aralanan dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne demek uyanmaz? "Nasıl uyanmaz?" Diye sordum titremeye başlayan ses tonumla. Bakışlarını yüzümde gezdirdikten sonra gözlerini yumdu ve alnını sıvazladı.

Sessiz kalması üzerine günlerdir sormak istediğim ama asla cesaret edemediğim o soruyu sordum. "Sen o gün Ege'yi birkaç günlüğüne yoğun bakıma alacağınızı söylemiştin. Ama... Ama o üç haftadır yoğun bakımda. Neden Ege hâlâ yoğun bakımda baba?"

KORKAK | TextingWhere stories live. Discover now