4.2

75.3K 5K 4.5K
                                    

Duman - Bal.

DENİZ DEMİR

Yaklaşık on dakikadır önünde dikildiğim kafenin kapısından girip çıkanları izliyordum. Bakışlarım ayağıma kaydı. Enes'in dediği gibi ayağımla ritim tutuyordum. Ve evet gergindim. Hayatımda hiç olmadığım kadar gergin, bir o kadar da heyecanlıydım. Otobüse binip şuraya gelene kadar geçirdiğim dakikalarda neler yaşadığımı bir ben bir de Allah biliyordu.

Koluma taktığım çantanın zincirlerini sıkarken gözlerimi kapatarak derin bir nefes çektim içime. İçeri gidecektim, düzgünce konuşacaktım ve söylediği şeye göre ya sevinip ya da üzülüp eve dönecektim. Hepsi bu kadardı, kesinlikle bu kadar abartmama gerek yoktu.

Gözlerimi açtım. Son kez gözlüğümü düzelttim ve artık ne olacaksa olsun diyerek kafenin kapısından içeriye girdim. Bakışlarım ilk olarak cam kenarlarındaki masalara kaydı. Eğer Enes geldiyse oralardaki masalardan birine kurulmuş olmalıydı. Onun sevdiği kısımlar cam kenarları olurdu genelde.

Tahmin ettiğim gibi cam kenarında en köşedeki masada onu gördüğümde adımlarımı o tarafa çevirdim. Kafası camdan dışarıya dönük olduğu için beni fark etmemişti. Ki bu iyi bir şeydi çünkü yürürken titriyordum resmen. Bu görmesini asla istemeyeceğim bir şeydi. Enes'e bakarak yürürken bacağıma keskin bir ağrı saplandığında acıyla inledim. Hemen elim bacağıma giderken masalarına çarptığım kadınlardan özür dileyerek oradan uzaklaştım. Rezillik diz boyu.

Elimle bacağımı sıvazlaya sıvazlaya Enes'in masasına vardığımda beni fark edince ayağa kalktı. Bana doğru bir adım atmıştı ki, yaklaşmasını engellemek amacıyla geri çekilip aramıza mesafe koydum. Asılan suratını umursamadan karşısındaki sandalyeyi geriye çektim. "İyi misin?" Diye sordu, işaret parmağıyla bacağımı göstererek.

Ceketimi çıkarırken kafamı salladım. "İyiyim."

Ceketimi ve çantamı yandaki boş sandalyeye bırakıp yerime oturdum. Arkama yaslanarak kollarımı birleştirdiğimde o da sandalyesine oturmuştu. "Ne konuşacaksan hemen konuşalım. Çok vaktim yok."

"Bütün gününün boş olduğunu ikimizde biliyoruz Deniz."

Sol kolumu havaya kaldırıp saate bakıyormuş gibi davrandım. Tekrar kolumu indirirken, "Pek boş olduğu söylenemez. Sana ayırabilecek en fazla yarım saatim var şu an." dedim. Halbu ki sorsalar birkaç saniye önce baktığım saatin kaç olduğunu bile söyleyemezdim.

Arkasına yaslanırken güldü. Gülüşünün sesi bana kalbimin varlığını hatırlatıyordu. "Demek zor kızı oynayacaksın bugün?" Ardından bir kez daha güldü. Gözlerimi kaçırdım kalbime daha fazla eziyet çektirmemek için. Yine de gülüşünün sesi eksilmedi kulağımdan.

"Konuya gelebilir miyiz lütfen?"

"Benim de bugün zor erkeği oynayasım geldi, bak sen şu işe." Dedi dalga geçer gibi. Ciddiyetini sorgulamak istercesine mavilerine çevirdim gözlerimi. "Ben kalkıp gittiğimde de oynarsın zor erkeği." Sırıtışı anında yüzünden silindi. Bunun verdiği memnuniyetle hafifçe gülümser gibi oldum ancak hızla kendimi toparladım. 

Enes ciddi bir tavır takınarak masanın üzerindeki menüyü önüne çekti. "Ee ne sipariş ediyoruz?" Dediğinde konuya kolay kolay girmeyeceğini anlamıştım. Bıkkınlıkla menünün sayfalarını çevirmeye başladım. İçecek kısmına kısaca bir göz atıp ne isteyeceğime karar verdikten sonra menüyü kenara ittirdim. Gözlerimi Enes'in üzerine diktiğimde hala menüyü incelediğini gördüm.

Gözlerimi devirdim. Şurada zor oturuyorken bu şekilde uzatıp beni germesi hiç yararıma değildi. Söyleyeceği birkaç kelimelik bir cümleydi. Ya bana 'seni öpmem aniden gelişen bir şeydi, altında mana arama' diyecek ve beni üzecekti. Ya da... Ya dasını bilmiyordum. Düşünmek bile yeterince zorluyordu kalbimi.

KORKAK | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin