4.4

316 12 1
                                    

Günlüğü elime alıp tekrar içine göz gezdirmeye başladım. Tek tek tüm sayfalarını okursam boşa vakit kaybedeceğimi düşünüyordum. Günlüğün sonlarına doğru eskimiş küçük bir vesikalık fotoğraf buldum. Sayfaya yapıştırılmıştı. Fakat yüzünü seçememiştim hem eski olmasından hem de siyah beyaz oluşundan. Günlüğü o sayfasını yırttım ve fotoğraf iç tarafta kalacak şekilde katlayıp pantolonumun ön cebine sokuşturdum. Son sayfasına kadar tekrar göz gezdirmeye devam ettim ama gözüme çarpan hiç birşey olmadı.Bunun üzerine günlüğü yastığımın altına koydum.Kaçmak için bir yol bulmalıydım ama nasıl bir yol olabilirdi, aklıma hiç birşey gelmiyordu.

Yatağın orasına burasına baktım belki kapının kilidini açmak için birşeyler bulurum diye ama oralarda da hiç birşey yoktu. Odanın içinde volta atmaya başlamıştım artık. Her dakika geçtikçe daha çok delirmenin eşiğine doğru gidiyordum. Tekrar cam kenarına doğru ilerledim eski püskü evlerin artık yıkılma zamanı gelmişti nasıl ayakta durdukları hakkında hiçbir fikrimin olmadığını fark ettim. Olayım şu an bu evlerin neden yıkılıp yıkılmadığı değildi buradan nasıl çıkacağımdı.

Kapının yanına gidip sert bir şekilde tıklattım. Ses gelmeyince daha güçlü vurdum. En son kimsenin olmadığını anladığımda yüksek sesle "Tuvalete gitmeliyim çıkarın beni burdan yoksa sonra geldiğinizde odadaki kimyasal kokudan bayılabilirsiniz" dedim. Kimyasal koku dedikten sonra kısık sesle kıkırdadım. Dediğim kendime komik gelmişti. Aradan 2-3 dakika geçti hala hiç ses seda yoktu. Yere oturdum ve bağdaş kurup boş boş durmaya başladım. Her yer sessizdi nefes sesimi çok rahat duyabiliyordum. Boğazım kuruduğu için yutkunma ihtiyacı hissettim. Sanırım biraz fazla bağırmış olmalıyım ki aşağı doğru inen boğaz acısını duymam zor olmadı.

...

Aradan ben diyim 1 siz diyin yarım saat geçmiş olacak ki kapının altındaki aralıktan birinin gölgesini gördüm. Kapının önünde durdu ve çok geçmeden kilidin açılma sesi sessizliği bozdu. Kapı yavaşça açıldı. İçeriye genç gibi görünen ama saçları beyazlamış küt saçlı bir kadın adım attı. Yüzünde normal cerrahi bir maske vardı. Üstünde siyah bir gömlek altında ise İngiliz model mavi bir etek vardı. Ayakkabıları ise üstündekilerin aksine açık renk babet vardı. Kapıdan içeriye iki adım girdi ve kalkmamı söyledi. Kadının yüzüne boş boş baktım ve kendimi toparlayıp yerden kalktım. Kalktığımda bacağımın uyuşmuş olduğunu fark ettim ayaklarımın altına doğru karıncalı bir sızı indi. Kadın biraz daha yanıma yaklaştı ve belirli bir seviyede durdu. Ellerini önde birleştirip birbirine kenetledi ve boğazında gıcık varmışçasına boğazını temizledi. Adımı söyleyerek konuşmaya başladı." Senin varoluşun için üzülüyorum" diyerek başladı sözlerine."Senin gibi güzel yüzlü muhteşem bir kız için böyle olmak çok üzücü olmalı. Ama seni kurtarabilirim sadece evet demen yeterli benim için" diyerek devam etti. Neyden bahsettiği hakkında hiç bir fikrim yoktu bu yüzden "Anlayabileceğim dilden konuş musun?" diyerek biraz kabaca cevap verdim. Ardından gözleri kısıldı ve arkasını döndü. Kapının dışına çıkıp sağa sola bakındı ve tekrar içeriye girip kapıyı arkasından kapattı. Yatağa doğru gitti ve nazikçe oturdu bana doğru dönerek bacaklarını birbiri üstüne attı ve eliyle yan tarafıma oturmam için işaret etti.Yanına doğru gittim ve temkinli bir şekilde gösterdiği yerden uzağa yavaşça oturdum. Ellerini doğruca yastığın altına doğru götürdü ve günlüğü sanki kendi koymuşçasına ordan aldı. Günlüğü görünce hemen ona doğru fırlayıp günlüğü elinden almaya çalıştım. Ama elini geriye doğru çekerek bunu yapmama izin vermedi. Tekrar denediğimde "Sadece sakin olmanı istiyorum. Amacım sana zarar vermek değil. Sadece baştan sona sana herşeyi anlatmak istiyorum. İzin ver lütfen!" dedi. Üslubu beni çok etkilemişti giyim tarzına uyuyordu. Onu dinledim ve tekrar geri yerime oturdum.

Üvey AnnemWhere stories live. Discover now