Bölüm 6.

1.3K 190 219
                                    

Dazai'nin hikâyesi.
14 Ocak 2009.

" Özür dilerim Dazai, seni böyle bir yere vermek istemezdim. Hâlâ daha istemiyorum ama durumumu biliyorsun bebeğim. İş seyahatlerine çıkıp duruyorum, evde tek başına kalamazsın. Daha çok küçüksün. "

Dazai'nin üvey ablası küçüğün ellerini ellerinin içine alıp ona bunları söylemişti, yurdun önünden ayrılmadan önce. Dazai içinde bir burukluk hissediyordu. Doğduğundan beri annesi ve babasını görmemişti çünkü o daha bebekken ikisi el ele vererek intihar etmişlerdi. Dazai'yi büyüten, ona bakan kişi üvey ablasıydı. Başka hiçkimsesi yoktu.

Son zamanlarda ablası oldukça iyi bir işe girmişti ve bunun için sık sık şehir dışına çıkıyordu. Dazai tek başına evde kalabilecek zekâya sahip bir çocuk olsa da, ablası onu yalnız bırakmak istemediğinden dolayı yatılı okula vermeye karar vermişti.

İkili ayrılmadan önce sarıldılar, ablası hafifçe gülümseyerek Dazai'nin yanağını okşadı.

" Kendini yaralama. Dikkat et tamam mı? Ne zaman bir şeye ihtiyacın olursa defterindeki numarayı arayabilirsin. Seni seviyorum bebeğim. "

Dazai hiçbir şey söylemedi. Zaten çok konuşan bir çocuk değildi. Gerektiği zaman konuşurdu, ya da bir şeye söylenmek istediğinde.

İçeri girdiğinde, kendisi için ayrılan dolaba koydu eşyalarını. Bir saat içinde yerleşmişti. Anlaşılan oda arkadaşı henüz yoktu, derin bir nefes alarak öylece oturdu. Kaç saat geçtiğini bilmiyordu. Orada uyuyakalmıştı.

Ertesi gün olduğunda, Dazai ilk derse gitmek için hazırlandı. Öğrendiği kadarıyla bu okulda üniforma yoktu, kıyafet serbestti. Bu işine gelirdi çünkü tek başına giymeyi beceremezdi üniformaları. Armalar ve düğmeler ona çok karışık gelirdi.

Elindeki kağıda bakarak odasından çıktı. Bulunduğu binanın çıkış kapısına ulaşmak için iki kat inerken etrafta tıpkı kendi gibi şaşkın çocukları görüyordu. Bazıları ise ilk dönemden buraya gelmiş olmalıydılar ki rahatlardı. Dazai bloktan çıktıktan sonra okul binasına doğru adımladı. Sınıfı ' JH03 ' kodlu sınıftı ve onu bulması gerekiyordu. Tam okul binasına gireceği sırada, öğretmen olduğu belli olan bir kadın omuzlarından Dazai'yi tutarak onu durdurdu.

" Nereye gidiyorsun? "

" Sınıfa gidiyorum. Dersin başlamasına az kaldı sanırım. "

" Anlaşılan yenisin. Bak şuraya. "

Kadın Dazai'yi çevirerek okulun önünde duran çocukları gösterdi.

" Onlar gibi orada bekleyeceksin. Hemen derse girmek yok. "

Dazai çocukların orada neden beklediğine anlam verememişti. İçinden buna bir kılıf uydurmaya çalışırken itaat edip merdivenlerden geri indi ve kalabalığın arasında bir yerlerde durmaya başladı. Yanındaki çocuklardan sebebini sorabilirdi ama birazdan zaten öğreneceği için beklemeyi tercih etti.

Yaklaşık 3 dakika sonra orta yaşlarda, oldukça suratsız görünen bir adam belirdi okulun kapısında. Herkes onu görür görmez düzgün bir sıraya geçmiş, kafalarını eğmişlerdi. Bazılarının yüzünde korku dolu ifade varken, Dazai gibi yeni olanlar merak içerisindelerdi.

Adam hiçbir şey söylemeden sıranın başına gitti. Cebinden çıkardığı ufak kağıtları çocukların eline sırayla tutuşturmaya başladı. Dazai iyice meraklanırken sıra ona gelmişti. Avucunu açtı ve adamın vereceği kağıdı bekledi. Adam sert bir şekilde küçük kağıdı Dazai'nin eline tutuşturduktan sonra arkadakine geçti. Dazai hızlı bir şekilde kağıdı eline aldıktan sonra yazan cümleyi okumaya başladı.

Kazan dairesine in ve gördüğün tüm böcekleri topla. Akşam yemeğin.

Dazai yazana tepki bile verememişti. Öylesine şaşırmış ve tiksinmişti ki, gözü bir önündeki çocuğun kağıdına takılı kalmıştı. Hem kendininkine hem onunkine şaşırıyordu aynı anda.

Yemekhanedeki büyük kazanları yıka.

Dazai şok içinde kağıtlara bakarken titriyordu neredeyse. Ardından omzunda bir parmak hissetti, hemen o tarafa doğru döndükten sonra kumral saçlı bir çocukla karşılaşmıştı.

" Şaşırdığına göre anlaşılan yenisin. Her sabah eline böyle kağıtlar tutuşturulur ve her gün farklı bir görev verilir. Eğer görevi yapmazsan cezalandırılırsın, ne yaparsan yap ama asla ceza alma. Benden bir tavsiye. "

" Ama bu görevler çok acımasızca? "

Çocuk sadece omuz silkti. Başka bir şey diyeceği sırada kağıtları dağıtan adamın yüksek sesi duyulmuştu geniş bahçede.

" Kaç defa aranızda konuşmak yok dedim?! İki tane kağıt vermemi ister misiniz! "

Çocuk hızlıca kafasını eğdiğinde Dazai de önüne döndü. Gözleri yaşarmıştı. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Böceklerden çok korkardı.

.
.

Okulun ilk günü bitmişti. Bugün 2 ders matematik ve 2 ders de tarih işlemişlerdi. Neyse ki sınıf ortamı ve dersler normal görünüyordu, teneffüslerde ellerindeki kağıtlarla görevlerini nasıl yapacaklarını düşünüp duran mutsuz çocukları saymazsak.

Dazai de tıpkı onlar gibiydi. Böcekleri düşündüğü an tüm vücudu kaşınıyordu. Ayrıca saat 4 olmak üzereydi ve karnı da çok acıkmıştı. Artık cesaretini toplayıp kazan dairesine gitmeli ve görevini yapmalıydı. Öğretmeninin ona verdiği kavanozu alarak -2'ye indi. Burası oldukça karanlık bir yerdi fakat bir tane fener ışığı ortalıkta dolanıyordu.

" Kim var orda? "

Dazai karanlığa doğru seslendiğinde sabahki kumral saçlı çocuğu gördü. Çocuk Dazai'yi gördüğüne şaşırmamış gibiydi ama Dazai şaşırmıştı.

" Ah, sabahki çocuksun sen. Neden burdasın? "

Çocuk bıkkın bir şekilde nefes verdikten sonra elindeki kağıdı gösterdi, görünmeyeceğini bilse de.

" Görevim kazan dairesinin güvenliğini sağlamak. Bu gece burdayım. "

" Ne? Nasıl? Sen mi? "

Çocuk yorumsuz kalmayı tercih etti. Dazai ise yine şaşkındı. Karşısındaki de en fazla kendi yaşlarında biriydi, nasıl güvenliğini sağlayabilirdi ki?

Çocuk cevap vermeyince Dazai yeniden sordu.

" Neden bu okulda böyle şeyler var? "

" Bilmem. Keşke kurtulmanın bir yolu olsa. "

" Ailene seni burdan almalarını söylemelisin. "

Çocuk alaycı bir şekilde güldü.

" Buraya bir kere girersen bir daha çıkamazsın. Kaydını sildirmek istediğinde aileni öldürmekle tehdit ediyorlar. Adın ne? "

Dazai korkuyla gözlerini araladı. Sesli bir şekilde yutkunduktan sonra sessizce adını söyledi.

" Dazai. Ya senin? "

" Kunikida. Memnun oldum. Hadi görevini yap bir an önce. Her yerde kameralar var. Görevini yapıp yapmadığını biliyorlar. "

Dazai o gün çocuk aklıyla bile bir belanın içine düştüğünü anlamıştı. Yaklaşık bir saat boyunca uğraşmış, kavanoza 4 tane böcek koyabilmişti. Böceklerin akşam yemeği olduğunu unutup yemek almak için yemekhaneye gittiğinde ise ona yemek vermemişlerdi. Açlıktan bayılmak üzere odasında otururken yan odasında kalan Kunikida cebindeki yarım paket bisküviyi onunla paylaşmıştı.

O günden sonra, yatılı okulun diğer tüm çocukları gibi Dazai de bir psikolojik ve fiziksel şiddet kölesi olmuştu.

Mokro [ soukoku ]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant