14.Bölüm

7.3K 349 77
                                    

Selammmmmmmm

Eskiden yapılan yorumlar ile alakası yoktur. Spoiler yok.

Keyifli okumalarrrrrrrr

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen <3

°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°°

Elçin Rengi'nin kafasına vurup, "Köpke! Doğum gününü niye önceden söylemiyorsun?!" Takside arada sıkış sıkış oturuyorduk ve ortamız da ki Elçin rahat durmadığı için sürekli kapıya yapışıyordum.

Tekrar hareket ettiğinde etim koltuk ve onun koca götü arasında sıkışınca kafasına vurdum. "Eğer biraz daha hareket edersen hareket eden arabadan seni atarım! Sayısalcısın hesapla bakalım ne kadar canın acır." Her cümlede ensesine vurdum.

Ege iki koltuk arasından kafasını uzatıp, "Vurmayın kafasına bebeğimin. Zaten hücresi yo-" Cümlesini tamamlayamadan Elçin kafasına vurdu. Tebessüm edip kafamı olumsuz anlamda salladım.

Rengin'nin doğum gününü biliyordum. Hediyesini almıştım ama bizi evine davet edeceğini tahmin edemedim. Küçüklüğümden beri akrabalarım evi bile olsa yabancı bir eve gitmek beni hep geriyordu.

Taksinin ücretini her ne kadar dörde bölelim desekte Ege, "Zenginim ben kendinize gelin." Demiş ve biz daha bir şey dememize izin vermeden ödemişti.

Sitede oturuyorlardı, on birinci kata basmıştı asansörde. Kâbuslarımın çoğu asansörlee ile ilgili olduğu için her bindiğimde inanılmaz geriliyordum. Götümden ter akıyordu stresten.

Ve şuan canım arkadaşlarım Ege ve Elçin arkada tepiniyorlardı! Derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordum ama onlar sanki inat gibi daha çok haraket ediyorlardı. "Sikeceğim bacağınızı he! Rahat durun lan!" Ben onlara bağırıken Rengin alttan alttan gülüyordu, ikili ise birbirine sarılıp en dibe geçip korkuyla bana bakıyorlardı.

Sinirle önüme gelen saçlarımı geriye attım. "On birinci kata mı yoksa yüzüncü kata mı çıkıyoruz amına koyayım! Çık çık bitmedi." Ağzı bozuk biriydim ve gerilince ağzımdan çıkanlara hakim olamıyordum.

Rengin koluma dokunup, "Az sakin Ayça. Geldik zaten." Diyordu ama gülmesini zor tuttuğu belli idi. "Rengin seni parçalar bu, dokanma buna!" Ege'ye ters ters bakıp sonunda kata gelmemiz ile dışarı çıktım.

44 numaralı dairenin önünde durduk. Rengin daha kapıyı çalmadan açıldı ve karşımız da uzun boylu, kumral ve yirmilerinde bir kadın çıktı. "Hoşgeldiniz!" Dedi güler yüzle. İçeride kalabalık olduğunu belli eden sesler geliyordu. Rengin gülümseyerek, "Ece Abla!" Dedi ve kadına sarıldı. Ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik.

Rengin bizi Ece isimli kadına tanıttı ve salona geçtik. Toplam on beş-yirmi kişi vardı. Açıkçası çok daha fazla gerildim. Ege ve Elçin hızlıca ortama ayak uydurabiliyordu ben ise böyle ortamlarda mal gibi kalıyordum.

Rengin abisi ile konuşup etrafa mal mal bakan benim yanıma geldi, "Çantanı ve montu abimin odasına koy istersen. Benim odama diğerleri koymuş." Dedi. Kafamı sallayıp Rengin'i takip ettim. Sağdan ikinci odaya girdik.

Gri ve beyaz renk ağırlıklı bir odaydı. Yerden belli bir yükseklikte olan rafa kadar uzanan kitap yığının rafta ise Atatürk ile ilgili kitaplar ve o rafın üstünde Atatürk'ün bir portresi vardı.

Çok güzeldi.

Kabanımı ve çantamı bir buçuk kişilik yatağın üstüne bıraktım, sadece telefonumu ve hediyeyi yanıma aldım. Odadan çıkarken Alparslan Bey buraya doğru geliyordu. Göz göze gelince kafa selamı verdim. "Nasılsın Ayça?" Beklemediğim soru ile olduğum yerde kaldım. İsmimi bilmesine ilk başta şaşırdım ama sonra şaşırmamın saçma olduğuna kanaat getirdim. "İyiyim, siz?" Diye sordum.

Küçük Kızım||TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin