27.Bölüm

5.5K 267 52
                                    

Umarım sen ve ailende ki herkes iyidir. Herkese geçmiş olsun ve başı sağolsun.

Keyifli okumalar, yani umarım.

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın <3

°°°°°°°°°°°°°°°°

"Çorba tuzlu olmuş." Alparslan Vasil Bey'in yaptığı çorbaya her kaşığında bir kulp buluyordu. Rengin'e gözümü dikmiştim o ise ısrarla bana bakmıyordu. Bana diyorda asıl aptal insan oydu, kalabalık olan evde yapılacak iş değildi, özellikle abisi ile kaldığı evde.

Vasil bey bir bana bir Alparslan'a bakıyordu, bir şeyler söylemek istiyordu ona ama ben öterim diyede korkuyordu. "Salatayıda mı sen yaptın lan!? Limon fa-" Rengin hızla söze atlayıp, "Hayır ben yaptım abi!" Gülmemek için yanak içimi ısırdım. Alparslan ona sıcacık bir şekilde gülüp, "Mükemmel olmuş, abicim." Dedi ve yemeğine devam etti. Acaba hissediyor muydu? Yoksa gıcıklığına mı yapıyordu?

Tabağım bitince ayağa kalktım mutfağa götürmek için, onun gözleri hemen bana döndü daha o söze girmeden, "Mutfağa." Dedim. O da çocuk gibi kafasını sallayıp yemeğine geri döndü. "Cicim ayları daha." Rengin yürek yemişti sanırım. Tek kaşımı kaldırıp, "Çok tecrübelisin sanırım? " Dedim ve üçüde öksürmeye başladı. Yüzümde ki hain gülümseme ile mutfağa geçtim.

Tabağımı sudan geçirip bulaşık makinesine koydum. Ellerimi eşofmanıma silerken kapı çaldı, açmak için ilerledim. Açtığımda bir esmer adam ve Rengin'in doğum gününde tanuştığımız kadın vardı. İsmini unutmuştum. Kadın direkt içeri girdi bana bir şey demeden. Şaşkınca onun arkasından bakarken adam, "O öyledir çok takma." Dedi ve o da girdi eve

Bunlar kim amına koyayım?

Kapıyı kapattığımda yüksek bir ses duydum, "Ne kadar korktuk farkında mısın?! Neden haber vermedin?" Odaya doğru ilerledim, içeri girince o kadının Alparslan'ın yatağında oturup elini tuttuğunu gördüm. Kaşlarım çatıldı ama Alparslan elini ondan çekince geri haline döndü. "O hengamede seni arayıp, 'Ece ben vuruldum haberin olsun. Ocağa çay koy' mu diyecekti?" Vasil bey de tanıyordu. Çocukluk arkadaşları sanırım.

Açıkçası burada durmak biraz beni germişti, ya da kıvırmaya gerek yok fazlalık gibi hissetmiştim kendimi. Kapının en dibine geçip onları seyrettim. Kadın hâlâ onun dibindeydi. Kıskanmayı gereksiz buluyorum bence öz güvensizlik belirtisiydi. Eğer o kişiyi seviyorsan ona güveniyorsun demektir ve daha kıskanmaya gerek yoktu. Çünkü ne onun ne de senin gözün başkasını görürdü.

O zaman bu içimde dolaşan öfke neydi?

Alparslan'ın gözü beni bulunca gülüp, "Gelsene. Neden orada duruyorsun?" Dedi. Oda da ki bakışlar bana dönmüştü. Sertçe yutkunup ona doğru ilerledim ve baş ucunda ki komidinin boş olan tarafına kalçamı yasladım. Omuzlarımı dikleştirdiğimde yanlara koyduğum elimde onun elini hissettim. Diğerleriyle konuşmaya devam etti ama o kadının gözü bendeydi. Bak şimdi vücuduma öfke yüklenmeye başladı.

Doğal sarışın, çilli ve uzun boylu biriydi ve Tanrı var güzel kadındı. Ama bende güzelim!

Gözlerimi ondan çektiğim an, "Seni bir yerden tanıyor muyum?" Diye sordu. Yavaşça ona baktım, gayet rahat bir sesle "Bende sizi bir yerden tanıyor gibiyim?" Gözlerinden beni tanıdığı bal gibi belliydi. İnsanların ruh hallerini çözmekte üstüme yoktur, o an ne hissettiğini anlayabiliyordum.

Tek kaşını kaldırıp, baştan aşağı beni süzdü, "Doğum günüm de tanışmıştınız. Arkadaşım Ayça, manevi ablam Ece." Rengin ortamın gergiinliğini hissetmişti. Açıkçası Eve ile bir derdim yoktu, daha yeni tanıştım ama onun gözlerinde küçümseme vardı. Bakışları ellerimize kaydı ve bu sefer Alparslan'a döndü.

Küçük Kızım||TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin