BÖLÜM 1: ACILAR

1.5K 395 739
                                    

BÖLÜM 1: Acılar

Aybüke’den                                                            10.08.2019–10.00
                                                                                       İstanbul

Nazlı kapı kolunu indirip kapıyı açtı. Ayakkabılarını giyerek binanın koridoruna çıktı ve bana dönerek sarıldı. Gözlerimin dolmamasına dikkat ederek Nazlı’yla belki de son olacak konuşmamı yaptım.

“Bak, söz ver, kendine çok iyi bakacaksın Nazlı.”

“Söz, canım söz merak etme sen beni.”

“Nasıl merak etmeyeyim ya, sen benim canımsın!”

“ Ya, hani ağlamak yoktu? Bak beni de üzüyorsun. Yemin ederim evlendiğim için sana ihanet ediyor gibi hissedeceğim.”

Nazlı’nın cümlesinden sonra ağlamamam gerektiğini hatırlayıp göz pınarlarımı sildim. Bu onun mutlu olacağı hayatsa önünde duramazdım, bunun farkındaydım. Ama bazı şeyleri de ikinci kez yaşamak berbat bir histi.

“O nasıl laf öyle! Tamam, bak ağlamıyorum. Üzme sen o güzel canını. Hem benimle bir ömür geçirecek değildin ya, elbet evlenecek çoluk çocuk sahibi olacaktın.”

Nazlı bana gülümsemekle yetindi. Oysa o da biliyordu benim için bazı sözcüklerin anlamlarını. O da üzülüyordu içinde bir yerlerde. Belki de bana acıyordu. Galiba bunu hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Tanıdığım her insanda olduğu gibi…

“Nazlı, bana bak ayrıca. Söylemeyeyim dedim ama söylemem lazım arkadaşın olarak. Ben o kocan olacak adama ısınamadım. Tekrar tekrar söylemek zorundayım, üzgünüm ama seni yine ve yine uyarmak zorundayım. Bunu yanlış anlama, lütfen. Cem… Kocan…”

“Aybüş! Yine mi aynı mevzu?”

“Ama kızma! Ben sana söylemek zorundayım hislerimi ve düşüncelerimi. Hem sana dedim o adamı gözüm tutmadı.”

Utandığımdan değil de içgüdülerim yüzünden kafamı yere eğdiğimde Nazlı’nın elini çenemde hissettim. Yavaşça kafamı kaldırıp belirgin siyahlıktaki gözlerine baktım.

“Kızmadım Aybüş’üm. Anlıyorum endişelenmenizi, merakınız gayet normal. Belki de bana acıyorsunuz, yalnız olduğumu düşünüyorsunuz. Ama ne sen ne de diğerleri merak etmeyin, ben Cem’i, Cem de beni çok seviyor. Ayrıca sen bana bak, ne zaman canın sıkılsa, saat hiç fark etmez, beni arıyorsun, tamam mı Aybüke? Geçmişin yüzünden, kâbuslar olur ya da ne bileyim annen baban arar, canını sıkar falan.”

“ Tamam, hem merak etme, kendim üstesinden gelebilirim. Sen de özletme kendini ara mutlaka sık sık.”
Demek üstesinden kendin geleceksin. O zaman bundan sonrası beni için hiç kolay olmayacak.”
Bence sen şu an hiç konuşma İç Sesim. Sen bence şu an sus! Hiç sırası değil çünkü! Başka zaman bulaşma hakkın olsun ama şu an değil!

“Allah aşkına ya dediğin şeye bak! Ben geleceğim sık sık, seni ve grubu bırakır mıyım burada!”

Nazlı’nın telefonunun çalmasıyla aramızdaki duygusal an son buldu. Nazlı telefonunu açtı, arayan kocası Cem’di, benim gözümün tutmadığı Cem. Cem ve Nazlı geçen hafta evlenmişti. Grupta hiçbirimizin onayı yoktu ama Nazlı’nın mutlu olması her şeyden daha önemliydi. Biz sadece onu mutlu etmek için bu evliliğe onay vermiştik. Yoksa ben de dâhil hiçbirimiz Cem’in düzgün bir adam olmadığı yönünde hem fikirdik. Umarım yanılıyoruzdur.

Nazlı, birkaç saniye konuşup telefonu kapattıktan sonra tekrar bana döndü. Biliyordum, tanıyordum arkadaşımı, o da beni bırakıp gitmek istemiyordu içinde bir yerlerde ama şu an aşkı her şeyden üstün geliyordu. Tabii bir de kocası olacak o adamı bırakmak istemiyordu.

DOMİNO Where stories live. Discover now