BÖLÜM 15: HAYATIN KANUNU

306 247 76
                                    

BÖLÜM  15: Hayatın kanunu

Doruk’tan                                                           16.08.2019–10.53
                                                                            İzmir

Görkem Aybüke’yi almaya gittiğinde ben de onunla gitmek istedim. Ama yapamadım. Hani derler ya erkek adam ağlamaz diye şu an ben ağlıyorum, kim ne derse desin. Erkek adam ağlar, sevdiğinin acısını yaşıyorsa ağlar. Ben Nazlı evlendiğinde ya da bana gelip Cem’den bahsettiğinde bile bu kadar mahvolmamıştım. Birilerine artık içimdeki duyguları anlatmak istiyordum. Nazlı’nın o derin kuyudan kurtulmasını istiyordum. Elim kolum bağlıydı bir şey yapamıyordum ki. Kime ne diyecektim? Nazlı’yı çok seviyorum mu diyecektim? Bana ne derlerdi? Sevdiğine neden sahip çıkmadın, neden sevdiğin söylemedin demezler miydi? Derlerdi, en alasını derlerdi. Eğer bir şey söylersem hiçbirinin yüzüne bakamazdım. Nazlı tehlikede ve bizle olan bağını koparmışken hiçbir şey söyleyemezdim. Yine içime atacaktım. Bazen Aybüke’den daha çaresiz oluyordum.

Görkem’le kaldığımız odanın kapısını açıp içeri girdiğimde daha fazla ayakta duramadım. Kapının arkasına eğilip başımı kapıya yasladım. Ömrüm boyunca hep gerçekleşmeyecek hayaller peşinde koşmuştum. Nazlı da bunlardan biriydi. Tek farkı diğer hayallerim arasında en can yakıcı olanı olmasıydı. Nazlı’nın benim için tek farkı buydu, en acı verici olan hayalim. Aşk benim için acı verici bir hikâyeden başka bir şey değildi.

Umutsuzca telefonumu elime aldım. Nazlı’nın numarasını açmayacağını bilerek tekrar aradım. Çaldı, çaldı, çaldı… Açmadı. Biliyordum açmayacağını ama sanki kendime daha fazla acı çektirmek hoşuma gidiyordu. İnsan bundan, zevk alır mıydı? Ben alıyorum arkadaşlar, herkese duyurabilirsiniz, Doruk en sonunda kafayı yedi.

Ayağa kalkıp kendimi yatağıma attım. Şu ana kadar sadece Nazlı’mla dertleşmiştim, sadece o her şeyimi biliyordu, tabii ona olan duygularım dışında. Şu an sadece onu yanımda istiyordum. İmkânsızı istemek herkesin huyu mudur? Yoksa sadece ben mi böyleyim? Sürekli imkânsızı isteyen ben miyim? Mesela şu an Nazlı’yı yanımda istiyorum. Çok istesem gerçek olur mu? Ama gerçekten çok isteyeceğim. Olur mu? Lütfen içimdeki umudu yaşatacak bir şeyler söyleyin. Eğer çok istesem Nazlı’yla yine dertleşebilir miyim? Yine onu güldürebilir miyim? Yine onu kızdırabilir miyim esprilerimle? Peki ya o… Anne ve babasını her özlediğinde yanıma gelir mi? Yeni bir şarkı öğrendiğinde bana öğretme isteği içinde benimle buluşmak için mesaj atar mı? Benimle geçirdiği çocukluğu yine özler mi? Çok istesem bunlar gerçekleşir mi?
Hayır tabii ki, Doruk sadece boş isteklerde bulunup gereksiz umutlara giriyor.

Nazlı’nın yokluğu içime işlemeye devam ederken aklıma Aybüke geldi. Aslında ona babasının mesajından itibaren her şeyi anlatacaktım, amacım oydu. Ama yapamadım. Nasıl yıkılacağını düşündüğümde gönlüm buna izin vermedi. Aybüke’yi, Görkem gibi, kardeşim olarak görüyordum. Ona bu kadarını söyleyemezdim. Yavaş yavaş sindirmesi gerekiyordu. Hepsi bir anda çok fazla gelirdi. Şu an bildikleri bile kim bilir onu ne hale sürüklemişti benim yüzümden. Merakımdan gebermek üzere olduğumu fark ettiğimde kendimi toplayıp Aybüke’yi aradım. Telefon birkaç saniye sonra açıldı.

“Alo Doruk! İyi misin Oburiks’im?” dedi telefondaki endişeli ses. Yatağımdan doğrulup sorusunu es geçerek sordum Aybüke’ye.

“Asıl sen iyi misin?”

“Bilmem, açık konuşmam gerekirse söylediklerine inanmıyorum Doruk. O şerefsiz kocası bizimle görüşmesine izin vermiyordur. Nazlı birkaç güne kadar bize ulaşmanın bir yolunu bulur. Ben buna inanıyorum. Nazlı herkesten farklı. O yapmaz. Sadece benim geçmişim için yapmaz Oburiks’im. Bana inanıyor musun?” dedi Aybüke umut dolu bir sesle. Gözümden bir damla yaş süzüldü yavaşça.

DOMİNO Where stories live. Discover now