BÖLÜM 4: YENİ GİTARİST

508 298 17
                                    

BÖLÜM  4: Yeni Gitarist

Aybüke’den                                                            12.08.2019–08.46
                                                                           İzmir

Lavaboda işimi halledip yüzümü yıkadım. Havluyla yüzümü kurulayıp kapı kolunu indirdim ve tekrar odaya girdim. Sabahın köründe yine bir kâbus tarafından uyandırılmıştım. Her ne kadar ben artık unutmak istesem de zihnim izin vermeyecekti anlaşılan. İlla bu ızdırabı çekecektim galiba. Ama artık bir yerlerden başlayıp unutmak zorundayım. Başkalarını düşünerek kendimi harap etmekten çok yoruldum. Anlıyor musunuz? Başkaları anlamıyor, anlamıyorlar işte, lanet olsun ki, anlamıyorlar! Unutmak zorundayım, başka yolum yok!

Whatsapp’a girip Nazlı’nın son görülmesine baktığımda dün gece baktığını gördüm. Demek ki daha uyanmamıştı. Ece hala uyuyordu, büyük ihtimalle Görkem ve Doruk da. Zaten onlar bir şey bilmiyorlardı ki. Hâlbuki biraz dertleşmek iyi gelebilirdi. Her ne kadar çevrem geniş görünse de yapayalnızdım ve hep de öyle olacaktım. Pijamalarımı çıkarıp buz mavisi dar paça kotlarımdan birini giydim. Ardından üstüme de mor bluzumu üstüme geçirdim. Saçlarımı tarayıp açık bırakma kararı aldıktan sonra aynada kendime baktım. Bir şeyler eksikti. Çok solgun görünüyordum. Biraz canlanmak için hafif bir makyaj yapıp aynada son kez kendime baktım. Ece’nin uyanmamasına dikkat ederek kapıya ilerledim ve ardından kendimi dışarı attım. Hızlı adımlarla sanat evine inmeye karar verdim. Sanat evinde beş ayrı müzik odası vardı. Her odada da her enstrüman mevcuttu. Yarışmaya hazırlanmamız için her şey dört dörtlüktü. Her ne kadar yarışmacılar için bu kadar hazırlığı garip bulsam da adamlar kusursuz hazırlamışlardı.

Biraz kafamı dağıtmak için bateri çalmaya karar vermiştim. Sağdan dönüp dışarı çıktım ve sabahın ayazının etki etmesine izin vermeyen güneşle karşılaştım. Sağ taraftan, çimlerin arasındaki taşlı yoldan, yavaşça yürümeye başladım. Sanat evine girdiğimde kapıda asılı bazı kâğıtlar gördüm. İsmimizin bulunduğu kâğıda baktım ve hangi günler hangi saatler çalışabileceklerimizi telefonuma yazdım. Şanslıydım ki bugün bizim çalışma günümüzdü. İçeri girdiğimde neredeyse kimsenin olmadığını gördüm. Bu her ne kadar beni şaşırtsa da dikkatimi dağıtmamaya özen gösterdim. İçeri girdiğimde dikkatimi dağıtan bir şey vardı ama. En az benim kadar iyi çalan bir baterist vardı şu an burada. Çok güzel çalıyordu doğruyu söylemek gerekirse. Önüme bakıp beni bekleyen sevgili baterimin yanına doğru yürüdüm. Bizim kullanacağımız oda 5 numaralı odaydı. Koridoru sonuna kadar yürüdüm ve kapıyı açıp odaya girdim. İçeri girdiğim sırada birinin bateride oturduğunu gördüm. Demin duyduğum ses benim baterimden geliyordu, bugün biz çalacağımıza göre benim sıramdı. Bu salkım saçak oğlanın ne işi vardı burada! Şu an her sabah olduğu gibi gergindim ve bu çocuğa patlayabilirdim. Üstelik Kolpa çalıyordu. Evet, bu Kolpa’nın Tasma şarkısının melodileriydi. Bu ritmi benden iyi kimse bilemezdi. Ela gözlerim şaşkınlıkla bu genç bateriste bakarken şarkıyı çalış şekli de beni benden almıştı.

“Ne oluyor sana Aybüke! Sakin!”

Kendimi sakinleştirip yavaşça genç adamın yanına doğru ilerledim. Saçları dağınık olması ve saçlarının kızılı ise mükemmelliğin sembolü gibiydi. Ama şu an bunu dikkate alamayacak kadar sinirliydim. Gözlerini kapattığı için görmüyor olsam da eminim ona çok yakışacak gözlere sahipti. Artık aklımı başıma, gözlerimi de genç adamdan alıp yavaşça sormalıydım. Bizim günümüz, Grup Domino’nun gününde, bizim saatimizde ne işi vardı burada! Tamam, yakışıklı olabilirdi ama bu ona benim baterimi çalabilme iznini vermiyordu. Üstelik ben baterimin benim dışımda kimsenin çalmasından hoşlanmazdım.

DOMİNO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin