Kehanet

2.6K 250 332
                                    

Bir kulübeye geldiğimizde Efe "Kahin içeride. Yalnız girmelisin," dedi.

"Peki," dedim ve aralıklı olan kulübe kapısından içeri girdim. 

İçerisi kapkaranlıktı. Açıkçası buraya girdiğimde kahinden çok bir mağara adamının evini andırıyordu. 

"Eyşan Serttaş." 

Adım öyle alçak sesle, öyle ürpertici söylenmişti ki tüylerim diken diken olmuştu.

Kulübenin içinde aynı anda on mum yanınca bir masa ve masanın arkasında taburede oturan Teiresias'i görebilmiştim.

Elini bana uzattığında çekinerek elini tutup sıktım. Elimin çizildiğini fark edince küçük bir çığlıkla elimi kendime çektim. Bunu bilerek yapmıştı!

Kanım içinde ne olduğunu anlayamadığım sıvıların bulunduğu bir kaseye damladığında Teiresias konuşmaya başladı.

"Sonsuz dalgaların zifiri karanlığına dalacak, 
Haddizatında*¹ kayıp olmayan zayi*² ile tanışacaksın,
Sadık dostun eliyle kurtulacaksın bataklıktan,
Fakat son nefesini verecek sadık dostun,
Ve teslim edeceksin ruhunu bilinmezliğe..."

"Ne?" diye sordum. 

"Gidebilirsin." diyen Teiresias ile "Ben bir şey anlamadım," dedim.

"Bu kadar yardım edebilirim." diyen Teiresias ile oflayarak kulübeden çıktım. Anladığım tek şey acı çekeceğimdi.

"Ne dedi?" diye sordu Efe. 

"Bir bok anlamadım." derken Efe'ye baktım.

"Sadık dostun eliyle kurtulacaksın bataklıktan,
Fakat son nefesini verecek sadık dostun..."

Sadık dost dediği... Efe miydi? Başka dostum yoktu. Efe'yi kaybetmek istemiyorum ama kehanet tersine çevrilemez. 

Umarım son nefes dediği ölüm değildir, umarım değildir...

"Ne oldu?" diye soran Efe'ye "Yok bir şey. Sanırım sentorun yanına gitmeliyiz," dedim.

"Ah, evet. Sırtıma atlamak ister misin? Koşarım." diyerek gülünce "Ben dersimi aldım. Gerek yok," dedim. 

Efe bu dediğime gülerken dün Athena ile konuştuğum kulübeye geldik. 

Efe kapıyı tıktıklayınca sentor içeriden "Gel!" diye seslendi.

İçeri girdiğimizde sentor camdan dışarıda eğitim gören kurt adamlara baktığını gördüm.

"Kahin ile konuştum," dedim.

"Geçip oturun. Ne dediğini bire bir söyle. Ona göre bir plan hazırlayalım," dedi sentor. 

"Tamam." diye mırıldandım ve masanın önündeki sandalyelerden birine oturdum. 

*¹ Aslında, gerçeğinde, doğrusu şu ki.

*² Yitik, elden çıkmış, yok olmuş.

Dünya DışındanOnde histórias criam vida. Descubra agora