2.0

556 89 1
                                    

Jungshock: sinirden dağı taşı çıplak elle tokatlayasım var

Jungshock: yeni bar kaptanı gelmedi diye yine beni mesaiye kilitlediler

Jungshock: ama sanırım seni öpersen sinirim yatışır

Jungshock: R

Jungshock: sen beni öpersen yatışır

Rocherrie: nay

Rocherrie: önünde uzun bir yol var

Jungshock: gidiyorum sürüne sürüne, tasalanma

Jungshock: akşam yemeğine kalacak mısın?

Rocherrie: kalmayı düşünüyorum çünkü param bitti

Rocherrie: hem sizinleyken eğleniyorum

Jungshock: herhangi bir katkım?

Rocherrie: şöyle böyle kem küm

Jungshock:

Rocherrie: Yamato'nun yüzünce bakınca ister istemez duyuyorum zaten

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Rocherrie: Yamato'nun yüzünce bakınca ister istemez duyuyorum zaten

Rocherrie: her neyse ben gittim, üzerimi değiştireceğim

Jungshock: tamam, tesellümde bekle istersen

Jungshock: Lisa bugün mesaiye kalacağından molaya çıkacak

Rocherrie: okey dokey
Görüldü | 4:13pm

-

"Yemekleri büfeye koyuyorlar."

İçeceğini yudumlarken yemekhane camından içeriyi gözetleyen Lisa, Jaehyun'un küvetleri büfeye koyduğunu gördüğünde sırıttı. Onunla beraber ben de sırıttım çünkü açlıktan midem sırtıma yapışmıştı. Bugün öğle yemeği servisinden kalan tüm yemekler suyunu çektiğinden avucum boş kalmıştı ne yazık ki.

"Salatayı da halledip ışıkları açar," dedim önüme dönerken. "Az daha dayan."

"Açım aç! Düzenbaz sevgilin bana lobi boşlarını kilitledi, yemeğe çıkamadım."

"Ciddi misin?" Hem şaşkınlık hem de öfkeyle dolmuştu içim bir anda. Bar personellerinin tamamının sorumluluğu Jungkook'taydı ve o personelini aç mı bırakmıştı yani? "Neden şikayet etmedin Lisa? Seni yemeğinden ediyorsa hakkında tutanak tutulurdu. Bunu bilmiyor musun? Personel hakları ihlali kurallarını okumadın mı sen?"

"Sakin ol sakin ol." dedi gülümseyerek ama sakin kalabileceğim bir durum değildi bu. Öncelikle yönetici kesimin astlarının yeme, içme, dinlenme, sağlık ve barınma gibi haklarını ihlal etmesi durumunda insan kaynaklarına şikayet başvurusunda bulunması gerekiyordu. Ki bu sayede kaptan veya her kimse hakkında genel müdüre bildiri yazılır ve yönetici hakkında yasal işlem başlatılır, işinden azledilirdi. Bir daha bu sektörde terfi alıp yönetici falan olamazdı. Jungkook'un, Lisa'nın yemeğe çıkmasına müsaade etmediği zaman bunları da göze alması gerekiyordu.

Hakeza biz henüz üniversiteliydik. Aynı şekilde okula da bildirge gönderilir ve bu staj puanına yansırdı. Benim aptal arkadaşım da sırf Jungkook'la arkadaş olduğu için sahip olduğu haklardan taviz veriyordu. Şaka gibi...

"Sakin falan olamam, insan kaynaklarına gidip şikayet dilekçesi yazıyorsun. Hangi hakla seni yemeğe göndermez!"

"Ya dur!" dedi neredeyse bağırarak. "Sonra mutfaktan benim için büyük bir tabak hazırlattı zaten."

"Ne?"

"Gülüp geçseydin söyleyecektim. Özür mahiyetinde babasından benim için güzel bir tabak hazırlamasını istemiş. İçeceğimi bile ayağıma getirdi." Yüzüm allak bullak olmuştu. Bir an ne söylemem gerektiğini şaşırmıştım. "Neden bu kadar celallendin ki hemen? Hem sence böyle bir olayı telafi etmez mi?"

"Selam."

Tam o sırada Jungkook sigarasını yakarak masaya oturduğunda nutkum tutuldu. Az evvel pervasızca söylediğim cümleler bir bir uçup gittik aklımdan ve mahcubiyetle yanaklarım kızardı. Hangi akla hizmet bendeki tüm pozitif intibasını bir kenara bırakıp öfkelenmiştim ki? Ayrıca daha da kötüsü, beni duymuş muydu?

"Konuştuklarımızı duydun mu?"

Şaşkın bir ifade sardı Jungkook'un yüzünü. Dudaklarına belli belirsiz çarpık bir gülüş takındı ve "Hayır." dedi anlamaz gözlerle ikimizi de yoklarken. "Dedikodumu mu yapıyorsunuz yoksa?"

"Hayır! Neden yapalım ki? Dedikodu kötü bir şeydir, değil mi? İnsanların arkasından konuşmak bence kınanası bir hareket. Kimse yapmamalı. Yapanı görürsen uyar, tamam mı?" Şakacı tavrım onu işkillendirmiş olacak ki oyuncu bir edayla kaşlarını çatıp yüzüme eğildi. Aramızdaki mesafe iki nefes aralığında olduğu için geri çekilememiştim, ki zaten, sırtımı da duvara yaslamıştım. Bu çok... Cebelleşmeli bir andı. "Tamam mı dedim Jungkook?"

Gülümseyerek geri çekildi. "Peki."

"Tanrı'ya şükür." diye söylendim sessizce. Saman alevi gibi hızla sönmüştü öfkem ama bu defa da Jungkook'a yakalanma korkusu baş göstermişti işte. Aynı anda birden fazla ruh haline bürünmek bana kendimi sitcom oyuncusu gibi hissettirmişti.

Yani şimdi... Ben de işe başladığımdan beri izin günlerimi kullanmıyordum. Bazı konularda molalar telafi edilebilir ölçüde askıya alınıyordu tüm kurumlarda. Ancak konu ben bile değilken ne diye böylesine öfkelenmiştim ki?

"İçeri geçmeyecek misiniz?" dedi sigarasından nefes çekerken.

"Geçeceğiz ama Jaehyun salataları hazırlamasını bekliyoruz." dedi Lisa kokteylini pipetle karıştırırken. "İşi bitmemişken rahatsız etmeyelim şimdi."

"Salatalar hazır zaten. Jaehyun'un hazırladıkları akşam servisi için."

"Öyle mi?" dedim yemeğe kavuşmanın sevinciyle. "E gidelim o zaman. Ne bekliyoruz?"

Sigarasını çekerken yanakları çukurlaşan Jungkook'u yokladım. Bana gamzelerini göstererek gülümsedi ve ayağa kalkmaya teşvik etmek için "Hadi?" dedi başını ufacık aşağı eğerken.

"Sen gelmiyor musun?" diye sordum.

"Gitmeden önce yüzünü görmek için geldim. Ya da belki beklersin ve 8'de beraber çıkarız. Ama şimdilik içeri geri dönmem gerek."

Somurtmadan da olmuyordu işte o böyle söylediğinde. Gereğinden fazla mesai yapıyor ancak dinlenmesine müsaade edilmiyordu. Çıkış saatlerinde sürekli bir pürüz çıkıyor, halletmesi için Jungkook üzerini değiştirse bile geri çağırılıyordu.

"Neden sürekli sen? Garsonlar kendilerini koordine edemiyor mu?"

"Ediyorlar da maksat başları boş kalmasın." dedi sıkkınlıkla.

"Şaka gibi." diye söylendim. Oteldeki herkes en az 16 yaşındaydı, herkes yapması gereken işi biliyordu ve bu süre zarfında Min Yoongi onları idare edebilirdi. Dertleri sadece Jungkook'u çalıştırmak değilse bar asistanı bunun üstesinden gelebilirdi bence?

"Hadi Rosé," dedi Lisa elimden tutup yemekhaneye çekiştirirken. Aslında onu bekleyecektim ama söyleyemedim. Bunu için zamanımız olmamıştı. Ben yemekhane kapısından içeri girerken o da sigarasını içip kalkıp gitmişti.

A midsummer night's dream.Where stories live. Discover now