3.3

479 64 17
                                    

"Sizin burada ne işiniz var?"

Yiyecek içecek müdürü olağan tüm siniriyle bizi göz hapsine almasına rağmen kahvaltıda yürek yiyen Jungkook kulağıma eğilip müdür gibi sinirle fısıldamıştı.

"Ben izim verdim mi konuşmana?"

Ve tahmin edilebilir şekilde azarı yediğinde kedi gibi sindi. Aptallığımıza doymayalım, Jaehyun, Lisa, Jisoo, ben, Jennie ve Jungkook aynı zamanda çıkış belgesi getirmiştik müdüre. Organize işler yürüttüğümüzü sanan müdür de haliyle gerilmişti. Dazlak herifin Lisa'yı kovma planları yaparken keyfi yerindeydi ama.

Yavşak.

"Bu saçmalık neyin nesi?" dedi herbirimizi birazdan paralayacakmış gibi.

Ben de yürek yemiş olmalıyım ki "Lisa'ya yaptığınız adaletsizliği protesto etmek istedik. Bunu da usulüne göre yapıyoruz bay Han." dedim gereksiz özgüvenle.

"Kuralları ihlal eden bir kıza karşı adaletsizlik yapmadık ama öyle olduğunu savunuyorsunuz, 15 günlük bildiri süresinin ardından gidebilirsiniz."

"Müdürüm." Jennie müdürün küstah gülüşünün dahi onu demotive etmesine müsaade etmeden ağırlığını tek bacağına verdi ve bilmiş bir tavırla konuştu: "Biz stajyeriz, bildiri süresi kuralınız da yalnızca kadrolu personeller için geçerli. Eğer bugün çıkmamıza izin vermezseniz..."

"Vermezsek, ne..." dedi müdür.

"Kendimiz çıkar gideriz."

Jennie'nin neden sustuğunu müdür hariç hepimiz anlamıştık. İşi daha da karmaşık hale getirmemek için savcılığa vermekten bahsetmekten son anda vazgeçmişti. Müdürü kışkırtmak istemiyordu.

"Çıkın gidin o zaman."

Çıkış belgelerini sıra sıra masaya bıraktığımızda hepsini imzalayıp elimize tutuşturdu. "Bu saatten sonra hiçbiriniz Voyage zincirlerinde çalışamayacak, biliyorsunuzdur umarım?"

"Biliyoruz müdürüm." dedi Jungkook kapıdan çıkarken. "Biz müsaadenizi isteyelim."

Sıra halde koridora dizildiğimizde "Sıra mutfakta." diye geçirdi Jennie.

"Babam ikimizi de oklavayla kovalayacak."

"Sen de mi haber vermedin?" Jungkook başını salladı iki yana.

Lisa yeniden ağlamaklı hale bürünüp ellerini arkaya attı ve mahcubiyetle başını yere eğdi. "İkinizden de özür dilerim çocuklar." dedi yaramazlık yapıpta azar işiten küçük bir kız çocuğu edasıyla. "Benim yüzümden ikiniz de zor duruma düştünüz."

"Siz ne yapıyorsunuz burada bu saatte?"

Elinde kağıtla koridor başında kendini belli eden Min Yoongi kaşlarını çatarak bize yaklaşırken gözlerim kocaman açılmıştı. Onu ilk defa sivil halde otel sahasında görüyordu. Yaşadığım bu ilkle beraber haklı yere şaşkınlık nidası yükselttim.

"Asıl sen ne yapıyorsun?" diye sordum elindeki kağıtla bakışırken. A4 boyutundaydı ve üzerinde görebildiğim birkaç imza vardı. Onun da bizim gibi çıkış alıyor olması şaşkınlığımı iki misline katladı.

"O ne?"

"Bu?" dedi Lisa'nın sorusuna binaen kağıdı havaya sallarken. "Bir kağıt."

"Sen de mi çıkış aldın?

"Evet."

"Yok artık." Jungkook mahalle kadınları gibi ellerini beline koydu gördüklerine inanamaz bir halde. "Ne zaman?"

A midsummer night's dream.Where stories live. Discover now