beni sevmiyorsun

3.4K 362 142
                                    

iyi okumalar

---

*felix pov*

Felaket bir ağrıyla gözlerimi açtığımda bir süre en son ne olduğunu anımsamaya çalışmıştım. Sarhoş Jisung, Chan, Hyunjin... En son bu karmaşanın içindeydim, devamı yoktu. Üzerimde dünden kalan kıyafetlerim vardı. Buraya nasıl geldiğim hakkında da bir fikrim yoktu, muhtemelen bizimkilerden biri getirmişti.

Yataktan güçlükle kalktığımda bir süre telefonumu bulamasam da sandalyede asılı olan ceketimin cebinde bulmuştum. Çoktan öğlen olmuştu, ilk dersimi kaçırmıştım bile. Birkaç da cevapsız arama vardı.

Şimdilik siktir edip üzerimdekilerden kurtularak kendimi soğuk duşa attım. Su başımdan aşağıya akarken sırtımı soğuk fayansa yasladım yavaşça. Yine aklıma ilk gelen Chan olmuştu. Birbirlerini öptükleri, kucak kucağa oldukları görüntüler gözümün önümde canlanınca sıkıntılı bir nefes verdim. Bugün okulda ekemeyeceğim dersler vardı. Yine onlara katlanmak zorundaydım yani.

Duştan çıktığımda dolabımdan siyah bir kombin seçmiştim. Üstüne de sırt kısmında işlemeleri olan bir deri ceket. Bitkin olsam da görünüşümden asla ödün vermezdim. Giyindikten sonra mutfağa gidip depoladığım enerji içeceklerinden birini açtım. Her zamanki gibi kahvaltı yapmak içimden gelmiyordu. Zaten şuan vaktim de yoktu. Ayakkabılarımı giyip evden çıktığımda bir yandan telefonumu elime alıp cevapsız aramaları incelemeye başladım. İkisi Chan'dandı.

Diğerlerine bakmadan direkt onu çaldırdığımda üçüncü çalışta açmıştı.

"Gün birilerine yeni aymış anlaşılan... Evine uğrayacaktım ama okula erken gitmem gerektiği için gelemedim."

Söylediklerine karşı yüzümde bir gülümseme oluştu istemsizce.

"Çok hatırlamıyorum ama dün dağıtmışız anladığım kadarıyla. Biraz zor uyandım."

"Ha evet, ben erken ayrıldığım için şahit olamadım ama bizimkiler söyledi. Hyunjin ilgilenmiş seninle. Umarım yormamışsındır sevgilimi."

Söylediğiyle anında yüzüm düşmüştü. O çocuk mu beni evime kadar getirmişti? Dahası gram bir şey hatırlamıyordum ve sarhoş halimle yanlış bir şey söylemiş olabilirdim. Ama öyle bir şey olsa Chan'a söylerdi değil mi? Söylerdi.

"Felix?"

Telefonun diğer ucundaki Chan'ı unuttuğumu konuştuğunda fark etmiştim.

"Bilemiyorum, dediğim gibi hatırlamıyorum."

"Neyse hadi hızlı gel zaten ders kaçırdın."

Onaylayıp telefonu kapattığımda bir detay içimi bir hoş yapmıştı. Chan bugünkü ders saatimi ve kaçırdığımı biliyordu. Arkadaştık ve bu normaldi ama yine de bunu içime bir umut kırıntısı olarak serpmiştim. Böyle ufak şeylerden güç almasam bazı şeyler katlanılmaz olurdu. Motorumu çalıştırıp geniş sokaktan çıktığımda trafiğin yoğun olduğu ana caddeye girmiştim. Zaten gergindim bir de trafikten dolayı iki katı geç kalmak beni daha çok germişti.

Sonunda okula varmıştım fakat ikinci dersimi de kaçırmıştım. Bugün önemli bir dersim olmasa gelmezdim zaten bu lanet yere. Böyle dediğime bakmayın, okulumu seviyordum. Fakat her görüşmemizde yanında sevgilisini getiren bir Chan faktörü vardı artık.

Çocuklardan bazılarını aradığımda açmamışlardı, derstelerdi büyük ihtimalle. Açan tek kişi olan Seungmin ise dersi olmadığı için gelmediğini söylemişti. Sıkıntıyla kafeteryaya geçtiğimde kendime bir şeyler almak istiyordum ama aynı zamanda canım bir şey istemiyordu. Sabah içeçek içtiğim için kahve absürt kaçardı. Bir şeyler yiyesim de yoktu. Siktir edip bulduğum ilk boş masaya yerleştim. Başım da hâlâ çatlıyordu. Bugünü cidden sevmemiştim.

love and war; hyunlixWhere stories live. Discover now