suçlu

2.4K 295 217
                                    

"Hey."

Yanlarına oturmamla kendi aralarında konuşan Jisung ve Minho ikilisi dikkatini bana vermişti. Gözlerim birkaç saniye etrafta gezindikten sonra söze girdim.

"Diğerleri yok mu?"

"Ben sana yetmiyor muyum Lixie?"

Jisung yapma bir hüzünle konuştuğunda gülümseyip saçlarını karıştırdım.

"Çağırmıştım aslında erken gelin okuldan önce takılırız diye. Farklı bahanelerle gelmediler."

Anladığımı belirtircesine kafamı salladım. Ardımdan, kendime kahve almak için kalkmıştım. Geri döndüğüme hararetli bir şekilde bir şey üzerine konuşuyorlardı.

"O değil de Chan için endişeleniyorum. Çok sessiz duruyor yanımızda. Eski Chan gibi değil hiç."

Minho'nun bu konuyu açmasıyla yine gerilmiştim. Bana inat yapıyorlarmış gibi sürekli bundan bahsediyorlardı.

"Bebeğim normal ya. Maalesef yapabileceğimiz bir şey yok. Aşk acısı kolay geçmiyor."

Jisung'un bebeğim demesiyle sırıtmıştım. Minho'ya baktığımda onun da bir farkı yoktu. Minho onunla hep böyle konuşsa da Jisung'tan nadir duyuyorduk.

"Evet normal bebeğim. Birileri beni zamanında çok süründürdüğü için anlayabiliyorum."

Bebeğimi vurgulayarak imalı bir şekilde konuştuğunda Jisung ona hafifçe vurmuştu.

"Bir dakika ya siz... sevgili misiniz?"

Bakışlarım ikisinin arasında gidip gelirken Minho evet anlamında başını sallamıştı.

"Neden haberim yok?"

Yalancı bir sinirle konuştuğumda Jisung dudaklarını büzerek bana şirinlik yapmaya başladı.

"Sen yoktun diğerlerine söylediğimizde. Sonra anlatmak aklımdan çıkmış. Alınma civcivim."

"Cidden Felix neden yanımıza az geliyorsun? Meşgul olduğun birileri mi var?"

Minho'nun iması beni istemsizce germişti. Durup dururken neden böyle bir şey sormuştu ki? Anlamaya çalıştığım sırada kolumu dürtükleyen Jisung ile odağımı ona çevirdim.

"Yıllar sonra biri mi var yoksa?"

"Hey kolumu sal. Yok birisi nereden çıkardınız ya."

Kolumu ondan kurtarırken yüzüme inandırıcı bir ifade yerleştirmeye çalıştım, bence inandırıcıydı yani.

"İyi tamam. Öyle bir şeyi bana anlatmasaydın alınırdım."

İstemsizce bakışlarımı kaçırdım. Biri vardı da, rahatlıkla anlatabileceğim biri olduğunu hiç sanmıyordum.

Jisung tatmin olmamış olacak ki tekrar söze girecekti fakat neyse ki telefonu çalmıştı.

"Ah cidden mi? Tamam geliyorum."

Ayaklandıktan sonra eğilip Minho'ya sarıldı. Ardından yanağına birkaç kısa öpücük kondurmuştu. Gülümsedim, çok tatlılardı.

"Kayıt odasına gitmem gerekiyor. Ders çıkışı görüşürüz."

Kısaca vedalaştığımızda Minho'yla ikimiz kalmıştık. İlişkilerinin detaylarını sormak için bakışlarımı ona çevirmiştim ama yüz ifadesi pek iç açıcı değildi. Niye böyle bakıyordu ki?

"Kendin söylemen için sana bir şans verdim ama hiç söylemeyeceksin sanırım."

Tüm bedenim gerilmişti bu cümlesiyle.

"Ne?''

Bana biraz daha yaklaşıp gözlerini kıstığında korkmaya başlamıştım.

"Benim bildiğim Felix bu değil. Ne ara böyle biri oldun?"

Pekâlâ, neyden bahsettiğini anlamak zor değildi. Fakat Jeongin ve Wooyoung'un aksine oldukça kendinden emin bir şekilde konuşuyordu.

"Minho-

"Chan mutsuz mutsuz gezerken eğleniyor musun bari?''

Sikeyim, yine kendimi açıklamaya çalışacaktım anlaşılan. Bundan cidden yorulmuştum. Bir insan da düzgünce sorsaydı ne olurdu?

"Bir şey bilmiyorsun tamam mı? Ne duydun bilmiyorum ama sandığınız gibi değil işte."

"Duymadım gördüm. Öpüştüğünüzü gördüm mesela. Bence gayet yeterli bir sebep?"

Siktir... En görmemesi gereken şeyi görmüştü. Ama daha da önemlisi, yanında başka birisi var mıydı?

"Boşuna öyle bakma sadece ben gördüm. Ama bu bir şeyi değiştirmiyor. Çünkü bu işi uzatmadan Chan'a söyleyeceksin ve herkes öğrenecek."

Bıkkınlıkla iç çektim.

"Söyleyemem Minho."

"Sen söylemezsen ben söylerim. Senin aksine arkadaşlarımın arkasından iş çevirmekten nefret ederim."

Yavaş yavaş sinirleniyordum. Ben zaten her dakika kendimi kötü hissediyordum. Doğru düzgün yanlarına bile gidemiyordum Chan'ı görmemek için. Ayrıca Hyunjin'le aramızdaki her neyse bitmişti. Sanki bilerek Chan'ın sevgilisini çalıp mutlu mutlu yaşıyormuşum gibi davranmaları ağrıma gidiyordu artık. Ben de böyle olsun istememiştim ki.

"Uğraşamayacağım Minho git Jeongin'e sor bir şey öğrenmek istiyorsan. İçin rahatlayacaksa da söyleyeyim Hyunjin'le bir alakam kalmadı artık."

Daha fazla beni aşağılamasını dinlememek için hızlıca kalkıp çıktım oradan. Bugün ders çekebilecek havamda değildim. Nereye gideceğimi bilmeden çıktım kampüsten. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Chan'la hep geldiğimiz yere geldim. Burada esen rüzgar ve tüm şehrin manzarası insanı rahatlatıyordu.

Hata yaptığımız zaman hep kötü mü oluruz? Bunu yapma sebeplerimizin önemi yok mu?

Mesela bu yaşananlar farklı şekilde olsaydı. Chan'ı sevmiyor olsaydım ve Hyunjin beni sevmiyor olsaydı. Kötülük yapmak için Hyunjin'i ayartıp onları ayırsaydım. Bu kötülüktü değil mi?

Ama öyle olmamıştı. Hyunjin bana yakın olmak için Chan'la çıkmıştı. Ben ise Chan'ı seviyordum ve Hyunjin'in beni sevdiğinden habersiz bir şekilde ona sinir oluyordum. Sonra beni sevdiğini öğrendim ve kafam karıştı. Ben de bana olan yakın hareketlerini engellememiştim. O zaman kendime itiraf edemiyor olsam da hoşuma gidiyordu.

Bu iki şeyin sonuçları aynı kapıya çıkıyordu. Ama olayların ikincisi gibi yaşanmış olması beni daha az suçlu yapmaz mıydı? Hyunjin'in bu şekilde hayatıma girip kafamı karıştırmasını ben istememiştim ki. Buna ben de hazırlık yakalanmıştım. Jeongin ve Minho'nun anlamadığı şey buydu. Muhtemelen diğerleri de öğrenince aynı şekilde davranacaklardı.

Ama asıl sorun hala ne istediğimi bilmememdi. Bana kalsa Hyunjin'den uzak kalmak istemiyordum. Peki ne için uzak duruyordum? Bu yanlış olduğu için ve arkadaşlarıma daha fazla yalan söylemek istemediğim için.

Fakat Minho'yla konuştuktan sonra bir şey fark etmiştim. Ben her şeyi bitirmiş olsam bile bu olayları öğrendiklerinde beni suçlayacaklardı. Pişman olup olmamam bir şey değiştirmeyecekti. Her türlü ben suçluysam neden daha fazla hata yapmamak için istediğim şeylerden vazgeçeyim ki?

Ayaklanıp elimdeki bira şişesini çöpe attıktan sonra telefonumu çıkardım. Ve boş olan sohbet ekranına ilk mesajı yazdım.

felix: bu gece takılalım mı?

-

sizce kimler hangi konuda haksız veya haklı?

love and war; hyunlixOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz