Seni seviyorum demek bu kadar zor olmamalıydı.

1.2K 121 82
                                    

Kendini kapana sıkışmış hissediyordu. En son babasının yanına gittiğinde babasının onu kandıracağını düşünmemişti.

Simsiyah yerlerde sadece birkaç ayna vardı ve sürekli bu aynalarda kendini görüyordu. Arkasını döndüğünde ise kocaman camda buğu ile yazılı  ı'm fine  yazısına tersten baktı. Bunu kendisi yazmıştı. Save me yazısını görüyordu tersten bakınca. Belki biri fark eder diye düşünmüştü... eğer tekrar benliğine kaybederse diye zihnine bunu yazmıştı.

Pencereyi açıp ufak bir balkona çıktı. Bu balkon aşağısındaki dört duvarın içerisine açılıyordu. Hangi kapıya hangi pencere giderse gitsin sonuç yine dört duvar oluyordu. Kendi zihninin içerisinden kurtulamıyordu bir türlü. Balkondan atlamayı denedi bu sefer. Yere çakıldığında dört duvar değişmiş yerine babasının odası gelmişti. Biraz sonrasında içeriye babası girmiş kendi küçüklüğüne doğru yaklaşmıştı.

"Bugün kaç yaşına girdin evlat?" Diye sordu adam. Küçük çocuk ise kalbi kırık bir şekilde cevap verdi. Babasının en azından kaç yaşına girdiğini bilmesini istiyordu. "10 baba." İki eliyle gösterdi.

"Büyük adam olmuşsun artık. Ağlamıyorsun değil mi?" Dedi. Çocuk kafasını hayır anlamında salladı.
"Ağlamıyorum. Sadece geçen Yoongi bana vurdu canım yandı ama sen ağlama dediğin için dayandım." Adam çocuğun saçlarını okşadı. Saçları parmaklarının arasındayken elindeki tutamları aniden çekti. Çocuk acıyla çığlık attı.

Canı çok yanmıştı. Gözleri dolmuştu. Dayanabilirim diye düşündü. Babasının karşısında dayanabileceğimi düşündü. Babası tekrar saçını çektiğinde bu sefer dayanamamıştı. Gözünden yaşlar dökülürken babasının karşısında kanıtlayamadığı için daha kötü hissediyordu.

"Ağlama!" Dedi babası. Çocuk daha fazla ağladı.

"Bundan sonra ağlamayacaksın Taehyung." Babası odasından kapı dışarı etmişti. Kapının yüzüne kapanmasıyla göz yaşlarını silip koşmaya başladı.

Kendi küçüklüğünün peşinden koşarken bu sefer ortam değişmiş sarayın terası olmuştu. Karşısında güzeller güzeli annesi Hyuna ve kendisi vardı. Annesi eğilmiş çocuğunun saçlarını seviyor öpücük konduruyordu.

Çocuğu yüzündeki mutluluğu görmemek için kör olmak gerekirdi. Kare gülümsemesi ve minicik boyuyla o kadar tatlıydı ki. Üzerine giydirdikleri şık kıyafetini annesi düzeltiyordu. Taehyung'un gözünden bir yaş düştü. Annesini çok özlüyordu ve zihninin ona oyun oynaması psikolojisini daha da bozuyordu.

Ellerini saçları arasına alıp karşısındaki mutlu ana bakıp annesine doğru yürüdü. Küçük Taehyung annesinin yanından koşarak ayrılırken,kendisi hayal olan annesine yaklaştı.

"Anne." Annesinin onu duyamayacağını düşünüyordu. Yine de seslenmek istedi. Annesinin gözleri ona dönünce şaşırmıştı. Annesi onu duymuş muydu?

"Taehyung! Ne kadar da büyümüşsün benim güzel evladım." Annesi ellerini Taehyung'un yüzüne doğru uzattığında tereddütte kalmıştı. Zihninin bir oyun oynadığını düşünüyordu.

"Kurtulman gerekiyor Taehyung. Maria'nın emanetini korumalısın. Seni bekliyor savunmasızca..." annesi ellerini suratına koyduğunda Taehyung ağlamaya başlamıştı. Elleri hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

"Nasıl çıkacağım buradan?" Annesi tebessüm etti.

"En güçlü özelliğin ne senin oğlum? Kanatların,sen özgür olmayı seversin. Onlara ulaşabileceğini biliyorsun. Sadece onların varlığını hisset." Parmaklarıyla Taehyung'un göz yaşlarını sildi. Öyle güzel bir kadındı ki annesine hayran olmamak imkansızdı. Evrenindeki en güzel kadındı o. Herkes onun güzelliğinden bahsederdi...

TelepatiaWhere stories live. Discover now