Kanlı gök

571 46 41
                                    

Tanrının en büyük hatası alemindeki yaratıklara güç vermesiydi. Güçlü olan güçsüzü ezdi. Kendisini tanımayan bir toplum ve kendi içinde bin bir çeşit farklı toplum yetiştirdi.

Jimin o toplumlardan birindeydi. Kendisini tanımayan içindeki gücü farkına varamayan bir insandı. Aynı şekilde bunca zaman habersiz bir şekilde evrenin önlerine koyduğu mesajlara 'tesadüf.' Diyen Hoseok Ve jungkook'ta.

Jungkook doğduğunda kahin'in ruhu ona geçmişti. Rüyalarında gördüğü onca kabus onca yaratığın fısıltısı aslında onu yönlendirmeye çalışan sesleriydi. Onlara karşı direnen jungkook ise asıl karakteriydi.

Jungkook bir kahindi ama onu o yapan ona bahşedilen ruh değil,kendisine verilen bu ruh karşısında kendi benliğini koruyabilmesiydi. Şimdi ise rüyalarının ve gördüğü binlerce şeyin anlamlarını kavrıyor arkadaşı için elinden geleni yapıyordu. Cebindeki çiçeği çıkartıp koşar adımlarla Taehyung'un yanına çöktü. Elleri avuçları toprak içindeydi ama yine de çiçeği batırmamak için elinden geleni yapıyordu.

Çiçeğin yapraklarından bir tanesini kopartıp Taehyung'un ağzının içersine yerleştirdi. Yavaş yavaş toz tanelerine dönen çiçek yaprağı ağzının içerisinde yok olmuştu bile.  Taehyung'un bedeni artık daha da soğuklaşmış dudakları bir anda mosmor kesilmişti.

Jungkook bunu daha öncesinde görmüştü rüyasında. Bu yüzden telaşa kapılmayıp sadece baş ucundan ayrılmadı.

Hoseok bir yan karakterdi. Çünkü bunca zaman içinde tuttuğu öfkesini dışarı yansıtamadığı için sevgisini de üzüntüsünü de içinde yaşadığı için gücünü de kalbinin en derinine gömmüştü. Lakin konu artık çığrından çıkmış sevdiği adamla boğuşuyor. En yakın arkadaşının yok oluşuna sinirleniyor ve yerde yatan Taehyung'un cansız bedenine baktıkça içi parçalanıyordu. Artık Hoseok içindeki gücü hissedebilecek kadar açıklığa kavuşmuştu.

Bir çığlık atmış ve bütün ormanın güzel saçları olan yaprakları yerinden oynatacak bir rüzgarla havalanmıştı. İçinde büyüyen hisse sahip çıkamıyor havada bedeni adeta denizde yüzercesine süzülüyor kendini yarattığı kasırganın içerisinde buluyordu. İşte bu Hoseok'un artık bir yan karakter değil kendi içerisinde kendi dünyasında ve kendi çevresindeki baş karakteri olduğunu temsil ediyordu.

Yerin içinde açılan çatlak kapanmaya başlıyorken yarığı tekrar açmaya başlamıştı.
Arkadaşını o derin çukurun içerisinde bırakmayacaktı.

Jin yan karakter olmayı hak etmiyordu. O kötü bir karakter olmayı da hiç istememişti. O zihninin bir köşesinde günlerdir eziyet görüyor ve sesini duyuramıyordu. Onca insanın içerisinde gözlerinin arkasından suratlarını görüyor ama baktıkları bedenin kendisine ait olmadığını fark etmemelerine çok üzülüyordu.

Bunca zamandır istemeden yaptığı bütün eziyetler yüzünden zihninim içerisindeki zincirlere son bir kez daha asıldı. O buradan çıkarsa ne yapacağını çok iyi biliyordu. Tek yapması gereken bu zincirleri kırmaktı.

Namjoon'un sesini duyuyordu.
"Jin! Beni duyabildiğini biliyorum. Sakın pes etme seni kurtaracağım." Demişti. Kurtaracağını mı söylemişti o?
Böyle yalanlar söylememeliydi kimse. Umut burda olmaktan daha acı verici olabilirdi.

Ama o Namjoon'u tanımaya başlamıştı. O kendisinde değilken bile baktığı gözlerinin ardında onu gördüğünü biliyordu. Ona yardım eli uzatacak tek kişi karşısındaki adamdı.

"Yapman gereken çok basitmiş. Bunu bunca zaman çözemediğime inanamıyorum. Orası senin zihnin. Zihnin de istediğin her şeyi yapabiliyorsun. Bir anahtarın elindeki kilitleri açtığını düşün. Ve bunca şeyin bittiğini düşün. Bunu yapabilirsin. Sana engel olmaya çalışacak ama başarabilirsin!"

TelepatiaWhere stories live. Discover now