Özgür.

922 87 31
                                    

Tapınağın içerisine adımımı attığımda buraya girmenin bana neler hissettireceğini bilmiyordum. Taehyung kapısını açıp içeriye girdiğinde arkasından girmiş kocaman yerde gözlerimi gezdirmiştim. Benden sonra sırayla herkes giriyordu.

Bizimkiler bir şeyler incelerken ben bir yere oturmuş onlara bakıyordum. Jungkook Namjoon'la birlikte bir şeyler okuyordu. Daha doğrusu ona burayı anlatıyordu. Gözlerimi onlardan çekip etraftaki diğer tablolara çevirmiştim. Taehyung'un elini ensemde hissettiğimde irkilsemde hemen toparlayıp ona dönüp gülümsemiştim. Bu gülümsemeninin altında geçenleri bir tek ben anlayabiliyordum. İçeriye attığım ilk adımda kalbimin sıkışması sanki yüreğimde bir yerlerde birinin imdat çığlıkları gibiydi.

Kalbim her kanı vücuduma gönderdiğinde sanki işlevi o değilmiş gibi damarlarıma dikenler batarken kendimi iyi hissetmiyordum. Gözlerimi etrafa her çevirdiğimde gördüğüm yansımalar mideme kramplar girmesini sağlıyordu. Dikkatimi etrafa vermeye çalışıyordum. Jin hyung'un karşısındaki tabloya uzun uzun baktığını görebilmiş daha sonrasında ise kafamı Yoongi ile konuşan Hoseok'a çevirmiştim. Bir şeylerin ters gideceğine dair hisler tüm bedenimi kavuruyorken şu an görmek istediğim tek kişinin yanına doğru ilerledim. Tüm bu gösterişli yerleri geçip sadece onun kocaman heykelinin önüne gelmiştim.

Bir elim titrekçe yüzünü tutarken diğer elimde hemen yerleşmişti diğer yanağına. Heykelin bembeyaz gözlerine bakarken sanki gözlerimle değilde gönül gözümle bakmışım gibi o hüznü hissediyordum. Heykelin bana hissettirdiği duygular beni bambaşka bir yere götürürken sadece düşüniyordum. Küçükken rüyama giren o yer burası mıydı? Benim annemin mezarı mıydı?

Heykelin üzerinde parmağını gezdirdiğinde bir ses ilişti kulağıma. Öyle derinden geliyordu ki bu çığlıklar beynimin içerisindeki bütün duvarlara teker teker çarpıp kırılmalarını sağlıyordu. "Yardım et!" Bu ses bir kulağımdan giriyor diğer kulağımdan çıkamıyordu. "Jimin!" Bir kadının yakarışıydı bu. Ellerim kafamın iki yanında yere çöktüğümde kimse yoktu yanımda. Korkuyordum. Kendime değilde bana seslenen kadına yardım edemeyeceğim için korkuyordum.

"Jimin kalk."  Heykelin o kıvrımlı vücudunun altına kendimi yaslamış bir haldeyken birisinin beni sarstığını hissediyordum. Bedenim kilitlenmiş bir haldeyken kollarımın üzerini sarmış yumuşak elleri zar zor hissediyordum.
Kalbimdeki derin bir batma hissiyle belim bükülmüş heykelin yanında yere düştüğüm zaman kafam yere çarpmadan önce Taehyung'un eli kafam ile yer arasına girmişti.

"Güzelim,neyin var?" Kendi kucağına doğru çektiğinde kokusuyla sakinleşirken sesler yavaş yavaş kayboluyor yerine Taehyung'un  endişeli gözleri geliyordu. Gözlerinin içerisine bakıp kesik bir nefes çektiğimde biraz olsun kendime geldiğimi anladı. Eliyle saçlarımı okşarken kulağımdaki çınlama yavaş yavaş kaybolmuştu.

Kollarımı onun güven verici gövdesine sarıp ellerimle ensesinden tutup kendime çektim. Sarılışıma belime sarılarak karşılık verdiğinde heykelin altında ikimizde yerde oturduğumuz için biraz garip görünüyordu.

"Ne oldu bir anda böyle?"  Yumuşak sesi iliştiğinde kulaklarıma tekrar kadının sesini hatırlamamla bedenim titremiş,titrediğini fark eden Taehyung açıkta kalan boynuma bir öpücük kondurmuştu.

"Bir kadın var sürekli benden yardım istiyor ve çok kötü çığlık atıyor. Siktiğimin sesleri susmuyor asla. Ansızın geliyor ve kalbime öyle bir oturuyorki kımıldayamıyorum." Zayıf çıkan sesim bile neler yaşadığımı  betimlercesineydi.

"Kim sesleniyor sana güzelim?"  Benimle konuşurken günlük hayatının aksine daha yumuşak ses tonu kullanıyor ve kelimelerini sanki kumsaldaki dolu taşlar arasındaki en güzel taşları seçer gibi seçiyordu. Onun konuşmasında güzelim kelimesi ayrı bir melodi gibiydi. Böyle bir adam nasıl ölümlere sebep olabilirdi?

TelepatiaWhere stories live. Discover now