2.Kitap - 1.Bölüm

4.1K 416 95
                                    

Valeri

Gecenin karanlığının üzerimi örterek beni gizlediğini biliyordum. Ay tüm görkemiyle tepede parıldarken içime dolan sıcaklığıyla beni kucaklıyordu. Adamlarımın beni takip ettiklerini bilerek hızlıca çalıların arasında ilerlerken aklımda sadece tek bir düşünce vardı...

İntikam.

Ancak bu gece bunun için buraya gelmemiştim. Önceliklerim başkaydı ancak her şeyin sırası gelecekti. Tam beş ay olmuştu, kraliyeti terk ettiğimden beri gece sürüsüyle birlikte göçebe gibi gezindiğimiz beş ay. Aylardır olanları çözmeye çalışıyordum, bulduğum her bir bilgi olayı daha karışık hale getiriyordu. Gerçeğe henüz ulaşamamıştım ve bunu çözmenin tek bir yolu vardı.

Lotus...

En güçlü cadılardan oluşan birliğin sınırlarına yaklaştığımda içime dolan rahatsız edici his kurdumun açığa çıkması için bedenimi zorlasa da ona engel olmalıydım. Ondan uzakta olduğum süre arttıkça, kurdumun huzursuzluğu artıyordu ve onu kontrol etmem zorlaşıyordu. İki ay önce son karşılaşmamızdan sonra onu öylece bırakıp gitmek istemezdim ama eğer gitmeseydim bana engel olacağını biliyordum. İçimde fırtınalar kopsa da onu orda bırakarak ayrıldığımda sabah yaşadığı kırgınlığı her hücremde hissetmiştim. Nerede olduğunu bilmesem de ne hissettiğini biliyordum tıpkı onun benim her duygumu hissettiği gibi...

Başkalarına bunu açıklayamazdım, bir tek o beni anlayabilirdi, ne hissettiğimi bilen tek kişi oydu. Sınırlarımı zorladığımın farkındaydım ancak başka bir çözüm yolu yoktu. İçimdeki intikam ateşini söndürmeden gittiğim yere taşıyamazdım, yaptığım her bir davranışın bedelini masum insanlara ödetemezdim. Gerçekler her dakika değişirken, ne olduğunu bilmezken yapacağım tek bir yanlış hareket bile yüzlere kişinin yaralanmasına hatta ölmesine yol açabilirdi.

Düşüncelerimi başka zamana bırakmak üzere arkadaki adamlarımı kontrol ettikten sonra bakışlarımı ileriye odakladım. Zaten her dakika bu düşüncelerle başbaşaydım ama şimdi tüm dikkatime ihtiyacım vardı. Yoğun sis tabakasının ardına gizlenmiş binaya doğru yöneldiğimde karanlıkta minik ışıklar belirmeye başladı. Sınırlarına girdiğim andan beri burada olduğumu bildiklerinin farkındaydım, eğer onlar dışarı çıkmayacaklarsa ben onların yanına girmekten çekinmezdim. Gece sürüsünün betası, aynı zamanda Kyrill'in en yakın adamlarından birisi olan Herman iri cüssesiyle yanımda belirerek gözleriyle onay verdiğinde içeriye girmeye hazır olduğumuzu anladım.

Biraz daha bekledikten sonra sislerin arasından üç tane siluetin bize doğru ilerlediğini fark etmem uzun sürmedi. Mor cübbeleriyle yüzlerini göstermeden ilerideki açıklıkta durduklarında ellerini üç kere çırptılar ve etraftaki sis yavaşça dağılarak bulundukları yerin netleşmesini sağladı. Geniş bir şekilde taşlarla çizilmiş bir çemberin içerisindeydiler ve onların yanına gelmemizi bekliyorlardı.

Beni çağırmadan durduğum ağaç dalından yere atlayarak onlara doğru yürümeye başladım. Herman ve Dimitri iki yanımda beni korurken burnuma dolan ağır kokuyla birlikte yüzümü buruşturdum. Midemi bulandıran bu kokuyu diğerlerinin almış olmasını bekliyordum ancak zihnimde kokuyla ilgili bir fikir yoktu. Daha çok karşımdaki mor cübbelileri her kim olurlarsa olsun ortadan kaldırmaya odaklanmışlardı.

Başlıklarını aşağıya indirdiklerinde birkaç adım daha yaklaştılar ve ay ışığının yüzlerini aydınlatmasına izin verdiler. Hepsi birbirinden güzellerdi, konuşmaya başlayanınki gece kadar siyah saçları ayın tüm ışığını içine çekiyor gibiydi.

"Gece sürüsünün lideri, seni görüyoruz."

Elineki bıçağa birkaç söz mırıldandıktan sonra yere bıraktı.

DOKUNULMUŞWhere stories live. Discover now