1. Kitap - 20. Bölüm

10.4K 748 77
                                    

Sırt çantamın içerisine sıkıştırdığım son kıyafetlerle birlikte fermuarı kapatırken Sebastian'ın oturduğu yerden gözlerini bir saniye bile ayırmadan bana baktığını görebiliyordum. Sanki bir daha görmeyecekmiş gibi tüm gün beni izliyordu. Bir şeylerin yanlış olduğunu fark ettiğini biliyordum, her ne kadar mutlu olsam da kafamda beni rahatsız eden düşüncelerle boğuştuğumu söylememe gerek yoktu, anlayabiliyordu. Ama ben anlatmak istemediğim sürece sormayacağının farkındaydım, bir şekilde zamanı gelince ona anlatacağımdan fazlasıyla emindi.

Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle birlikte ona döndüğümde olabildiğince sakin görünmeye çalışıyordum. Sakin olmalıydım, rahat davranmalıydım kurdumun huzursuzluğunu hissedebiliyordum ancak bir süre daha onu görmezden gelmeliydim. Avcılar konseyindne döndüğümde hepsini halledecektim, her şey yoluna girecekti.

"Hazırım."

Sebastian oturduğu yerden benim hiçbir zaman gösteremeyeceğimi düşündüğüm bir zariflikle kalkıp bana doğru yaklaştıkça istemsizce hızlanan kalbim yüzümde belirsiz bir gülümseme oluşmasına neden oluyordu.

Dağınık saçları ve salaş kıyafetleriyle bile o kadar yakışıklıydı ki...

Yavaşça belimden kavrayacak beni kendisine yaklaştırdı ve alnıma koyduğu küçük öpücükle birlikte derin bir nefes aldı.

"Gitmeni istemediğimi biliyorsun, " başımı omzuna yaslayarak onu onayladığımda belimdeki eli daha da sıkılaştı sanki beni içerisine sokup orada saklamak istercesine göğsüne sokulmuştum.Eğer böyle devam ederse, gerçekten de bu güvenli yerden çıkamayabilirdim. "Beni habersiz bırakma, yarın akşam Alaric seni almaya gelecek."

"Biliyorum." derken göğsüne minik bir öpücük kondurup başımı yukarıya kaldırdığımda her hareketimi dikkatlice izleyen, baktıkça beni içine çeken şefkatlı siyah gözleriyle karşılaştım.

"Eğer istersen cep telefonumdan beni arayabilirsin." diye dil çıkardığımda gülümsedi. Kurtlar kendi sürülerinde iletişim kurmak için çok uzak olmadığı sürece telepati kullandığı için Sebastian'ın neredeyse hiç cep telefonu kullanmadığını fark etmiştim. Benim her gün Lisa ile konuşuyor olmam ilgisini çekmiş olmalıydı ki bugün sabah uyandığında kendi telefonunu şarj ettiğini ilk defa gördüm.Sürülerimiz farklı olduğu için bana zihin yoluyla Colton gibi ulaşamıyordu, ritüele kadar beklemek zorundaydı ve işini şansa bırakmayacağının oldukça farkındaydım.

"Çok fazla oyun oynamaktan alfa görevlerini ihmal etme sakın." Son iki gündür ben duş alırken telefonunda bulduğu yeni oyunla neredeyse bir saat uğraşmıştı ve ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildi. Ki bu benim oldukça işime gelmişti, dün akşam yaptığım şeyden süre birkaç gün vücudumu görmemesi gerekliydi. Yüzünü buruşturarak gülümsedi

"O bağımlılık tuzağını çoktan yok ettim, güzel bir anı kaçırmama neden oldu. Bu kesinlikle kabul edilemez." derken beni duşta izlemek ya da havluyla duştan çıktığımda ıslak bedenimin her bir parçasına gözleriyle sahip olmaktan bahsettiğini biliyordum. Dudaklarıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra ellerini gevşetti.

"Hadi inelim, herkes bizi bekliyor."

Merdivenlerden inerken aşağıda hararetli konuşmalar olduğunu duyabiliyordum ve seslerin arasında avcıların olduğununda farkındaydım.Birkaç ay önce onlardan biri olmama rağmen şimdi sanki farklı birisi gibi hissediyordum. Bu düşününce oldukça tuhaftı ancak doğru hissettiriyordu, doğru olduğunu içten içe her zaman biliyordum sadece yeni kabullenmiştim.

Aşağıda bizi karşılayan meraklı gözlerle karşılaştığımızda konuşmalar yerini sessizliğe bıraktı. Kurtlar saygı gösterircesine bakışlarını aşağıya indirdiğinde avcılar direkt olarak gözlerimizin içine bakmaktan çekinmiyorlardı. Her ne kadar bu kültürün bir parçası olmasalar ben merkeze gittiğimde nasıl davranacaksan onlarında buradaki kurallara uyum sağlaması gerekiyordu. Sanki düşüncelerimizi anlarcasına, ya da belki de Sebastian'ın delici bakışlarından da olabilir, avcılar hafifçe gözlerini aşağıya sabitlediklerinde gülümsememe engel olamadım.

DOKUNULMUŞWhere stories live. Discover now