1. Kitap - 30. Bölüm

11.2K 743 295
                                    

KYRILL

Vahşiler beklediğimizden farklı bir saldırıyla karşımızdalardı ve bu saldırı tipini oldukça yakından tanıyordum. Cadılarla iş birliği yapmışlardı, etrafta yarattıkları sisle birlikte bizi etkisiz hale getirmeye çalışırken vücudumun bir kısmını kullanamıyordum, sürüdeki diğer kişilere ulaşamıyordum. Bir şekilde bunu engelliyorlardı, imkanım varken tüm cadıları yok etmem gerektiğini biliyordum. Cadılara güven olmazdı, şimdilik işlerine geldiği için vahşilere yardım ediyorlardı ancak sonrasında istediklerini aldıklarında onları da ortadan kaldıracaklardı.

Aldığım darbelerden sonra kolum uyuşmaya başladığında geç olmadan diğerlerine haber vermemiz gerektiğinin farkındaydım. Ancak gece sürüsünün diğer sürülerle zihinsel bir bağlantısı olmamakla birlikte, muhafızların hiçbiri bu sınırda değildi. Sürüdeki diğer kişilere ulaşsam bile destek olarak çağırmak o sınırların zayıflamasına neden olurdu. Yapabileceğim tek bir şey vardı, her ne olursa olsun o benim kanımdandı ve eğer istersem ona ulaşabilmeliydim. 

Bir alfa olmamın yanında damarlarında akan kanı bunu kanıtlardı.



VALERI

Sebastian'ın kucağında kıpırdanmamla birlikte gerinerek gözlerimi açtığımda gökyüzünün iyice karardığını fark ettim. Ne kadar zamandır bu mağaradaydık bilmiyordum ancak sonsuza dek kalabilirmişim gibiydim. Kaslarım her bir hareketimle yorgunluklarını belirtircesine sızlarken Sebastian'ın saçlarımı okşamasıyla birlikte ona döndüm.

"Dinlenebildin mi?"

Onu ilk defa bu kadar mutlu görüyordum, normal insanların yanında hiçbir duygusunu belirtmeyen adamın duygularını içimde hissetmek inanılmaz bir mutluluğa erişmemi sağlıyordu. Ruhlarımızın birbirine sarıldığını hissedebiliyordum. Zihnimden iyi olduğumu söylememle birlikte yüzünde beliren şirin gülümseme vücudumun ısınmasına neden olmuştu.

Bizi bekliyorlar, av için onlara katılmalıyız. Ancak eğer yorgunsan-

Sözünü bitirmesini beklemeden kafamı salladım.

"Daha iyi olmamıştım." derken bir yandan kasılan bacaklarımı esnetiyordum. Sebastian yavaşça yerinden doğrulduğunda vücudunu görmemle birlikte yanaklarımın alev aldığını hissettim. Gözlerimi vücudundan uzak tutmaya çalışsam da pek başarılı olduğum söylenemezdi, sanki yarın yokmuşçasına her bir kıvrımını her bir hücresini hissetmek istiyordum, dokunmak istiyordum.

Ona olan arzum bağlamanın ardından sanki daha fazla artmıştı, her an onun tenini hissetmek istiyordum.

Sebastian düşüncelerimi duymuşçasına bana döndüğünde yüzündeki gülümsemeyle birlikte bakışlarımı kaçırdım

"Ne kadarını duydun?" derken yanaklarımı kemiriyordum.

"Bir şey duymasam da-" derken bana doğru yaklaştığında aşağılara kayan gözlerimi gözlerinden ayırmamaya çalıştım. Elimi alıp yüzüne koyduğunda Sebastian'ın heyecanlanmaya başladığını hissedebiliyordum, içinde oluşan istek sanki benim isteğim gibiydi.

"Hissetmem yeterli olur" dediğinde yanaklarımın daha da fazla kızardığında emindim.

"Şimdi yeni Luna'yı görmek isteyenleri daha fazla bekletmeyelim." dediğinde elini tutarak küçük göletten çıktığımda ilk birkaç saniye bacaklarımın üzerinde durmakta zorlandım.

Kurdumun çıkmasına izin verdiğimde mağaranın girişinde bekleyen iri siyah kurdun yanına geldim. Yan yana mağaradan çıktığımızda zihnimde dolanan sevinç nidalarının hepsi farklı birer sese aitti.

DOKUNULMUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin