1. Kitap - 21. Bölüm

8.4K 730 64
                                    

VALERI

"Hoşgeldiniz, bizde sizi bekliyorduk." silahlı adamlarının arkasında beliren konsey başkanı çok fazla vakit kaybetmeden arabamıza doğru ilerlediğinde gözlerini benden ayırmamıştı. Kahverengi gözlerinin altında beliren morluklar uzun zamandır uyumadığının göstergesiydi ve yaşadığı acıyla birlikte on yaş birden yaşlanmış gibi görünüyordu.

"Başkan Lucian" diyen Moore birkaç adım öne ilerlediğinde beklemediğim bir şekilde silahlar ona doğru yöneldi. En az o da benim kadar şaşırmıştı ki olduğu yerde duraksadı. O sırada içeriden elleri kelepçeli bir şekilde çıkan Dunham'ın hırpalanmış halini gören George öne doğru atılmasıyla birlikte bir el uyarı ateşinin sesi etrafta yankılandı.

"Kendi iyiliğiniz için söylediklerimizi yapın." derken Lucian'ın yüz ifadesi acımasızdı, daha Dunham geleli birkaç saat olmasına rağmen sanki geldiği andan beri hırpalanmışçasına morarmış suratı bilmemiz gereken her şeyi anında bize anlatmıştı.

Barış olmayacaktı.

Lucian elindeki silahı bana doğrulttuğunda Moore'a baktım, başka seçeneğimiz olmadığının ikimizde farkındaydık. Bir süre onların kurallarına göre oynayacaktık. Yavaş yavaş yanımıza yaklaşırken ellerinde sadece bir kelepçe olduğunun farkında vardım ve onu kimin için kullanacaklarını düşünmeme gerek yoktu.

Lucian elinde sallayarak getirdiği kelepçeleri bana doğru uzattı "Şimdi uslu bir köpekçik ol ve şunları ellerine geçir, yoksa-" derken silahını Moore'un alnına doğrulttuğunda hırlamama engel olamamıştım. İçimdeki kurt dışarıya çıkmak ve öfkesini kusmak için can atıyordu. Ancak sayıca benden üstünlerdi birkaç tanesini indirsem bile, diğerlerine bir şey olmayacağının garantisini sağlayamazdım.

Bakışlarımı Moore ile kenetledikten sonra başımla onaylayarak kelepçeleri ellerime geçirdim.

"Seninle konuşmak için geldim, Lucian." dediğimde sesim beklediğimden güçlü çıkmıştı. Normalde hiçbirisi bu halime alışkın olmadığından şaşırdıklarının farkındaydım "Yanlış bir hareket yapma ve bende çıkarlarınız için elimden geleni yapayım."

Kahkahası etrafta yankılandığında bana doğru iyice yaklaştı, kelepçelerin gümüşten yapıldığının farkındaydım. Elime aldığın ilk andan beri kaşıntıya neden olmuşlardı ve bu kaşıntının zaman geçtikçe acıya dönüşeceğinden amindim. ancak ben pes ettirmek için bir çift kelepçeden fazlasına ihtiyaçları vardı.

"Benimle anlaşma yapması için yüce kral Sebastian küçük bir kız mı gönderdi? Yoksa merhamet etmem için ne kadar aciz olduğunu mu göstermeye çalışıyor? " Etraftaki herkes gülerek ona eşlik ettiğinde kanımın ısınmaya başladığının farkındaydım. Hiçkimse benim eşimi aşağılayamazdı, benim için ettiği lafların bir önemi yoktu ancak sırf Sebastian hakkındaki aşağılayıcı tutumlarından dolayı onun boğazını buracıkta parçalayabilirdim ve bundan gram pişmanlık duymazdım.

Başımı oldukça dik tutarak ani bir hareketle elindeki silahı tuttuğumda etraftaki silahların emniyet kilitlerinin açıldığını duydum, tek bir yanlış hamlemi beklediklerini biliyordum.

"Alfa Sebastian seninle görüşmesi için Luna'sını göndermeyi uygun gördü. Aynı saygıyla ona karşılık vermezsen eğer burayı yerle bir edeceğine emin olabilirsin. " derken silahın ucunu iyice kavradığımda elimin altındaki metalin eğrilmeye başladığını hissedebiliyorum. "Böyle küçük oyuncaklarla beni ne korkutabilirsin ne de aşağılayabilirisn, aranızda büyüdüğümü unutma. Bildiğin diğer kurtlara benzemem, başkan Lucian." dediğinde gözlerinde anlık oluşan korkuyu görebiliyordum.

"Şimdi, toplantı odasına kadar bize eşlik mi edersin yoksa yolu bildiğimden kendim mi gideyim?" diye sorduğumda yüzümde oluşan şeytani gülümse ve gözlerimdeki kararlılık onu korkutmuş olacaktı ki birkaç saniye duraksadıktan sonra silahını bırakmamla birlikte geri çekildi.

DOKUNULMUŞWhere stories live. Discover now