Bölüm-9:Kendimi öğreniyorum

226 11 2
                                    

Teresa ile birlikte tohum ektiği yere gittik,ben yere oturmuş çimenlerle oynuyor bir yandan da Teresayı izliyordum,Teresa ise toprağa tohum ekmek için küçük çukurlar açıyordu. Hiçbir şey yapmadan sadece oturmak beni çok rahatsız ediyordu birden gözüm tohum torbasına kaydı bende elimi tohumla doldurdum ve Teresa'nın açtığı küçük çukurlara tohum koymaya başladım Teresa yaptığım şeyi fark ettiğinde durdu,
Teresa:Seni buraya dinlen diye getirdim.
Luna:Yorgun değilim,ayrıca boş oturmak istemiyorum.
Teresa:Luna neden bu kadar inatçısın?
Luna:Sen neden bu kadar endişelisin? Ayağa kalktım Teresa'nın gözlerine baktım ve
Luna:Gerçekten iyiyim, hey bunu yeni fark ediyorum senin gözlerin mavi ve Noah'nın gözleri de mavi yani eğer bir çocuğunuz olursa mavi gözlü olacak. Teresa bunu dememi beklemiyor olacak ki hem gülerek hemde sinirlenmeye çalışarak üzerime yürüyordu bende geriye doğru gidiyordum.
Teresa:Luna sen nekadar pis birisin.
Luna:Ne var sadece doğru,tabii sadece sizin genlerinizle alakalı değil aile geninin de önemi var ama asıl önemli olan anne ve babanın geni,sonuç olarak evet muhtemelen mavi gözlü olacak.
Teresa:LUNAA!!
Luna:Tamam tamam. Teresa hâlâ üzerime yürüyordu bense artık geriye gitmiyordum,biraz daha yaklaşınca ellerini ellerime kenetledi ve ittirdi bende ona karşı kuvvet uyguladım biraz küçük bir didişme sonrası ikimiz de kolların iki yana açtık ve sarıldık,hâlâ gülüyorduk
Luna:Hadi Teresa hadi çalış.
Teresa:Tamamdır kraliçe. Dedi ve dizlerini büküp kafasını eğerek bir reverans yaptıkdan sonra işine geri döndü,ben yaptığı şeye gülerek karşılık verdim ve yere geri oturdum madem boş boş oturacaktım o zaman ona soru sorabilirdim sonuçta yapamayacağımı söylememişti,aklıma gelen düşünce ile sırıttım ve soru sormak için oturuşumu düzelttim iki ayağımıda sol yanıma doğru kıvırdım sırtımı dikleştirdim,evet başlayalım bakalım.
Luna:Madem yanından ayrılamıyorum o zaman sen bilirsin,koşucular labirentte ne arıyor?
Teresa:Aaahh bunun olacağını biliyordum. Dediği şeye kıkırdadım.
Teresa:Tamam gülü seven dikenine katlanır,koşucular labirentte bir çıkış yolu arıyor.
Luna:Ne zamandan beri? Teresa bir iç çekti ve sorumu yanıtladı,
Teresa:Üç yıl,üç yıldır her gün? Duyduğum şey eğer doğruysa buradan bir çıkış yolu yoktu çünkü eğer üç yıldır labirente giriyorlarsa artık ezberlemiş olmalılardı.
Luna:Belki...belki başka bir yol vardır.
Teresa:Yok. Etrafımı inceledim olmalıydı olmak zorundaydı,bir çıkış yolu elbette vardı yani vardır değil mi? Gözüme sarmaşıklar takıldı,evet acaba denediler mi?
Luna:Sarmaşık,belki onlara tırmanarak tepeye ulaşabiliriz. Ben bu soruyu Teresaya sorarken Newt yanımıza geldi
Newt:Denedik,sarmaşık tepeye kadar ulaşmıyor.
Luna:O zaman şu benim geldiğim metal kutu.
Newt:Onu da denedik,içinde birisi varken kutu geri gitmiyor.
Luna:O zaman(...)
Newt:Hayır Luna,onu da denedik kutu gittikten sonra birini yolladık ama belden aşağısı koptu yani yok hiç bir yolu yok tek yol o labirent ve biz o tek yolu bulamadık! Newt'in bu umutsuzluğu beni de üzüyordu ama içinde bir yerlerde hâlâ bir umut olduğunu biliyordum,görüyordum ayağa kalktım ve hiç düşünmeden Newt'in belinine ellerimi doladım buna ihtiyacı vardı,belli ki benim de buna ihtiyacım vardı,Newt de tereddüt etmeden ellerini belime doladığında artık çok da huzurlu hissediyordum sanki... evde gibi,bir süre o şekilde kaldık sonra yavaşça onu kendimden uzaklaştırdım yüzünde kızgınlık yoktu ya da şaşkınlık sanki bunu bekliyordu,yüzünde bir tebessüm vardı ben de yüzüme onunki gibi bir tebessüm ekledim ama tabii ki bu uzun sürmedi,Chuck yanımıza koşarak geldi uzun bir süre koştuğu kesik ve hızlı nefes alışından anlaşılıyordu ben,Teresa ve Newt,Chuck'a döndük yüzünde korkmuş gibi bir ifade vardı nefesini biraz düzene soktuktan sonra hepimize tek tek baktı ve sonra gözleri Newt'de takılı kaldı,konuşmayı denedi ama nefesi buna izin vermedi
Newt:Hey Chuck sakin ol,iyi misin?
Luna:Newt haklı önce nefesini düzene sok sonra konuş çünkü bu şekilde hiçbir şey anlaşılmıyor. Chuck dediğimi dikkate almış olacak ki derin bir nefes aldı nefesi düzene girdikten sonra konuşmaya başladı Chuck:Minho...Minho ve Alby,gelmiş olmaları gerekiyordu birazdan kapılar kapanacak ve onlar hâlâ içeride. Duyduğum şey karşısında gözlerimi korku ile daha da çok açtım ve koşmaya başladım ayaklarım beni labirent'in önüne götürüyordu Teresa,Chuck ve Newt arkamdan koşarak geliyordu gittikçe daha çok hızlanıyor ve onları arkamda bırakıyordum koştum,koştum,koştum labirent ile aramda artık çok az bir mesafe kalmıştı ama ayaklarım yine de durmak istemiyordu bütün Kayran halkı labirentin önüne toplamış içeriye bakıyordu aralarından delici bir hızla geçtim ve tam labirentten içeri girecektim ki Thomas beni tuttu,kendine çekti,omuzlarımdan tutarak hafifçe sarstı ve gözlerimin içine bakarak konuştu
Thomas: Luna kendine gel labirentin içine giremezsin! Dediği şeyleri duyuyor ama bir anlam yükleyemiyordum birisi içeri girmek zorundaydı,birisi onları oradan çıkarmak zorundaydı yoksa ne olacaktı? Bilmiyordum hiçbir şey bilmiyordum eğer o labirentte kalırlarsa labirentin kapıları kapanırsa ne olacaktı tam Thomas'a aklımdan geçenleri söylemek için ağzımı açmıştım ki birden o kulak kanatıcı ses çıktı metalin metale sürtme sesi içerden gelen toz yüklü rüzgar artık vaktimizin kalmadığını belli ediyordu,kafamı tüm Kayran halkı gibi labirentin kapanmaya başlayan kapılarına çevirdim Thomas'ın ellerinden kurtulabilmek için çırpınıyordum ama hiçbir şekilde izin vermiyordu en en sonunda Thomas'ın ellerinden kurtulamayacağımı anladım ve çırpınmayı bıraktım eğer oraya girmemi istemiyorsa belli bir nedeni olmalı diye düşündüm ama onlar o şekilde bırakmak aklıma hiç yatmamıştı. Yavaş yavaş kapanan kapılara baktım Thomas'a döndüm ve sordum
Luna:İçeriye birini daha yollasak,onları o şekilde bırakamayız değil mi? Sorduğum soruya Gally cevap verdi,
Gally:İçeriye birini daha yollayamıyız bu riski göze alamayız. Derken bir sürtünme sesi duyuldu,kafamı tekrar labirentin kapılarını çevirdiğimde Alby'i sürükleyerek getiren Minhoyu gördüm. Geliyorlardı ama kapılar kapanıyordu ve onlar kapıya fazla uzaktı Minho çok yorgun görünüyordu,Alby...Alby üstü başı kan içinde baygın bir biçimde tek kolu Minho'nun omuzlarında dizleri yere sürterek geliyordu Minho onu taşımaya çalışıyordu ama yetişebilecek gibi durmuyordu tüm Kayran ona "hadi Minho az kaldı,yapabilirsin" tarzı şeyler söylüyordu artık kapının aralığı daha da az kalmıştı Thomas bir şeyler yapacak gibi kollarını yukarı sıvadı ve ellerinden birini sol diğerini sağ kapıya koydu tüm gücüyle ittiriyordu ama hiçbir işe yaramıyordu Thomas da olmayacağını anladığında bıraktı umutsuz görünüyordu herkes gibi, aklımda bombalar patlıyordu zihnim bana izin vermiyor ayrı olarak çalışıyor düşüncelerimi benden gizliyordu, ayaklarım benim haberim olmadan hareket etmeye başladı ve ben bir anda kendimi labirent'in içine koşarken buldum kimse beni tutamamıştı gerçi deneyip denemediklerini de bilmiyordum çünkü sadece önüme bakıyordum labirent'in kapıları o kadar dar bir alan bırakmıştı ki yan yan ilerliyordum arkamdan gelen bağarışlar arasında Teresa,Newt ve Chuck'ın sesini çok rahat ayırt edebiliyordum ama Thomas onun sesini duyamıyordum,arkamdan gelen seslere rağmen durmadan ilerledim ve sonunda içeriye girdiğimde dizlerimin üzerine attım kendimi birkaç saniye sonra kapıların kapanmasıyla birbirine deyen kapıların sesi duyuldu,kafamı kaldırıp Minho ile göz göze gelince bane bakıp kafasını iki yana salladı yanıma bir beden daha yığılca kafam otomatik olarak o tarafa döndü gördüğüm şey ile şok olmuştum,Thomas tam yanımda yere uzanmış yatıyordu Minho sinirle konuştu
Minho:Siz iki salak neden kendinizi riske atmaktan bu kadar zevk alıyorsun (gözümün içine bakarak) tamam bu Thomas onu biliyorum salak bunu hep yapar ama sen Luna gerçekten sen de mi!
Luna:Sen ölme diye uğraşıyorum burada!?
Minho:Ben zaten burada kalarak ölü sarılıyorum ama siz gerçekten,evet artık beraber öleceğiz ne kadar harika!!
Thomas:Sen,Luna sen beni öldürmeyi deniyorsun sanırım sana buraya girmemeni söyledim ama sen Luna sen beni dinlemedin. İkisine karşı gözlerimi devirdim ve onları hiç umursamadan sorumu yönelttim.
Luna:Siz yani ikiniz daha önce labirentte bir gece mi geçirdiniz? Minho sinirle karışık gülerken,Thomas bana baktı
Thomas:Gerçekten bu mu buna mı takıldın şu an Luna!?
Minho:Luna burada öleceğiz farkında mısın bilmiyorum ama ÖLECEĞİZ!!
Luna:Hayır ÖLMEYECEĞİZ sızlanmayı kesin ve kalkın,olan oldu artık,herşey için çok geç ayrıca benim güçlerim var ve Thomas'ın da var.
Thomas:Evet insan üstü güç ama ızdırap verenlere yaklaşamıyoruz?
Luna:Ayrıca çok uzakdaki sesleri rahatça duyabiliyorsun.
Thomas:Evet bunu sen de yapabiliyorsun.
Luna:Hayır tam olarak kontrol edemiyorum.
Minho:Veee senin gücün çiçek açtırmak harika(!) eğer ızdırap verenleri çiçeğe dönüştürürsen başka tabii.
Luna:Daha gücümün ne olduğunu bilmiyorum.
Minho:Dahada harika!!
Luna:Susun! Ve Alby'i alın hadi gidiyoruz.
Minho:Acaba tam olarak nereye?
Luna:Bilmem,sen götüreceksin ama önce Alby'i koyacak bir yer bulmamız lazım bu yüzden hava daha da kararmadan kalkın,HEMEN! Minho ve Thomas şaşkınlıkla yüzüme baktı ve dediğimi yapıp Alby'i kollarından tutup kaldırdılar.
Luna:Evet söyleyin bakalım "koşucular" buralarda herhangi bir delik,oyuk,çukur veya onun gibi bir şey var mı?
Minho:Bazı köşelerde oluyor ama onlar da labirenle yer değiştiriyor yani aramamız gerek.
Luna:Hadi bulalım o zaman. Önden gitmeye başladım ve öbür ikisi de arkamdan Alby'i taşıyarak geliyordu.
Thomas:Minho sen bırak ben hallederim.
Minho:Gerek yok yardım ederim.
Thomas:Minho hatırlatırım(...)
Minho:Tamam Tamam al. Onlara dönüp baktığımda Minho Alby'i bırakmıştı ve Thomas da Alby'i omzuna atıp hiç zorlanmadan arkamızdan geliyordu,Minho yanıma geldi ve benimle aynı hizzada yürümeye başladı.
Luna:Ee Alby'i koyacak bir yer bulana kadar bana şu "labirentte bir gece" adlı macerayı anlatmaya ne dersiniz.
Minho:Eğer anlatmazsak bırakmayacaksın değil mi?
Luna:Hayır,bırakmayacağım. Dedim ve yüzüme pislik bir gülümseme ekledim,Minho bir 'of'çekti ve anlatmaya başladı
Minho:Sen gelmeden önce Thomas geleli daha iki gün olduğunda labirent'e girme sırası Noah ve ben deyken Noah aynı Alby gibi sokulmuştu ve ben onu taşırken kapıya dâhi yaklaşamamıştım en diplerdeydik Thomas labirente girmiş bizi bulmuş ve Noahyı taşımaya yardım etmişti ve birde ızdırap veren öldürmüştü, bu kadar
Luna:Çok açıklayıcı oldu ya sağo...Dur nee? Izdırap veren mi öldürdü. Minho gözlerini devirdi
Minho:Evet ne var bunda.
Luna:(Thomas'a balarak) Nasıl öldürdün?
Thomas:Labirent değişiyordu ve bizde ızdırap verenden kaçıyorduk,değişen duvarlardan birinin arasına sıkışırdım.
Luna:Mükemmel artık işimiz daha kolay.
Minho:Derken?
Luna:E işte bir tane öldürmüş birdaha öldürür.
Thomas:Emin ol Luna bu birdaha yapmak isteyeceğim bir şey değil.
Luna:Tamam ama seçeneğin yok,burada sıkışıp kaldık ve sabaha kadar canlı kalırsak çok mutlu olacağım.
Minho:Canlı çıkarsak tek mutlu olacak olan sen değilsin.
Luna:Hadi hadi,şimdi ne tarafa.
Minho:(Eli ile sol tarafı işaret etti)bu tarafa. Minho en önde bende yanındaydım,Thomas ise kucağında Alby ile beraber bizi takip ediyordu,bir sola bir sağa sonra tekrar ve tekrar sağa sonra yeniden sola ilerledik ilerledik ve sonunda durduk yol boyunca kimse konuşmamıştı sessizliği Minho bozdu.
Minho:Burada olmalıydı. (Kafasını kaşıdı ve Thomas'a döndü) Hatırlıyorsun değil mi,burada olmalıydı zaman o kadar çok geçmiş olamaz?
Thomas:Evet hatırlıyorum ama belli ki zaman o kadar geçmiş.
Luna:Neler oluyor?
Thomas:Labirent değişiyor.
Luna:Yani ne yapacağız? Alby'i biryere bırakmak zorundayız. Çaresizce etrafa bakıyordum. Bir şey hadi ama bir şey olmak zorunda bir çözüm onu böylece bırakamayız bırakamam,aklımda içimden geçirdiğim bu cümleler yankılanıyordu.
Luna:Bırakamam...
Thomas:Ne?
Minho:Neyi bırakamazsın? Farkında olmadan ağzımdan dökülen kelimelerin anlamını arayan Minho ve Thomas'a cevap veremeyecek kadar meşguldü aklım,derken buldum.
Luna:Buldum,BULDUM.
Thomas:Ne buldun Luna?
Minho:Luna artık cevap verir misin? Onlara hiç cevap vermeden elimle sarmaşıkları gösterdim,
Luna:İşte,sarmaşıklar onalara Alby'i bağlayıp yukarı çekelim orada güvende olur ve sonra geceyi atlatınca onu alıp çıkarız.(gittim ve elime bir iki tane sarmaşık alıp sağlam olup olmadıklarını görmek için tüm gücümle asıldım ve sağlam olduklarına karar verdikten sonra Minho ve Thomas'a döndüm ikiside şaşkınca bana bakıyordu)Hadi ne duruyorsunuz? Yardım edin.
Minho:Evet mantıklı çok mantıklı.
Thomas:Zekice. Dedi ve kucağındaki Alby ile beraber yanıma geldi hemen arkasından da Minho geldi ikisinin eline de birer sarmaşık verdim ve kendi elimede birtane aldım hepimiz Alby'i sarmaşıklara bağladıktan sonra ayağa kalktık ve çekmeye başladık gerçi Thomas bize ihtiyacı varmış gibi durmuyodu ama olsun biz yine de bırakmadık daha yarıya kadar çekerken garip bir ses geldi aynı labirent'in kapılarından gelen ses gibiydi metalin metale sürtme sesi ama çok daha inceydi bu ses, Minho en kenarda durduğu için kafasını hafifçe o tarafa uzattı ve korku ile fal taşı gibi açılan gözleriyle bize baktı sonra fısıldayarak konuştu
Minho:Buradalar,gitmek zorundayız. Duyduğum şey gözlerimin büyümesine neden oldu ama yinede fısıldayarak konuştum
Luna:Ne! Hayır onu ölüme mi bırakalım yani?
Thomas:Minho haklı gitmek zorundasınız.
Luna:Ne demek zorundasınız?
Thomas:İkiniz gitmek zorundasınız.
Luna:Ya sen?
Thomas:Ben Alby'i tek başıma da tutabilirim size ihtiyacım yok, hadi gidin.
Luna:Hayır,seni burada tek başına bırakmam.
Thomas:Bende seni ölümcül tehlikeye atmam Luna,git.
Luna:Hayır!
Minho:Hadi çocuklar ızdırap veren gitdikçe yaklaşıyor.
Luna:Ben de seninle kalacağım.
Thomas:Üzgünüm Luna ama buna izin veremem,Minho onu al ve buradan götür.
Minho:Tamam.
Luna:Hayır!
Thomas:Ve ne olursa olsun geri dönmeyin.
Luna:Hayır gitmeyeceğim!
Minho:Sana sorduğumu sanmıyorum Luna. Minho beni elimden tutarark çekiştire çekiştire koşturuyordu. Gücüm ona yetmediği için çırpınmak dışında hiçbir şey yapamıyordum artık çok geçti,Minho ya direnmeyi bıraktım ve ona ayak uydurdum. Tam bir köşeyi daha dönecektik ki Minho durdu ve koluyla beni de karnımdan tutarak durdurdu,bir süre etrafa bakındı sonra ise benim ağzımı tuttu ve karnımda olan koluyla beni daha da sıkı kavrayarak kendi ile beraber geriye doğru çekti ve kendimi sarmaşıkların içinde sırtım Minhoya dayalı bir şekilde buldum,Minho'nun tek eli dudaklarımı örterken tek kolu karnımdan beni kavramış kendine bastırıyordu nefesi omuzlarım ve boynum arasına saçlarımın yanına denk geliyordu benim ellerim ise Minho'nun benim ağzımı tutan koluna dolanmış bir haldeydi koşmaktan ikimizin kalbi de deli gibi atıyordu bunu çok net duyuyordum sarmaşıklar bir yorgan gibi bizi içine almış örtüyordu aklımdaki düşünceleri yine o ses bozdu metalin metale sürtme sesi hemde en ince hali,sarmaşıkların arasından sadece ayaklarını görebiliyordum bıçak gibi keskin,iğne gibi ince ve muhtemelen en tepesinden aşağı kadar akan sümüksü bir sıvı,korku ile gözlerimi kapattım ve Minho'nun kollarını tutan ellerimi sıktım,bedenimi onun bedenine daha çok bastırdım sonra onun fısıltılı sesini ve o sese eşlik eden sıcak nefesini kulağımda hissettim.
Minho:Şşşşşş sakin ol birazdan gider. Kafamı yavaşça salladım ama ne gözlerimi açtım ne kollarını sıkan ellerimi gevşettim ne de bedenimi ondan çektim,sonra ise o sesi duydum metalin metale sürtme sesine eşlik eden metalin yere vurma sesi sanırım gidiyordu biraz daha bekledik ses artık tamamen yok olunca sarmaşıkların arasından çıktık ve bir süre sadece birbirimize baktık ama bu sessizliği iğrenç ince bir çığlık sesi böldü.
Minho:Luna sakın hareket etme! Birkaç saniye öyle durduktan sonra metalin yere vurma sesi hızlandı ve çığlık sesiyle birleşti.
Minho:LUNA KOŞ. Minhoyu dinledim ve koşmaya başladım yan yana koşuyorduk arada arkama bakıyordum ve bu beni yavaşlatıyordu Minho bunu fark etmiş olacak ki elimi tuttu ve koşmaya devam ettik o sırada biriyle çarpıştık ve yere düştük çarpıştığımız kişiyi görür görmez herşeyi unuttum ve direkt olarak boynuna sarıldım,o da ellerini bana doladı
Minho:Ölmek üzereyiz ve siz sarılıyorsunuz!? O an içinde bulunduğumuz durumun farkına yeniden vardım ve Thomas'dan ayrılıp hızla ayağa kalktım Minho zaten ayaktaydı Thomas da ayağa kalktı ve sordu
Thomas:Neden koşuyorsunuz. Tam cevap vermek için ağzımı açtığım sırada Minho herzamanki tavırıyla yanıtladı
Minho:Ah bir kelebek gördük harika renklerde ve dedik ki neden takip etmiyoruz,KOŞUYORUZ ÇÜNKÜ ARKAMIZDA BİR IZDIRAP VEREN VAR SALAK! Thomas göz devirdi ve
Thomas:Bu iyi olmadı çünkü bendede iki tane var.
Luna:Kaç tane var dedin? Thomas cevap veremeden iğrenç çığlık sesleri doldurdu labirenti.
Minho:Koşun hadi koşun! Maraton başlamıştı birbiri ardına deliler gibi koşan üç kişi o kadar uzun bir süre dur durak bilmeden koştuk ki kalbim ve tüm organlarım ağzımdan fırlayacak sandım,sonunda durmamızın nedeni ızdırap verenlerin peşimizi bırakması değildi karşımıza üç bölümlük bir yol ayrımı çıkmıştı ve arkamızda üç tane ızdırap veren vardı herkes birbirine baktı ve düşünmeye fırsat bulamadan o ince iğrenç çığlık sesleri dibimizde bitti hepimiz şans diler gibi birbirine baktı sonrada düşünmeden bölümlerden geçtik.
Arkama bakmadan koşuyor ve peşimden gelen yaratığa yem olmamaya çalışıyordum benim peşimde bir tane vardı bu da demek oluyordu ki ya Thomas ve Minho'nun peşinde de birtane vardı ya da ikisinden birinin peşinden iki tane gitmişti içimden herkesin iyi olması için dua ediyordum yapabileceğim başka hiçbir şey yoktu bildiğim hiçbir şey olmadığı gibi ilk defa bu labirent denen yere giriyordum ve peşimde adının ızdırap veren olduğunu bildiğim yaratıkla yanlız kalmıştım,iç sesime güveniyor o ne derse onu yapıyor o tarafa dönüyordum.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Thomas:
Her birimiz bir bölümden geçtiği an hatamı anladım. Luna, o buraya ilk defa geliyordu ve şu an yapayalnız kalmıştı, aklımdaki düşünceler bir manyaklık yapıp arkamdan gelen ızdırap veren'e kafa tutmam gerektiğini fısıldıyordu kalp atışlarını duyabiliyordum bir o kadar hızlı ama bir o kadar da cesur o ne olursa olsun Lunaydı ve hep öyle kalacaktı evet belki onu yeni yeni tanıyor olabilirim ama doğrusu bu değildi onu yıllardır tanıyordum bunu gördüklerimden kestirmem çok mümkündü,ama arkamdan gelen çığlık eğer koşmaya devam etmez hatta hızlanmazsam bir geçmişim olsa bile bir geleceğim olamayacağının kanıtıydı umarım üçümüz de bu belayı atlatırız...
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Minho:
Evet üç bölüm ve üç kişi dram dram dram,sadece ölmeden çıkalım buradan,bu siktiğimin yaratığını atlatabilirsem her şey daha iyi olacaktı,Luna peki o ne yapacaktı ben ve Thomas labirenti biliyoruz ve daha önce bir gece geçirdik ama o tamamen yabancı bir dünyaya adım atmış ve hiçbir şey bilmeden yanlız kalmıştı dedim kii evet bu gerizekalı yaratık yine anırdı gerçekten bu ne böyle viyak viyak nereye kadar bir git be peşimden uff eğer buradan ölmeden çıkarsak sadece yeri öpeceğim deli gibi koşarken birde bu sese maruz kalmak iğrenç bu ızdırap verenler isimlerini seslerinden almış olsa gerek
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Luna:
Bu iğrenç yaratıktan kurtulmak için bir yol bulmalıydım yanlızca koşuyordum atlatmak adına hiç bir çaba sarf etmiyordum ne yapabileceğimi de bilmiyordum sağa,sola birkere daha sola ve iki tane bölümlük yol ayrımı hangisine girmem gerektiği hakkında yine iç sesimi dinledim ama bir süre daha koştuktan sonra arkamda sadece duvar vardı işte bu buraya kadar labirent değişmiş ve ben kapana kısılmıştım.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Thomas:
Karışık bir şekilde koşuyordum ızdırap veren'i atlatmak için o kadar karışık ki ben bile tam olarak nereye gittiğimi bilmiyordum ama sonunda onu atlattığımda sessiz olmak adına koşmayı bıraktım yürüyor ve nefesimi düzenlemeye çalışıyordum tam bir köşeden dönecektim ki ızdırap veren'in sesini duydum ve kendimi duvara sabitledim biraz bekledikten sonra metalin yere vurması şeklindeki adım sesleri kesildi ve yerimden çıkıp sesi duyduğum yolu kontrol ettim arkamı döndüm onu göremiyordum ama düzensiz,sesli,kesik nefes alışını duyabiliyordum ben onu göremiyordum ama o buralarda bir yerlerdeydi. Sonra uzaklardan gelen o kadar keskin bir çığlık sesi duydum ki kontrol ettiğim koridordan geri döndüm ve gideceğim yolu yürümeye başladım çığlık sesi tekrar gelince yanımda olan yola hiç düşünmedendaldım ve o sırada iğrenç, vıcık vıcık,kaygan bir şeyin üzerine bastım ayağımı kaldırdıp salladım ayakkabıma yapışan sıvı benzeri sümüksü şeyden kurtulmak için,ama o sırada sağ omzumdan aşağıya da aynı sümüksü sıvıdan akınca girdiğim yoldan çıktım ve başımı yukarı kaldırdım ben başımı kaldırı kaldırmaz ızdırap veren üzerime doğru atladı,o anda bağı çözülen bacaklarım sayesinde yere yığıldım ızdırap veren üzerime doğru gelirken ben kollarımla kendimi geriye doğru çekiyordum hemen kendimi toparladım ve kalkıp koşmaya başladım karşıma çıkan ilk yoldan sağa döndüm arkamdan beni kovalayan ızdırap veren'den deli gibi kaçıyordum onu arkamda bıraktığımı düşündüm ve hız kesmeden koşmayı sürdürdüm ama o beklemediğim bir hamle yapıp tam önümden çıkınca sol tarafa doğru koşmak zorunda kaldım durmadan ve arkama bakmadan sırayla sağa,sola ve tekrar sola döndüm çıktığım yoldan etrafı kolaçan ettim bir,iki adım daha attıktan sonra önümdeki yolun çıkmaz olduğunu fark ettim ve sağ tarafım zaten duvar olduğu için sola dönmek zorundaydım ama orasının da çıkmaz olduğunu fark ettiğinde bir küfür patlattım 'Hassiktir' arkama baktığımda hızla gelen ızdırap veren'i gördüm, önümde duran sarmaşıklarla olabildiğince yükseğe zıplayarak tutundum ve tırmanmaya başladım arkamdaki ızdırap veren de beni taklit ederek sarmaşıklardan tırmanmaya başlayınca daha fazla panik oldum ama kendimi hızlıca çekerek düzlüğe ulaştım direkt olarak doğruldum ve aralarında boşluk olan büyük duvarlardan bir diğerine atladım yere düştüm ve o sırada arkamda hâlâ duvara tırmanmakta olan ızdırap veren'e baktım duvara tırmanıp üzerime doğru tekrar koşunca ayağa kalktım aşağı inen merdivenler şeklinde şekil almış duvardan aşağı indim ve tam hızımı almışken biten duvarla beraber az kalsın aşağı düşüyordum öbür duvara baktım ve bu duvarla arasında yaklaşık on metre kadar bir boşluk olduğunu gördüm geri dönmek için arkamı döndüm ama ızdırap veren bana çoktan yetişmişti bir duvara birde ızdırap veren'e baktım sonra hiç düşünmeden sarmaşık duvara doğru koştum ve atladım tam düşecekken son anda yakaladığım sarmaşıklara tutundum arkama baktığımda bir çığlık sesi duydum ve ardından ızdırap veren de benim atmadığım duvara atladı,ızdırap veren'in kıskaçlı,ince bacakları arasına sıkışmıştım ve o sırada ızdırap veren'in iğnesini çıkardığını gördüm bana saplamak için bir hışımla kolunu uzattı ama son anda dönüp iğnenin duvara denk gelmesini sağladım,kendimi birazcık serbest bırakarak altından kaydım ama o da büyük cüssesine aldırmadan aşağı inmeye çalışınca ikimiz beraber yere düştük ben onun hemen yanına düşmüştüm ama o sarmaşığa dolanan bedenine aldırmadan beni tekrar yakalamaya çalışınca daha fazla sarmaşığa dolandı ve hareket edemez hale geldi bende geri geri ilerledim ve o sırada birisiyle çarpıştım ve ikimizde bağırmaya başladık gördüğüm kişiyle kendime geldim bu Minhoydu.
Thomas:Manyak herif,yaşıyorsun.
Minho:Seni görmek de güzel mankafa.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Minho:
Saçma düşüncelerimi elimle kenara ittim ve koşmaya devam ettim ızdırap veren tam arkamdaydı onunla aramı açmak için tüm gücümü ayaklarıma verdim onunla aram biraz açıldığında hemen düşündüm bu gün labirent'in yedinci bölümü açıktı ve şu an labirent değişiyordu,aklımda bir rota oluşturmaya çalışıyordum çıkmaz yolları eliyor değişen duvarlarda ezilerek ölmek istemediğimden onları es geçiyordum,belli bir süre düz koştuktan sonra sağa döndüm sonrasında ise sarmaşıklardan birine tutunarak kendimi yukarı çektim biraz dayanmak zorundaydım birkaç saniye sonra ızdırap veren geldi olduğum yerin aşağısında dolandı,ellerim terliyor tutunmakta zorlanıyordum ama yine de bırakmamaya kararlıydım biraz daha bekledikten sonra ızdırap veren gitti bende rahatça aşağıya indim sonrasında belirlediğim rota doğrultusuna ilerlemeye koyuldum şu an yapabileceğim tek şey aklımdaki yoldan giderken atlattığımı düşündüğüm ızdırap veren'in karşıma çıkmamasını ummaktı sağ,sol,düz,sağ,sağ,sol ve sonunda sola dönüp koşarken birine çarptım vurmak için hazırda olan elimle beraber bağırdım ama karşımdakikişi de bağırınca sesinden bunun Thomas olduğunu anladım ve zaten sonra yüzünü gördüm bana bakarak
Thomas:Manyak herif,yaşıyorsun. Dedi bende ona
Minho:Seni görmek de güzel mankafa. Diyerek cevap verdim.
Thomas:Sen iyi misin,peşinden gelen ızdırap veren'e ne oldu?
Minho:Onu atlatmanın bir yolunu buldum ama seninki dolanmış durumda.
Thomas:Luna,Peki ona ne oldu onu hiç gördün mü?
Minho:Hayır ben de belki seninle beraberdir,görmüşsündür diye umuyordum.
Thomas:Hayır,umarım o iyidir.
Minho:Umarım. Dememle arkamızdan birtane ızdırap veren çıkması bir olmuştu ve yine koşmaya başladık biz koşarken yolda arkamızdan bir tane daha ızdırap veren çıktı.
Minho:Bu ızdırap verenler ürüyor mu!?
Thomas:Ne tarafa?
Minho:Sağa dön.
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Luna:
Sonumun geldiğini düşünmeye başlamışken kendime kızdım ne demek yolun sonu ben bu şekilde ölmeyeceğim! Ama bir çıkış yolu yok,tabii ki var herzaman bir çıkış yolu vardır,pes etmeyeceğim gücüm,tabii ya benim gücüm var ben Luna ve asla pes etmeyeceğim! Ellerimi belli bir pozisyona getirdim ve bileklerimle eş zamanlı olarak parmaklarımı hafifçe hareket ettirdim ellerimde yeşil bir ışık huzmesi oluşturdum ve ellerim iki yanıma açtım sarmaşıklar havalandı,yerden havalandığımı hissettim sarmaşıklar bir kraliçenin emrindeki şovalyeler gibi aklımdan geçenleri uyguluyordu kırbaç gibi ızdırap veren'e vuruyorlardı sonra birsürü sarmaşık her bir bacağına dolandı ve bende ellerimi yavaşça yumruk yaptım ellerim yumruk yapmaya yaklaştıkça sarmaşıklar geriniyordu tek elim yavaşça yumruk olmaya devam ederken tek elimi açtım ve düz bir biçimde aşağı indirdim sonrasında yukarıya kaldırdım elimle beraber ızdırap veren de yerden yükseldi sonunda elimi tam yumruk yaptığımda ızdırap veren'in bütün bacakları koptu ve yere düştü bende elimdeki yeşil ışık huzmesini yere doğru tuttum ve zaten havada olan bedenimi daha çok havaya kaldırdım ızdırap veren'in üzerinden geçtim sonrasında ise yere indim,ellerime baktım elimin içindeki yeşil ışığa, Thomas haklıydı ben buydum kendimden korkmamalıydım ve korkmuyordum da bu benim gücümdü,gücüm ben ve ben de gücüm demekti tamam şimdi odaklan Luna odaklan ki onları bulabil ellerimdeki ışık huzmesini geri çektim ve gözlerimi kapatıp odaklandım ilk denememde olmadı tamam Luna sakin ol gevşe,tekrar denedim gözlerimi kapadım
Minho:Şimdi sola dön.
Thomas:Saklanacak bir yer bulmalıyız.
Minho:Aklına bir yer gelirse banada söyle. Duyduklarım ile beraber yüzümde bir tebessüm oluştu,oldu yaptım duydum sanırım yavaş yavaş öğreniyordum,kendimi öğreniyordum. Bir yandan dinlerken bir yandan da koşuyordum Minho ve Thomas'a koşuyordum sola döndüm ve dümdüz ilerledim
Minho:Bu tarafta bir tane var.
Thomas:Bu taraftada bir tane var. Sağa.
Minho:Düz gidemeyiz orası çıkmaz.
Thomas:Başka bir seçeneğimiz varmış gibi durmuyor. Sağa
Hızlanmam gerekiyordu yoksa yetişemeyecektim. Son hızımla koştum ve onları gördüm iki ızdırap veren'in arkasında duruyorlardı,ızdırap verenlerden birinin altından kaydım ve ikisinin önüne geçtim
Minho:Luna?
Thomas:Luna? İkisi de şaşkınlıkla adımı söylerken elimden yine yeşil ışık huzmeleri çıkardım ve ellerimi çapraz bir şekilde açtım sonrada sağ elimi sağa,sol elimi sola doğru çektim iki ızdırap veren'i de sarmaşıklar sarmaladı ve sonrasında ellerimle alkış yapar gibi birkere birbirine vurdum ve iki ızdırap veren de patladı arkamı döndüğümde bana bakan iki şaşkın yüz görmüştüm ve buna hiç aldırış etmeden doğrudan üzerlerine koştum bir kolumu Thomasa diğerini ise Minhoya doladım sonunda ikisinin elleri de bana dolandığıda rahat ve derin bir nefes aldım sonra ayrıldımızda Thomasa ayrı olarak tekrar sarıldım.
Luna:Siz iyimisiniz,yaranız falan var mı? Onları bir yandan yaraları var mı diye kontrol ediyordum.
Thomas:Biz iyiyiz sen nasılsın?
Luna:Gayet iyiyim(ellerimi gösterdim)yavaş yavaş öğreniyorum. Dedim ve omuz silktim,
Minho:O yaptığın sey de neydi öyle? Luna bu müthişti.
Thomas:Minho haklı gerçekten harikaydı.
Luna:Tamam abartmayın,lütfen artık Alby'i alalım ve çıkalım olur mu?
Minho:Tamam hadi gidelim.
Thomas:Gel bakalımgünün kahramanı.
Luna:O kadar yoruldum ki...
Minho:O yaptığın şeyler kolay olmasa gerek ama bizde yorulduk.
Luna:Hepimiz çok yorulduk ve güzel bir dinlenmeyi hak ediyoruz. Alby'i bıraktığımız yere gittik ve yine Thomas Alby'i omuzuna aldı aynı düzende gidiyorduk Minho ve ben önde,Thomas ve kucağındaki Alby arkamızda.
Luna:Kapılar ne zaman açılır? Minho kafasını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktı ve bana dönüp
Minho:Birkaç dakika sonra açılır muhtemelen,o zamana kadar kapıya çoktan varmış oluruz ve sonrasında güzelce dinlensek iyi olacak,hepimiz bunu hak ettik.
Luna:Aynen öyle.
Thomas:İşte kapı orada. Önce eliyle karşıyı işaret ede Thomas'a sonra önüme baktım kapılar açılıyordu yavaş yavaş açılan kapının arkasında bütün Kayranlılar bizi bekliyordu sonra Chuck eliyle bizi işaret ederek bağırdı
Chuck:İşte oradalar,başardılar,geliyorlar! Sonunda buradan çıkıyorduk ve uzun bir süre buraya adım atmak istemiyordum tabii aklımdaki tonla sorunun cevabı için tekrar girerdim ama şimdilik bu macera bana yeter. Labirent'in dışına adım atar atmaz Teresa öne atıldı ama beklemediğim bir şey oldu Newt Teresadan önce davranıp bana sarıldı o kadar şaşırmıştım ki ama o bana huzur veriyordu ben de ellerimi onun beline doladım bir süre o şekilde durduktan sonra ayrıldık ve âdeta üzerime atlayan Teresaya sarıldım o kadar sıkı ve telaşlı sarılıyordu ki bende ona onun kadar olmasa da sarılıyorum uzun bir süre sonra ayrıldık ve yanaklarıma kocaman sulu öpücükler kondurdu.
Luna:Bende seni çok özledim Teresa.
Teresa:Sen delisin,o kadar korktum ki uyuyamadım tüm gün ağladım,bunu birdaha yapma.
Luna:Evet şişen kırmızı gözlerinden bunu anlayabiliyorum ama gerçekten iyiyim sende uyu olur mu?
Teresa:Ben odaya gidiyorum sende gelirsin tamam mı?
Luna:Tamam hadi git ve uyu. Jeff ve Clint Alby'i almış gidiyorlardı Kayranlılar anlayışla etrafımızdan gitmişti.
Minho:Ben doğrudan uyumaya gidiyorum, görüşürüz Luna.
Luna:Görüşürüz Minho.
Thomas:İyi uykular güzelim ben gidiyorum ama seninle konuşacağımız konular var aklımı kurcalayan birkaç soru var git ve dinlen yarın konuşuruz bende uyumaya gidiyorum.
Luna:İyi uykular. Dedim ve hızlıca etrafa bakıp kimse görmeden dudağına minik bir öpücük bıraktım sonrasında odaya gittim içimden kelebekler uçuyordu güzelim dedi, bana güzelim dedi. Güzelim... ben onun güzeliyim. Yüzümde aptal bi gülümsemeyle odaya girdim Teresa beni bekliyordu.
Luna:Hey neden uyumadın?
Teresa:Seni bekledim gel beraber uyuyalım. Teresaya güldüm ve yanına gittim o hamağa uzandı bende yanına uzandım Teresaya sarılarak uyuyacaktım o benim sadece arkadaşım değil aynı zamanda ailemdi. İYİKİ VARSIN TERESA
>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>
Selamm,köydeydim ve internetim yoktu bu yüzden bölüm atamıyordum ama geri döndümm.
Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur.
Seviyorum sizi♡♡
[HAYAL]

Labirent:Denek A1Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon