İP_57 | KIŞ ÇİÇEĞİ

82.7K 2.9K 2.1K
                                    

Multi, Lavin Kutup

Selam kar prensesleri, biz geldik ♥

Bugün 21. Ağustos Edim'in doğum günü. Twitter gündemine sokmanız ayrı mutlu etti, teşekkür ederim ♥

İyi ki Doğdun Edim Demiray, iyi ki seni yazmışım ♥

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olur

Kitabımızın simgesi buraya ❄

57. BÖLÜM | KIŞ ÇİÇEĞİ

İlk defa ağlıyor bir adam
İlk defa yalvarıyor, gitme diye

Zamanın üzeri buz tutmuş gibiydi. Bir an hiçbirimiz konuşamadık.

"Tuncay," dedim, önüne geçerek. "Lütfen konuşalım."

"Ne konuşacağız," diye parladı. "Burdan hemen gidiyoruz, Lavin."

"Beni dışarda bekler misin?" diye sordum sakin bir sesle. "Üzerime bir şey alıp geleceğim."

Tuncay bir an yerinden hareket etmeyecek sandım ama Edim'e ters bir bakış atıp evden çıktı.

Bende salona ilerleyip en son orda bıraktığım parkamı alıp üzerime geçirdim, fermuarı sadece bedenimin değil deliye dönen duygularımın üzerine de çektim. Edim hâlâ kapının eşiğinde duruyordu.

Onun yanından geçerken Edim, dirseğimin üst kısmından kolumu sanki tutmasa beni kaybedecekmiş gibi sert değil ama sıkıca kavradı. "Lavin," dedi, kurumuş çöle benzeyen sesi gecenin içinden yine o çölden yükselen bir ah gibiydi. "Gitme."

Yerimde öylece kalakaldım, bir şey feci dokunmuştu içime. Kalbime acı bulaştırdı bu ses, acı yüreğimden beynime sızdı. Niye böyle oldu bilmiyorum, bana gitme demesi miydi beni ruhsal olarak etkileyen emin değilim, adı sanı olmayan bir şehir gibiydi hissettiğim şey ve o şehir aniden alev almaya başladı.

Kolumu parmaklarının arasından çekip, "Sadece konuşacağız," diyebildim, gözlerinin içine baktım. "Ardından buraya döneceğim."

Işıltılı kar yığınlarına basarak biraz ilerde öfke duygusuyla kaskatı duran ve gözlerini sanki her şeyini kaybetmiş bir adam gibi boşluğa diken Tuncay'ın yanına doğru ilerlerken, canımı yakanın içime çektiğim buz gibi soğuktan ve her defasında içime aldığım o soğuğa karşılık verdiğim sıcak nefesten olmasını isterdim.

Karşısında durdum. Soğuktu. Soğuk havalar, hissettiğim yalnızlık duygusu yüzünden hiçbir şeyin sahibi olmadığımızı haykırıyordu bana; kendi bedenim, kendi evimde misafir olduğum zavallı mekâna dönüşüyordu gözümde. Söze nasıl gireceğimi bilemediğim için evin bahçeye giden sol tarafını göstererek, "Şu tarafta konuşalım," dediğimde, öfkeyi gözlerinden kovmayan sert bakışları bana döndü. "Burası fazla ayak altı gibi."

"Bana fark etmez, benim için bu evin içi de, dışı da, yolu da ayak altı gibi rahatsız edici ne de olsa."

Rüzgârın uğultusu aramızdan hızlı bir tren gibi gürültüyle geçti. Tanıdığım şefkatin yerini alan sert sesine karşı hazırlıksız yakalandım. Tuncay beni bekleme gereği bile duymadan dediğim yere doğru öfkenin bulaştığı adımlarla yöneldi, iç geçirip gergince ellerimi ceplerime koydum ve arkasından yavaşça ilerlerken ayaklarının karlara bıraktığı adımları da izliyordum. Belirli bir noktada durunca, bende karşısındaki yerimi aldım. Onun yüzü arkamda kalan evin duvarına bakıyordu, benim yüzüm ışığın üzerimize döküldüğü bahçe lambasına.

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin