İP_19 | "ŞEYTANLA DANS"

353K 12K 7.1K
                                    


Bölüm tadilatta.

Kitabımız için bir kar tanesi bırak ❄

Kafanın içinden neler geçtiğini, neler hissettiğini benimle yorum olarak paylaşmayı unutma, güzel okur ❤

19. BÖLÜM | ŞEYTANLA DANS

En kara günahları işletecekleri zaman şeytanlar
Bunu önce sevap diye yutturmaya kalkarlar.

   Kalbim, küçük bir kız çocuğuyken acıyla delindiğinden beri, o deliğin ardından insanların ruhlarını izlemiştim ben.

Kendimi böyle tanımlayabilirim, ben acının var ettiği izleyeciyim.

İnsanlara yaklaşamayacak kadar özgüveni kırık bir korkak, diğer yandan ruhlarının o derinliğini görmekten büyük bir zevk alan bir ruh avcısı.

  Oyuncu değil, izleyici.

Edim Demiray, bana ilk defa küçük avcı dediğinde şaşkınlığımı ona belli etmesem de şaşırmıştım. Bana yarı yarıya kendimi tanımladığım bir isimle sesleniyordu.

Hayatın omuzlarıma bıraktığı yaşam yükü bozulup çürümeye başlayalı epey oluyordu.

Zaman, dünyayı gizli bir sele boğmuş, kimse tarafından fark edilmesine izin vermemişti.

Zaman bizi büyütüyor, bize fikirler aşılıyor, bize kabullendiriyor, bizi kandırıyor, bizi acıtıyor sonunda bizi öldürüyordu.

Camdan dışarıya bakarken, yaşamın satırlarına can veren sesleri dinliyordum; insanları, arabaları, dükkanların içindekine kadar her şeyi.

İkindi zamanıydı, gün sanki bir mecburiyeti yerine getirmiş gibi yorgun ve nevrotik görünümünü usul usul akşama devrediyordu. İnsanlara hep uzak görünen ufuk çizgisi, bir bileğe uzanan
damarlar gibiydi; kan kadar kızıl görünüyordu. Şu an bir otelin restoran katında öğle yemeği yiyordük fakat Edim buraya gelmemizin başka bir nedeni olduğunu söylemişti. Bakışlarımı hemen karşımda duran Edim'e çevirdim, ona bakmak kırık bir bardaktan su içmek, her defasında dudaklarımı parçalayacağımı bile bile aynı hatayı tekrarlamak gibiydi.

Onun hakkında merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki, bunun üzerine konuşma başlatmak istesem de, "Edim, neden burdayız?" diye sordum.

Ölüm ve yaşamın ortasındaki çizgiden geçen bakışlarını bana saplayarak, "Senden yapmanı istediğim bir şey var," dedi, sesi ifadesizdi, tenime kıymık batırır gibiydi. Başını masada duran yemeğine eğmeden önce ekledi. "Sırası gelince söyleyeceğim."

İç çektim. Kollarımı masaya dayayarak öne eğildim. "Peki madem," dedim, kabullenen bir sesle. Düşünceler, hergün yenisi eklenerek zihnimdeki askılıkta bozulmamış biçimde asılı duruyordu. "En azından sana birkaç soru sorabilir miyim?"

Bir yabancının sesini duymuş gibi başını kaldırıp yüzüme boş boş bakan Edim'in siyah gözleri, onu başarısızlığa mahkum eden bir dünyada başarıya ulaşmanın vahşi kararlığını yansıtıyordu, neden sonra zehir saçan gözlerinde hızla yayılan bir alay gördüm. "Bu şehre geldiğinden beri bir tek bunu yapıyorken, şimdi benden izin mi istiyorsun?" dedi, sonunda konuştuğunda. "İlginçliğin dikkat çekici."

"Aslında sadece kabul edersen, cevaplara daha hızlı ulaşabilirim diye düşünüyordum." Sesim durgundu.

Edim, sandalyesinde arkasına doğru yaslandı. "Söylediklerin... Küçük Avcımız, taktik geliştiriyor anlamına geliyor ki..." Durdu. Gözlerindeki soğuk hava ve karanlık ona yakışıyordu. "...bu da içinde bulunduğun duruma bir nebze alıştığını gösterir."

İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin