Akraba (Akbaba) Kalabalığı

32 7 0
                                    

Gözlerimi yeni bir sabaha açtığımda yastığıma geri gömüldüm. Bugün uyanmak bile istemiyordum. Yarın Sera Hanım ve babamın düğünü vardı. Her şey hazırdı. Yarın annemin varlığını hiçe sayacakları bir gün olacaktı.

Kapımın açılmasıyla yastığa daha fazla gömüldüm. Sera Hanım'ın sesini duyduğumda zorda olsa kafamı yastıktan kaldırdım.

Sera Hanım: Günaydın, Elena. Hadi sofraya gel. Seni bekliyoruz.

Elena: Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Siz kahvaltınızı yapın. Dinlenmek istiyorum.

Sera Hanım, kurduğum cümleyle yatağımın kenarına oturup elini alnıma koydu.

Sera Hanım: Ateşin yok ama kendini iyi hissetmiyorsan dinlen. Yemeğini buraya getiririm.

Elena: Gerek yok, gerçekten.

Sera Hanım: Birkaç dakikaya geliyorum.

Sera Hanım, odadan çıktığında annemin fotoğrafını elime aldım. Küçükken anneme her baktığımda ne kadar güzel olduğunu fark ederdim. Gülüşü, bakışları, narin bedeni onu kusursuz kılıyordu. Annemin güzelliği, bakmaktan asla sıkılmadığım, zaman kaybı bile olarak görmediğim, izlemekten keyif aldığım bir güzellikti. Derin bir nefes aldığımda annemin fotoğrafını geri yerine koydum.

Sera Hanım: İşte yemeğin. Afiyet olsun, Elena.

Tepsiyi masamın üzerine bırakarak yanıma oturdu. Bende yataktan doğrulduğumda ellerini ellerimin üstüne koyarak bana baktı.

Sera Hanım: Bir şey lazım olursa, seslen.

Kafamı onaylar şekilde salladığımda Sera Hanım odamdan çıktı. Tepsiye göz gezdirdim ama canım bir şeyler yemek istemiyordu. Tekrar yatağa uzanarak gözlerimi kapattım. Şuan ihtiyacım olan tek şey annemin şefkatiydi. "Lütfen, bir kez rüyama gir." Diye kısık sesle konuştuktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Kolumda hissettiğim elle şıcrayarak yataktan doğruldum. Babaannem korkmuş olacak ki bana dönüp sakince konuştu. "Benim güzelim. Korkma." Babaannemi yanımda gördüğümde rahatça bir nefes aldım.

Elena: Korkuttun beni babaanne.

Babaanne: Kusura bakma kızım. Biraz sonra halangil, teyzengil gelecekler. Baban seni de aşağıda görmek istedi.

Elena: Peki babaanne, biraz sonra geliyorum.

Babaannem odadan çıktığında yatağımdan kalkarak dolabın kapağını açtım. Üstümü giydikten sonra aynanın karşısında saçlarımı toplayarak aşağı indim. Salona vardığımda iki kızıyla gelen en büyük halamı gördüm. Küçük bir tebessüm ederek mutfağa yöneldim. Bardağa doldurduğum suyu yudumlarken bahçeden gelen sesle mutfağın camına yaklaştım.

Elif: Çok güzel tasarlamışsın buraları. Bayıldım.

Steve: İşim bu benim.

Elif: Tabiki de. Hadi gel salona geçelim. Sohbet ederiz.

Steve: Çok isterdim ama halletmem gereken işler var.

Elif: Her iş halledilmiş zaten. Hadi gel bekliyorum.

Mükemmel. Ailemizin kaz ağızlısı da gelmişti. Bu da demek oluyordu ki en küçük halamın kızı ve halam teşrif etmişlerdi. Mutfaktan çıkarak salona doğru ilerleyip masada oturan Sera Hanım'ın yanına iliştim. Beni gördüğünde elindeki işleri bırakarak bana döndü. "Nasıl oldun Elena?"

Elena: Daha iyiyim.

Sera Hanım: Güzel.

Elif, Sera Hanım ve benim yanıma geldiğinde alaycı bir gülümseme ile masaya oturdu.

Elif: Merhaba, Elenacığım. Görüşmeyeli nasılsın bakalım?

Elena: Sen gelene kadar iyiydim.

Elif: Şakacı seni. Siz nasılsınız Sera Hanfendiciğim?

Sera Hanım: Teşekkür ederim, iyiyim. Siz nasılsınız?

Elif: Tabi iyi olacaksın. Buldun zengin kocayı.

Sera Hanım'ın suratının düşmesiyle sinirle Elif'e baktım.

Elena: Ee Elif sen anlat bakalım? Koca arayışlarına çıkmışsın.

Elif'in sinirlenmesiyle kocaman gülümsedim. Sera Hanım'ın yüzündeki gülümseme tekrar belirirken Steve içeri girdi. Elif, Steve'i gördüğünde el sallayarak yanına çağırdı.

Elif: Hoşgeldin, Steve. Gel otur yanıma.

Steve'in gözleri gözlerimle buluştuğunda hızla gözlerimi başka yöne çevirdim. Karşımdaki sandalyeye oturduğunda Elif elini Steve'in omzuna atarak kısa bir kahkaha attı.

Elif: Elena, Steve çok tatlı değil mi ya? Karizmatikte.

Elena: Hıhı.

Steve, rahatsız olmuşçasına sandalyesini uzaklaştırdı. Masaya üç teyzemin oğulları ve kızlarıda oturduğunda derin bir nefes aldım. Elif, sandalyesini Steve'e yaklaştırarak konuştu.

Elif: Bak Steve, seni diğerleriyle tanıştırayım. Sağında oturan Burak 20 yaşında. Onun yanında oturan Eda 17 yaşında. Eda'nın karşısında oturan Samet 27 yaşında. Samet'in sağ çaprazında oturan Derya 19 yaşında. Elena ile yaşıt. Derya'nın küçük kardeşi Cemre. Eda'nın abisi Berk 20 yaşında. Beni zaten tanıyorsun.

Steve'in yüzünü incelediğimde komik bir surat ifadesiyle Elif'i dinlediğini gördüğümde hafifçe gülümsedim.

Steve: Ne güzel geniş bir aileniz var.

Elif: Aynen öyle.

Steve: İzninizle ben artık kalkıyım. Kontrol etmem gereken işler var.

Elif: Ben de geliyim.

Steve: Yok..ıı sağolun. Ben hallederim. İsminiz neydi unuttum da?

Elif'in suratının düşmesiyle Berk ve Burak konuşmaya başladılar.

Berk: Bir de beni zaten tanıyorsun diyo. Çocuk, ismini unutmuş.

Burak: Elif'in hayal dünyası çok geniş.

İkiside kahkahaya boğuldukları sıra Elif hızla masadan kalkarak annesinin yanına doğru ilerledi. Steve de masadan kalkarak bahçeye çıktı.

Eda: Nasılsın Elena abla?

Elena: İyiyim Eda. Sen nasılsın?

Eda: Bende iyiyim.

Elena: Ben Poyraz'ı alıp geleyim.

Samet: Aynen getir bakalım şu çocuğu bakalım. Babanın evleneceği kadın kadar çirkin bakalım.

Berk ve Burak, Samet'in cümlesine gülerek karşılık verdiğinde ellerimi masaya vurarak ayağa kalktım.

Elena: Benden 8 yaş büyüksün diye kurduğun her cümlene saygı duymamı bekleme. O bir çocuk ve onun hakkında düzgünce konuş. Eğer konuşamayacaksan ve Poyraz'ı getirdiğimde onu üzecek bir kelime konuşursanız sizi evden zevkle kovarım. Anladınız mı beni?

Hepsi derin bir sessizliğe gömüldüğünde Poyraz'ı odadan almak için yukarıya yöneldim.

Umut IşığımWhere stories live. Discover now