Hayatımın Kitabı

25 5 0
                                    

Elena: Evet, onu hiç görmedim.

Polis: Emin misiniz?

Elena: Evet.

Polis: Pekala, bilgileriniz için teşekkürler.

Polis, yanımdan kalktığında içimdeki çığlıklarla başbaşa kaldım. Herkes telaş içindeydi. Efe'nin annesi perişandı. Küçük çocuklar huzursuz bir şekilde etrafı inceliyordu. Eşleri, sorumlusu benmişim gibi bana bakıyordu. Haksız da sayılmazlardı. Sorumlusu bendim. Vicdanım, hiç susmadan konuşacak mıydı? Her sessizliğim, bu kadar korkunç mu olacaktı?

Gözlerimin dolmasıyla odama yöneldim. Yatağımın üstüne oturdum. Biran önce Steve'e ulaşmalıydım. Olan bitenleri öğrenmeliydim. Polislerin gittiğini duyduğumda ayağa kalkarak pencerenin önüne geçip, gökyüzüne baktım. Karanlıktı, fazlasıyla karanlık. Yıldızların parıltısı yoktu. Ay, her zamankinden daha soluktu. Sanki yıldızlar bile hatamı yüzüme vuruyordu. Hepsi, bana sırtını dönmüştü. Oysa kendimi korumak istemiştim. Kendini korumaya çalışan her insan haksız mı olurdu? Ya bir insanı korumaya çalışan diğer insan? O da mı haksızdı? Adaletin yapmadığını insanlar yapınca neden yargılanırdı ki? Bu kadar mı değersizdik dünya gözünde?

Derin bir nefes aldığımda camıma değen taş ile irkildim. Camı açtığımda altında bekleyen Steve'i gördüm.

Elena: Steve?

Steve: Atölyeye gel. Gece, mahallenin sonundaki sağ arazi.

Elena: Tamam.

Steve, gittiğinde evdeki herkesin uyumasını bekledim. Aradan saatler geçtiğinde yavaşça odamın kapısını araladım. Merdivenlere bakıp odamdan süzüldüm. Merdivenleri sessizce inip, kapıyı yavaşça araladım. Askıdaki anahtarı alarak cebime koyup kapıyı kapattım. Ellerimi hırkanın cebine koydum. Şapkamı saçlarımın üstüne bırakarak hızla yürümeye başladım. Bir kaç dakika sonra atölyenin karşısında durdum. Etrafa bakarken birinin kolumu tutup içeri çekmesiyle korkuyla etrafa baktım. Steve'i gördüğümde şapkamı çıkararak ona döndüm.

Elena: Efe'ye ne oldu?

Steve: Merak etme o iyi, sadece hafızasını kaybetmiş.

Elena: Peki nerde?

Steve: Kendine yeni bir hayat kurmasına izin verdim.

Elena: Ne demek bu?

Steve: Onu yurtdışına gönderdim.

Elena: Ne yaptın, ne yaptın? Ya hafızası geri gelirse? Her şeyi hatırlarsa?

Steve: Orası biraz zor gibi. Hafızası bir daha gelmeyecek şekilde gitmiş. Kalıcı hasar, maalesef.

Ellerimi saçlarıma geçirerek etrafıma baktım.

Elena: Ben saatlerce vicdan azabı çektim. Sen ise karşımda dalga geçer gibi konuşuyorsun.

Steve, yanıma yaklaşarak ellerimi tuttu.

Steve: Seninle evlenmem için onun yok olması gerekiyordu, Elena.

Elena: Evleneceğimize nasıl bu kadar eminsin, Steve?

Steve: Yoksa benimle ev-

Steve'in cümlesi, camdan gördüğümüz polis arabalarıyla kesildi. Arabadan inen polisler birbirilerine bir şey söylüyordu. Etrafa dağılmalarını söylediklerinde korkuyla Steve'e baktım. Steve, ellerimi sıkıca tutarak sessizce konuştu.

Steve: Korkma tamam mı? Hiçbir şey olmadan çıkacağız burdan.

Elena: Steve...

Steve: Elena, bana bak. Burdan çıkacağız.

Kafamı onaylar şekilde salladım. İnancım yoktu. Babaannemin dediği gibi masallar sadece mutlu sonla biterdi. Bizim yaşadığımız hayat, bir masaldan ibaret değildi. Yalanlar, saklanan gerçekler hepsi gerçekti. İçinde bulunduğum durum gerçekti. Okuduğum kitaplardaki bölümlerden birinin içinde değildim. Bu benim hayatımın kitabıydı ve ben bu bölümü iliklerime kadar hissediyordum. Belki de kitabım son sayfasına gelmişti.

Umut IşığımWhere stories live. Discover now