8'

647 81 8
                                    

İki hafta önce aldığı yarılanmış mentollü sigara paketinin içinden bir dal sıyırarak geri kalanı yastığının altına tıkıştırdı. Bacaklarını sarkıttığı yatağın kenarından uzanarak perdesini araladığı pencerenin iki kanadını da açmıştı.

Dağılmış siyah saçları arkaya attı ve olduğu yerde gerindi. Sabah esintisi sayesinde uyku mahmurluğunu üzerinden atacaktı. Gözlerini kırpıştırarak birkaç gündür kullanmadığı çakmağını nereye koyduğunu hatırlamak için bakışlarını odasında gezdirdi.

"Nerdesin.." Başucundaki komodine dayalı gitarını çok ses çıkarmadan kenara çekerek çekmeceyi karıştırdı. Güneş daha ağarmamışken kimseyi uyandırmak gibi bir isteği yoktu. Hele de sigara içerken asla yoktu.

Siyah kaşe montunun cebinde bulduğu çakmağıyla sigarasını yakıp yere kadar uzanan pencerenin önüne attığı geniş mindere oturdu. Gözlerini kapatarak çektiği ilk dumanı dışarı bırakırken çenesini yukarı kaldırmıştı. Bu hareketi alışkanlık haline getirmişti son zamanlarda.

Gri duman kaçış rotasını oluşturarak üçüncü kattaki odadan hızla çıktı. Öyle sürekli içen biri değildi. Zaten günlerdir bitmeyen buruşuk paketten de bunu anlayabilirdiniz. Kafasının içindeki düşüncelerin beyin kıvrımlarına yaptığı baskı son zamanlarda kendini fazlasıyla belli ediyordu. En azından zihnindeki bu anlamsız konseri hafifletmesine yardım edecek kadar içiyordu.

Sırtını, pencerenin açılmış kanadına vererek önünde uzanan binaların ardından az sonra doğacak Güneş'i bekledi Seungmin. Belki birkaç kat daha üstte otursaydı daha rahat görebilirdi. Ancak sorun etmedi, hiçbir zaman etmezdi zaten. Soluk sarı top kendini tamamen gösterinceye kadar yerinden kalmadı.

Kahvaltı hazırlamak için odasından çıktı. Önce, kendisiyle birlikte üç kişi kaldığı evinin ortak lavabosunda elini yüzünü yıkayıp temizleme jeli, nemlendirici ve güneş kremi uyguladı. Bu cildi elde edene kadar üç yılını vermişti ve şimdi kaybetmemek için gözü gibi bakıyordu.

"Günaydın~"

Felix'in enerjik sesi kulaklarına dolmuştu. Açık bıraktığı lavabo kapısından kafasını uzatarak çilli çocuğa gülümsedi "Günaydın."

"Dersin kaçta? Kahvaltı etmeye vaktin var mı?"

"Evet, ben de hazırlamak için kalkmıştım. Onda başlayacak."

Çıkardığı iki yumurtaya sorgularcasına bakarak tezgaha yaklaştı Seungmin.

"Abim bu saatte kalkmaz. Sabaha karşı geldi, ben ona çıkmadan hazırlarım bir şeyler. Bugün dersim öğleden sonra."

Anladığını belli eden mırıltılar çıkararak birkaç kahvaltılık çıkardı. Açık plandaki mutfağı büyük sayılabilecek salondan ayıran ahşap masaya yerleştirdi.

Minho ve Felix, ebeveynleri kırsal kesime taşınmadan önce burada ailecek yaşıyorlardı. İkisi de üniversiteyi bu şehirde kazanınca ekstra konaklama masraflarından kaçınmak için bu evde kalmışlardı. Fazladan bir odaları olunca da kiralamak için okula ilan asmışlar, ardından Seungmin ile anlaşmışlardı. Böylece faturaları bölüşecek kişileri olmuştu.

Felix, Minho'ya göre çok daha cana yakın ve konuşkan bir tipti. Özel hayatından Seungmin'e bahsettiği bile olmuştu bu geçen dört ayda.

Son zamanlarda üzerindeki durgunluğun farkındaydı Seungmin. Ancak burnunu sokmak istemiyordu, daha o kadar çok olmamıştı tanışalı. Eğer sorarsa neler olduğunu anlatmak zorunda hissedebilir, daha çok sıkışmış bulabilirdi kendini.

Kafasındaki yumaktan çekip çıkardığı bu düşünceyi rafa kaldırabilirdi.

"Seungmin?" İşaret parmağının dışıyla burun ucunu yukarı iterek tezgaha dayadı iki elini de "Yarın akşam müsait misin?"

21.45 | Seungbin✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin