15'

559 79 46
                                    

Genç adam kendisine uzatılan kahve kutusunun kapağını aralayarak filtre kağıdına üç ölçek doldurdu. Kendisine gözlerini dikip dudaklarının içlerini kemiren Changbin'in söylemek istediklerini toparlaması için zaman tanıyordu aslında.

Makinenin düğmesine bastıktan sonra bedenini barmen çocuğa çevirip tezgaha yaslandı. Kollarını önüne bağlamak için hareketlense de bu, daha fazla strese sokabilirdi Changbin'i. Bu yüzden tezgaha koymakla yetindi.

"Özür dilerim."

Changbin uzun süren sessizliğin Seungmin tarafından bölünmesiyle şaşırmıştı. Ensesini kaşıyarak içinde yükselen utancı baskılamaya çalıştı "Neden özür diliyorsun? Asıl dilemesi gereken kişi benim, özür dilerim."

Seungmin olumsuz anlamda kafasını salladı "Onca gün sonra seni dinlemeden çekip gidecektim."

"Çekip gittiğimi sandığın için bunu yapacaktın. Cidden, hak veriyorum." Sıkışmış hissediyordu. Derin bir nefes alıp yine nereden geldiğini bilmediği boğazındaki yumruyu gidermeye çalıştı "Ama her şey o kadar ani ve üst üste oldu ki, inan ben ne yapacağımı bi-" Cümlesini tamamlayamadan nefesi kesildi dövmeli çocuğun. Yanan gözlerini sıkarak alt dudağını kanatırcasına dişledi.

Kız kardeşi kaza geçirmiş ve ailesi olacak kişiler tarafından günlerce önemsenmemişti. Şans eseri Chan'a attığı mesajı görmese belki de haberi dahi olmayacaktı. Oraya gittiğindeyse her şey daha da karmaşık hale gelmişti. Yıllardır yüzlerini görmediği ebeveynleri, içinde bir yerlerde büyümemek için ısrarcı tarafını körüklemişti. O an orada oturup ağlayabilirdi genç adam. Sırf eşcinsel olduğu için yaptıkları psikolojik ve fiziksel şiddetlerin acısını çıkarabilir, avaz avaz bağırıp o evi başlarına yıkabilirdi.

Ama her şeyin önüne kız kardeşini koyduğu için ne yaptıysa yine onu düşünerek yapmıştı. Bir kez daha kendini, kendi hislerini ikinci plana atmıştı.

"Ben onu kay- bedeceğim diye- çok kork- tum." Hıçkırıkları sıralanırken Seungmin hızla kollarını Changbin'e sarıp kendine çekti "İç kanama geçirmiş, daha fazla geç kalınsaydı o... o ölebi-" Titreyen vücudunu kendisini sarmalamış çocuğa bastırdı. Kız kardeşinin duymaması için kendisini sıkmasına gerek yoktu çünkü mutfak zaten açık plandı. Muhtemelen Chan da Yuna da ikisini görüp duyuyorlardı.

"Ben gerçekten son on gündür hiç korkmadığım kadar korktum." Burnunu çekip yavaşça ayrıldı gitarist çocuktan "Telefonum o karmaşada düşmüş, bulamadım. Günlerce hastanede sabahladığım için metroya da gelemedim Minnie." Ağlaması tekrardan şiddetlendi "Özür- dilerim-"

"Changbin.. Ben sadece çok korktum." Eliyle yanağını kavradı "Sayamadığım kadar çok önemsiz hissettirildim. Bunlardan birisinin de senden olma ihtimali çok korkuttu beni. Ama inan ki sana öfke veya buna benzer bir şey beslemedim. Besleyemedim." Gülümseyerek karşısındaki adamı da gülümsetti ve açığa çıkan gamzesini parmak ucuyla doldurdu "Gülmek sana yakışıyor."

Kahve makinesinden yükselen sinyal sesiyle ayrılıp bardaklara dökmeye başladı. Changbin bu süreçte olduğu yerden kımıldamadığı için araya hiç mesafe almamışlardı. Seungmin onun kendisine olan hayran bakışlarına kıkırdayıp sıcak çikolatayı da hazırladı "Biliyor musun sana şarkı yazdım."

Dövmeli çocuğun gözleri heyecanla parladı "Ne yazdın bakıyım nerde nerde?" Çocuksu sevinci görülmeye değerdi "Umarım sövmemişsindir. Ya da dur sövsen de haklılık payın var."

Seungmin gülerek tepsiye koyduğu bardaklarla salona adımladı "Sana istesem de sövemedim Binnie~"

"Biraz daha ağlaşsaydınız kahrımdan ölecektim burda!"

21.45 | Seungbin✅Where stories live. Discover now