21

855 112 59
                                    

Elimdeki, sosisin etrafını spiral şekilde saran patates kızartmasını nasıl ısırabileceğimi çözmeye çalışırken ucunu ağzıma yaklaştırıp küçük bir ısırık alıyorum. Hala sıcak olduğu için ağzımı aralayıp yanan dilimi hafifçe dışarı çıkardığımda Felix gülerek yanıma geliyor.

En sevdiğim alışkanlıklarından birini yaparak rüzgarlı hava yüzünden dağılan perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırdığında minnettar hissediyorum.

"Yemek için biraz bekle, yeni kızarmışlar."

"Acıktım ama."

Küçük elini burnumun ucuna bastırdığında elinin sıcaklığıyla aslında yüzümün ne kadar üşüdüğünü fark ediyorum. O da bunu fark etmiş olacak ki bakışları kalabalık caddede gidebileceğimiz bir yer arıyor.

"Ne yapmak istersin? Sıcak bir yer bulalım mı, yoksa yürüyelim mi?"

Sorusuyla bakışlarımı hızlıca etrafımızdaki kafelerde ve mağazalarda gezdiriyorum. İlgimi çeken bir yer olmadığı için hava yüzünden akan burnumu hafifçe çekip bakışlarımı tekrar onunla buluşturuyorum.

"Bence yürüyelim, o kadar fazla üşümüyorum şu an."

"Tamam."

Sağ elimde patates kızartmasının sardığı sosisli atıştırmalığı tuttuğum için diğer tarafıma geçip koluma giriyor. Adımlarımız renkli caddeyi takip ederken bir süre konuşmadan elimizdeki atıştırmalıkları yiyerek vakit öldürüyoruz. Zorlanarak yediğim spiral patatesin ardından sosisini de hızlıca yiyip elimde kalan çubuğu atmak için kenarda gördüğüm çöpe çeviriyorum rotamızı.

Ben çöpümü küçük çöp kovasına attığımda yanımdaki beden kolumdan çıkarak kendi atıştırmalığından son ısırığını da alarak benimle aynı eylemi gerçekleştiriyor. Yanaklarını dolduran yiyecekle ellerimi iki yanındaki şişliğe bastırmak istiyorum fakat yerken onu rahatsız etmek istemediğim ve lokmasının boğazına kaçması gibi bir kazaya sebep olmamak için sabırla onu bekliyorum.

Sonunda yuttuğunda cebinden tek kullanımlık ıslak mendiller çıkartarak birini bana uzatıyor. Konuşma gereği duymadan uzattığı mendili alıp ambalajını yırtıyorum. Dudaklarım ve ellerimin temizlendiğin emin olduğumda mendil de çöpü boyuyor.

"Yürümeye devam edelim mi?"

Sorusunu yönelttiğinde bakışlarımı kaldırarak nerede olsuğumuza bakıyorum. Durduğumuz konumun karşısında gözüme çarpan dev vitrin boyunca tanıtımı yapılan ürün dikkatimi çekiyor. Değişik şekillerde çekilmiş eyeliner ile gözleri süslenmiş bir modelin vitrini kaplayacak bir fotoğrafı yer alıyor. Fotoğraf ve cam arasında ise ürünün çeşitleriyle birlikte kendisi sergileniyor.

Makyaj yapmaya pek ilgim olmasa da sevgilimin dövme yapan ellerinden, reklam yüzü olan kadının yüzüne işlenmiş şekillerden daha ince bir işçilik çıkabileceğini biliyorum. Bu fikir aniden oldukça hoşuma giderken bu sefer ben sarışın bedenin koluna girerek heyecanla adımkarımızı oraya yöneltiyorum.

"Bana makyaj yapmak ister misin?"

Şaşkınlıkla önce bana baksa da bakışlarını benim ilerlediğim noktaya çeviriyor. Dudakları, bunun hoşuna gittiğini gösterir şekilde kırıldığında ikimiz de yeni bir şey denemenin heyecanıyla mağazaya giriyoruz. Bu daha çok küçük yaştaki çocukların annelerini taklit etme isteği ve büyüme merakıyla makyaj malzemeleriyle tanıştıkları hisse benziyor fakat bundan farklı olarak peşimden getirdiğim beden benim üzerimde yeni bir şey deneyecek olmanın heyecanını taşırken ben de onun elinden çıkacak bir eserin vücudumda yer edecek olmasının heyecanını taşıyorum.

Tabi bu bir dövmeden farklı olarak geçici olacağı için istediği kadar deneme yanılma yoluyla yeni şeyler ortaya çıkartacak olması hoşuma gidiyor.

İçeri girdiğimizde klimaların sıcak ayarda çalışması sebebiyle yüzüme çarpan sıcaklık dalgası bu sıcaklığa tezat şekilde soğuğun işlemiş olduğu tenimde karıncalanmalar oluşturuyor.

Kapının zaten yakınlarında bekleyen ve bir çalışan olduğunu belli eden isimliği yakasında taşıyan kahküllü bir kız yanımıza yaklaşıyor.

"Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?"

İlk başta Felix'le bakışarak çekingence kıza tekrar dönüyorum.

"Vitrindeki yeni ürüne bakıyorduk. Eyeliner seti olan."

"Beni takip edin lütfen."

Gülümseyerek konuştuğunda çok büyük olmayan mağazanın içinde kasaya yakın bir vitrine doğru ilerliyor. Peşinden giderken bir yere çarpmamak adına Felix'in kolundan çıkıyorum.

"Eğer tekli olarak almak isterseniz burda tüm renkleri mevcut, istediğiniz rengi seçebilirsiniz. Burada ise çantalı set olarak var, bütün renkleri içeriyor."

Önce sol tarafı, sonra da sağ tarafı işaret ederek konuştuğunda gözlerimiz bütün renklerin üzerinde gezdiriyorum. Renklerin birlikte görünümü oldukça göz alıcıyken seçmenin ne kadar zor olacağını fark ediyorum fakat Felix beni dirseğimden tutarak hafifçe geriye kaydırıyor ve seçenekler üzerinde kısaca göz gezdirdikten sonra konuşuyor.

"Biz hepsinin olduğu setten alalım."

Kız satış yapacak olmanın sevinciyle daha büyük gülümserken "Elbette. Bakacağınız başka bir şey var mı yoksa kasaya geçelim mi?" diye soruyor.

"Bunlar yeterli."

Derin ses yanıtladığında kız beklemeden kasa arkasına geçiyor ve Felix de yüzümü süzdükten sonra dudağının tek kenarı yana kıvrılırken kasaya ilerliyor.

Hem birlikte yaşadığımızdan hem de bütün harcamaları zaten ortak yaptığımızdan onun ödemesi konusunda bir problem çıkartmayarak bekliyorum. İşlem sürecinde çalışan kızın klasik soruları yönelttiğini duyarkan tester kısmındaki eyelinerlardan birini açarak parmağımın ucuna deniyorum. Oldukça ince uç parmağımda pembe bir iz bırakırken Felix'in hoşuna gideceğini şimdiden tahmin edebiliyorum.

Tekrar yanıma gelen bedenini hissettiğimde ise kapağını kapayarak elimdeki ürünü yerine koyuyorum ve adımlarımı dışarıya yöneltiyorum.

Denemek için çabucak eve gitmek istesem de henüz beni bağımlı kılan hissin bedenime uğramamasının rahatlığıyla dışarıda biraz daha vakit geçirme fikri ağır basıyor.

"Kahve içelim mi?"

İki elimi de yanıma gelen bedenin koluna sardığımda ve bedenimi ona yaslayıp tekrar bizi içine alan soğuğa karşın ısınmaya çalışarak konuştuğumda yüzünü bana çevirerek dudaklarıma çok kısa bir öpücük bırakıp geri çekiliyor.

"Olur."

Dışarıda olduğumuzdan bu haraketi hoşuma gitse de homofobik birinin bize saldırmayacağına emin olmak adına bakışlarım hızlıca çevreyi tarıyor. Daha çok turistik olan bölge de çok da göze batmadığımızdan emin olarak az önceki tatlı öpücüğün beni etkisi altına almasına izin vererek gülümsüyorum.

Bakışlarım yere inerken ve gülümsemem devam ederken sadece, sahip olduğum bu huzuru tehlikeye atacak bir anın tekrarlanmamasını diliyorum. Onunla güzelce vakit geçirirken normalmiş gibi hissediyorum, sanki kolayca düzelebilirmiş gibi.
















831 kelime ile yazdığım en uzun bölüm oldu. Bölümleri artık uzatmaya çalışacağım, normalde 500 küsürlerde yazıyordum.

Umarım beğenirsiniz kaotik bölümlerin arasında azıcık da mutlu olsunlar dedim.



Carmen | HyunlixWhere stories live. Discover now