23

879 100 45
                                    

İnce keçe uçlu eyelinerın göz kapağımın üzerinde kaymasıyla hissettiğim huylanmaya daha fazla direnemeyerek dudaklarım iki yana kıvrılıyor, yanaklarım şişiyor ve ağzımdan bir kıkırtı kaçıyor. Elindeki kaleme benzer yapısıyla göz kapağıma neye benzediğini bilmediğim şekiller çizmekte olan beden ise derin bir nefes vererek geri çekiliyor. Çatılmış kaşlarından her an bana kızabilecek olduğunu anlıyorum.

''Hyunjin!'' 

Yakarış dolu sesi kulaklarıma ulaştığında komik geldiği için kıkırtımı bir kahkaha takip ediyor. Sabır dilendiğini tahmin ederken eğilip yana kıvrılmış dudaklarımın kenarına dudaklarını bastırıyor. 

''Kıpırdama.''

Derin sesi tenimde kaybolurken kaçıncısını yaptığını hatırlamadığım uyarıya uymak adına dudaklarımı birbirine bastırıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum. Yüz kaslarım tekrar gevşediğinde rahatça gözlerimi kapatıyorum ve yarım kalan işine devam etmesine izin veriyorum.

''Az  kaldı.''

Fısıltısı ile sıcak nefesi tenime çarptığında konuşmadan bekliyorum. Konuşursam yine hareket eden yüz kaslarım yüzünden yarım kalmasını istemiyorum. Canım sıkıldığı için elimi göğsüme yaslanmış koluna çıkartarak parmaklarımın ucunu hafifçe teninde kaydırdığımda gülme isteği yeniden geliyor çünkü ciddi bir iş yaptığı için onunla uğraşmak hoşuma gidiyor.

Çizgiyi çeken eli duraksadığında elimi kolundan çekiyorum ve bir süre sonra işine kaldığı yerden devam ediyor fakat bu sefer de elimi üzerime uzanmış olan bedenin kalçasına indirerek etini sıkıyorum. 

''Tanrı aşkına benimle uğraşmak için mi istedin sana makyaj yapmamı?''

Üzerimden kalkıp elindeki eyelinerın kapağını kapatarak yanındaki sehpaya bıraktığında kıkırtımı serbest bırakabiliyorum fakat bu bacağımdan tutup beni yan çevirmesi ve kalçama vurmasına kadar sürüyor. 

Daha önce hiç böyle bir harekette bulunmadığı için bir şaşkınlık nidası kaçırırken yanaklarım ısınıyor. Yüzüm, beni yan çevirdiği için kanepenin sırt yaslama kısmına dönükken bunu kızaran yanaklarımı saklamak için kullanıyorum ve yumuşak yüzeye yaklaşıyorum . Kendime çektiğim bacaklarımın arkasındaki boşluğa oturarak üzerime eğliyor. Eli tekrar kalçama yerleşirken sadece ovuşturmakla yetiniyor. 

''Hoşuna mı gitti?''

Ovuşturduktan sonra benim yaptığımdan daha sert bir şekilde sıktığında üzerime daha çok eğilerek başını yüzümü saklamaya çalıştığı kanepenin sırt kısmına yaslanıyor. Bu şekilde kızarmış yanaklarımı ondan saklayamadığımda pes ederek ona dönüyorum. Eğlendiğini gizleme gereği duymayan yüzü bana, benimle uğraşmaya devam edeceğini gösteriyor. Az önceki sorusuna bir cevap niteliğinde başımı sallayarak onaylıyorum. 

''Hoşuna gitti.''

Mırıldanıp elini çektiğinde yaslandığı yerden kalkarak ayaklandığında ben de kalkıp bir elimi kanepeye yaslarken diğeriyle benimle uğraşmakta olan bedenin bileğinden tutup geri çekerek kalktığı yere geri oturmasını sağlıyorum. 

''Neden gidiyorsun?''

Huysuz sesimin utancımı gizlemek için bana yardımcı olacağını hissetsem de beni en iyi tanıyan insana karşı tabi ki işe yaramıyor. Sinir edici gülüşü yüzündeyken geriye yaslanarak beni kucağına çekiyor. Sesim içime kaçmış gibi tepki vermeden ona uyum sağlayarak kucağına yerleştiğimde kasıklarım bacaklarına dayanıyor ve kalçam tam önüne denk geliyor. Ellerimi yere bastırmak yerine çapraz durarak koltuğa yaslanmayı tercih ediyorum. 

Yanağımı kanepenin yüzeyine yasladığımda hamle yapmasını beklemek kalp atışlarımı hızlandırıyor. Böyle bir şeyi gerçekten de hiç denememiş olmamız yüzünden şu an hoşuma gittiğini fark etmek çekingen olmama sebep olan asıl neden. Sabırsızca beklerken acıtmayacak şekilde kalçama inen tokadıyla tok bir ses çıkarken sıcaklığın tüm yüzümü kapladığını hissediyorum. Sarsıldığım için kasıklarım bacaklarına sürtünüyor hafifçe ve şu anki durumun benim için uzun sürecek bir atağı yaklaştırdığını hissediyorum. Yanımda Felix olduğu için bundan korkmuyor olduğumu fark etmek ise dünyadaki en güven verici his.

Şiddeti biraz daha artarak kalçama inen darbeleri ve çıkan sesler hoşuma giderken bilerek bacağına sürtünüyorum. Kucağında olduğum beden bu hareketimle darbelerine bir son verirken elini eşofmanımın beline getirerek parmağı lastiğe geçirerek eşofmanımı aşağı çekiyor.

''İçine bir şey giymedin mi?''

Şaşkın sesiyle sorduğu soruya cevap verme gereği duymazken çıplak tenimi ovuşturan soğuk eli sebebiyle inlememek için alt dudağımı dişliyorum. Şu an yüzümü görmediğine şükrederken boynuma kadar kızarmış olduğumu, tenimin altından vuran ateşle hissedebiliyorum. 

O deliğime doğru yaklaşarak kalçamı ovalamaya devam ederken dizlerime inmiş eşofmandan iteleyerek kurtuluyorum. Vuruşlarına devam etmeyeceğini anladığımda ise kalkarak dizlerine oturuyorum. Ellerim omuzlarını bulurken uyluklarına sürtünerek sürme hareketi yapmaya başladığımda ellerini iki yanındaki bacaklarıma yerleştiriyor. 

Bir süre bana izin verdikten sonra elleri nazikçe belime yerleşirken üstümdeki kısa kollu tişörtten beni kurtardıktan sonra dikkatle bedenimi kanepeye yatırıyor. Normalde bu anlarda doyumsuz bir şekilde hızlı olmasını istemeye meyilli olsam da nazik hareketleri kesinlikle beni sakinleştiriyor ve dudakları sevdiğim gibi boynuma öpücükler bırakırken dizini altıma sürtmeyi ihmal etmiyor. 

















Carmen | HyunlixWhere stories live. Discover now