BÖLÜM 11

16.2K 724 183
                                    

1 Hafta Sonra

Evime geri döneli neredeyse on gün olmuştu. Kerim'in olayının halledilmesine rağmen üç gün önce polis bizleri tekrar çağırıp ifadelerimizi ve parmak izlerimizi almıştı. O konu hakkında ya da  babamın anlattığı adamlar hakkında bir bilgim yoktu. Merakta etmiyordum. Kerim'in başı belada değildi. Tek bildiğim ve önem verdiğim şey buydu. 

Yatağımın üzerindeki telefon sesli bir şekilde çalıp titremeye başladığında banyomdaki aynanın önünden çekilip yatağıma ilerledim. Arayan numara gözükmüyordu. Sıkıntıyla oflayıp aramayı reddettikten sonra tuş kilidimi açıp yatağa oturarak Hande'yi aradım. Bu arada yeni bir telefon sapığım olmuştu. Telefon sapığı demek doğru olmaz aslında. Arayanın Hande'nin sorunlu eski sevgilisi İlkay olduğunu düşünüyorduk. Yağız ile sevgili olduklarını herkese çoktan yaymıştık. Aldığımız bilgilere göre İlkay'ın delirdiğini de öğrenmiştik. Bunun olmasını bekliyorduk zaten, İlkay rahat durmayacaktı. Bu tarz aramaları nabız yoklamak gibiydi.

İlkay'ın tekrar aradığını haber vermek için Hande'yi arıyorken telefonuna cevap vermemişti. Hande, bu aralar sürekli babasının iş yerine gidip ona yardım etmeye başlamıştı. Yurtdışı bağlantımız koptuğuna göre artık temelli dönmüştük. Okuldaki kaydımız da dondurulmuştu. Hande zaten yüksek lisansı için oradaydı. Buraya döndüğü için de kendi mimarlık şirketini kurmak için şu sıralar babasının yanından ayrılmıyordu. Tabi, gezmediği zamanlarda. Hande'nin babası Soner amca ve Kerim'in babası Erhan amcanın ortak kurduğu bir inşaat şirketi vardı. Kerim de çoğu zaman Hande ile oradaydı. Hem hala bitiremediği hukuk fakültesinde derslerine giriyordu hem de Kutay abisinin işlerine yardım ediyordu. Benim de zaten bir sene uzamış olan okulum, şimdi donmuş bir durumda benim kararımı bekliyordu. Okullara her zaman alerjim vardır, o yüzden ertelemek işime geliyordu. Zaten babam da beni evlendireceğine göre ev hanımı olsam da olurdu değil mi- of, söylemesi bile içimi titretiyordu. 

Babamla aynı evin içinde olmamıza rağmen bu konuyu hiç sormamıştım. Kendisi de konuyu açmamıştı. Unutmuş olması için dua ediyordum. Unutmuş olması zor tabi, o hiçbir şeyi unutmaz. Sadece babam bu konuyu hiç açmadığı için içimden bir ses kararından dönecek olduğunu söylüyordu. Çünkü son zamanlarda yasaklar biraz daha yumuşamaya başlamıştı. En azından şoförle dışarı çıkabiliyordum. Abimlerin evine tabi... Bir kere de babama iki günlük ısrar üzerine Emir ile birlikte  Neboş'u güzellik merkezine götürüp, istediği kalıcı makyajdan yaptırmıştık. 

Hah, Emir... O da benim gibi cezasını bekliyordu. Baki amcam ve babamın söylemine göre üç haftalık tatilimizden -ev hapsi- geriye iki haftamız kalmıştı. Benim cezam 'evlilik' olacak gibi gözüküyordu. Bunun üzerine ne cezası verilebilir diye düşünüyordum ama bulamıyordum. Gerçi çok fazla düşünmüyordum da. Ne zaman kafamdan senaryo yazsam kalbim sıkışacak gibi oluyordu. Ne olacağını öğrendiğim zaman, ne yapacağıma da doğaçlama yaparak karar verecektim. 

Aşağıdan gülüşme sesleri tekrar kulağıma geldiğinde derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Tabi ya, aşağıda kim var öğrenmek için hazırlanıyordum. Yataktan yeni kalkmış halimle aşağı inmek istememiştim. Altımda kısa bir şort üzerimde de sadece sütyenim vardı. Çok fazla kıyafetle uyuyamadığımdan yarı çıplak vaziyette uyurdum. Sadece alkolden sızıp kaldığımda veya çok yorgun olduğumda pijamalarımla ya da üstümde her ne varsa o şekilde uykuya dalabiliyordum.

Banyoya tekrar girip üzerime baktım. Siyah yüksel bel taytım üzerine de bol bir kazak giymiştim. Aşağıdan Ezgi ablanın sesi geldiğinde banyodan çıkıp kapıya doğru ilerlemiştim. Aşağıda ya annemin dernekten arkadaşları vardı ya da yine bizimkiler vardı. Merdivenlerden inerken sesleri daha rahat duymaya başlamıştım. Evet, ikinci seçeneğim doğru. Her zamanki gibi.

HERANWhere stories live. Discover now