6. Bölüm : İnsan Güruhu

666 80 82
                                    

İki hafta sonra aynı okul yolundan ilerlerken onunla karşılaştı. Şimdi, kolundaki alçı gitmiş, yüzündeki çoğu yara yok olmuştu. Olmayanlar da geride hafif sararıklıklar bırakmıştı.

Louis, onu görmezden gelerek yanından geçti. Fakat Harry’nin yolu da burasıydı ve arkasından geldiğini biliyordu. Kendisini süzdüğünden de emindi, bu yüzden de gerilmekten kendisini alıkoyamıyordu.

O gün onu gerçekten de bir nevi yaka paça evden attığı söylenebilirdi. Aslında  bu kadar kırıcı olmak istememişti Harry’e karşı. Fakat onun alaycı bakışları ve sözleri öfkeyi bütün vücuduna şiddetli bir şekilde yayıyordu.

Sokağın başında bir güldürtü duyduğunda kafasını kaldırarak baktı. Bu sırada Harry'de neredeyse onun hizasına gelmişti. Sokağın başındaki gruptan bir kişi ikisini işaret edip bağırdı. “İşte oradalar!” Louis anında neler olduğunu anlayıp Harry’i de bileğinden yakalayarak geldikleri yoldan geriye doğru koşmaya başladı.

Harry, ilk başta şaşkınca bir Louis’ye bir de arkalarından onlara doğru koşarak sopalarla gelen insan güruhunu görünce şaşırsa da adımlarını Louis’ye uydurdu.

Birkaç dakika  sonra nefes  nefese bir şekilde sordu. “Nereye gidiyoruz?” arkasına baktığında kimseyi göremedi ve içi rahatlamaya başladı. Louis’nin sorusuna cevabı ise “Sadece takip et.” Oldu.

Birkaç dakika daha koştuktan sonra bomboş sokağın ortasında duran eski püskü bir evin önüne geldiler. Louis, Harry’nin bileğini nihayet bırakıp çantasının önünden bir anahtar çıkardı ve evin kapısının deliğine soktu.

Beraber içeriye girdiklerinde Harry kapıyı kapatıp öylece eve baktı. İçerisi antika eşyalarla döşense de gayet hoş bir havası vardı. Louis direkt çantasını bırakıp minik buzdolabına ilerlemiş ve sabahın erken saatleri olmasını umursamayıp bir bira şişesi almıştı.

“Onlar...” dedi Harry’de çantasını çıkartırken.

Louis, kahverengi deri koltuğa yayıldı. Bunu çöpün yanında bulmuş ve buraya kadar taşıyıp güzelce temizlemişti. “Evet. Dövdüğün adamlar. Sorun şu ki sayıları artmış.”

“Ve biz kaçtık.” Dedi Harry Louis’nin yanına otururken. Louis gülümseyip yeşillere gevşekçe baktı. “Erkekliğin yarısı kaçmaktır, bilmiyor musun?” kıkırdayıp biradan bir yudum daha aldı.

Harry’de onun gibi sırıttı. Hızlı bir hareketle Louis’nin elindeki birayı alıp neredeyse yarısını kafasına dikti. Bu sırada Louis onu izliyordu. Keskin çene hattını, kırmızılaşmış dudaklarını, kapalı gözlerini...

Kafasını hızla başka yöne çevirip evi izlemeye başladı. Harry ona şişeyi geri uzattığında da hızla hepsini içmeye başladı. “Bizi bulurlarsa...” dedi boş şişeyi sallayıp.

“Döveriz.” Deyip bacaklarını açarak iyice yayıldı Harry koltuğa.

“O kadar adamı?”

“O kadar adamı...” deyip kafasını salladı. “Başka bira var mı?” diye de ekledi.

“Olması gerek.” Ayağa kalkıp minik buzdolabına ilerledi.

O gün neredeyse öğlene kadar içip durdular. Eğer eve birileri dalsa ayağa kalkabileceklerinden bile emin değillerdi.

“Harry!” elini hızla kıvırcık saçlı çocuğun diz kapağına yapıştırdı. “Seni gerçekten evden attım!” deyip kahkaha atmaya başladı. Harry ise bulanık kafasıyla onun gülüşünü izledi.

“Yakanı böyle tuttum.” Deyip Harry’nin yakasını tuttu ve ona iyice yaklaştı. Bir kez daha kahkaha atıp kendisine yoğunlaşmış yeşillerle bakan çocuğun gözlerine baktı.  “Sonra...” gözleri yavaşça kırmızılaşmış dudaklara kaydı.

Harry elinin birini Louis’nin  beline koyduğunda mavi gözlü çocuk hâlâ dudaklarına bakıyordu.

Bir anda Harry, kafasını eğip dudaklarını birleştirdiğinde karın bölgesinde bir hareketlenme hissetti. Bacaklarını kullanarak arsızca Harry’nin üzerine çıkmaya çalıştığında Harry onu omuzlarından bastırarak koltuğa yatırdı.

Louis, bir yandan dolgun dudakları açlıkla öperken bir yandan da eli yeşil gözlü çocuğun aletine doğru yol almaktaydı.

Pantolonun üzerinden eline gelen kabarıklığı tuttuğunda Harry, kendisine gelerek geri çekildi.

Louis ise ilk başta şaşırsa da daha sonra kafası bulanık olduğu için olduğu yerde gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.

Harry bir süre öylece durup uyuyan çocuğa baktıktan sonra kendisi de koltuğun diğer tarafına geçip kafasını yasladı ve gözlerini kapattı.

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionWhere stories live. Discover now