25. Bölüm : Maç

416 40 18
                                    

"Ne salak adam bu amına koyayım." Zayn, elindeki kola bardağını kafasına dikmeden önce söylendi.

"Çok küfür etmeye başladın sen." Liam ona çaprazındaki koltuktan bakınca Harry ile birlikte şaşkınca onlara baktık. Bu aralar gözle görülür şekilde yakınlaşmışlardı.

Cuma günü okul çıkışı dostumun evine gelmiştik. Şu anda da fenerbahçe-göztepe maçını seyrediyorduk.

Her ne kadar bu evi bu kadar sık kullanmanın doğru olmadığının farkında olsam da rahattı. O yüzden yapabileceğim bir şey yoktu.

"Sanane, kas yığını." Zayn'nin cırlamasına sessizce kıkırdadım.

"Ben göstereceğim sana kas yığınını." Kaşlarını çatıp Zayn'e kötü bakışlar attı. Zayn ise omuzlarını silkti. "İşime gelir." Elimi ağzıma götürüp şaşırdığımı belli etmeye çalıştım. "Noluyor lan size?" Diye pat diye sordu yanımda çerezini geveleyen Harry.

"Yok bir şey ne olsun. Arkadaşın canı sıkılmış belli ki." Arkadaş kelimesini özellikle bastırarak söylemişti.

"Sen al o arkadaşı bir yer-"

"Gooolll!" Zayn'nin sözü köşede maçı seyreden Niall'ın sevinç nidalarıyla bölündü.

"Kim attı?" Diye sordu Harry hemen.

"Fenerbahçe tabii ki de." Niall Harry'e çok bilmiş bakışlarından birini attı. Kendisi fenerliydi ama Harry beşiktaşlıydı.

"Hay anasının..." sinirle söylenip arkasına yaslandı Harry.

"Bunlar ilk sıraya çıkarsa kendimi vururum." Dedi Liam. "Al benden de o kadar." Diye katıldı Harry. İkisi de bektaşlıydı.

"Bu sene Trabzon zirvede olacak görürsünüz." Zayn özellikle Liam'a bakıp sırıttı.

"Kes çeneni yoksa ben kesmesini bilirim."

"Kessene."

"Iyyy, susun be bebeler." Diye girdim aralarına. Onların bu ilkokul dalaşmaları midemi bulandırıyordu. "Ayrıca çok beklersiniz galatasaray bir numara olacak." Hepsinin ters bakışını üzerimde hissedince biraz tırssam da dik duruşumu bozmadım.

Maç bittikten sonra çocuklar evlerine dağılmıştı. Biz ise Harry ile birlikte bu gece burada kalmaya karar vermiştik.

Banyodan çıktıktan sonra saçlarımı kurulayarak oturma odasına geçtim. "Çıktım ben." Diye haber verdim karşımdaki koltukta telefonunu kurcalayan Harry'e bakarak. Kafasını kaldırıp ıslak vücudumu süzdükten sonda sırıtarak "Görüyorum." Dedi. Ardından da kalkıp banyoya geçti.

Gülerek koltuğa oturdum. Üstümü giymeden önce anneme bu gece gelmeyeceğimi haber vermek adına telefonumu elime aldım.

O sırada hemen az ötede duran Harry'nin telefonuna bir mesaj geldi. Sık sık birbirimizin telefonunu kurcaladığımızdan garipsemeden telefonunu elime alıp mesajın kimden geldiğine baktım.

Scott
Selam
Yarın akşam buluşmaya ne dersin?

Kaşlarımı çatıp mesajı birkaç defa daha okudum. Ardından profile tıklayarak fotoğrafı incelemeye başladım.

Suratı epey yumuşak görünüyordu. Ayrıca çene kemiği neredeyse 90 dereceydi. Kolları, tişörtünün altından kaslı olduğunu bağırıyordu resmen.

Saçma bir şekilde içimde kıskançlık duygusu büyümeye başladı.

"Napıyorsun bebeğim?" Arkamda Harry'nin sesini duyunca yerimde sıçradım. Hiçbir şey söylemeden mesajı ona doğru uzattım. Kafamı sağa çevirerek tepkisini görmeye çalıştım.

İlk önce kaşları çatıldı. Ardından dikleşerek elimden telefonu aldı ve bir şeyler yaptı. "O kim?" Diye sordum vücudumu hafifçe arkaya çevirerek.

"Önemli biri değil." Dedi hızla üzerini giymeye başlarken.

"Neden sana gecenin bu saatinde mesaj atıyor ki?" İçimde oluşan huzursuzluğu bastıramamaya başlıyordum.

"Önemli biri değil dedim Louis." Suratıma bakmadan koltuğa uzandı ve üzerine çarşafı çekti.

Ayağa kalkıp ben de üzerimi giydim. Ardından arkası dönüp olan Harry'nin tepesine dikildim. "O kim dedim Harry!"

Sinirle nefes verip bana doğru döndü ve oturur pozisyona geçti. "Sana noluyor? Genelde bu kadar soru sormazsın." Sesinin sert çıkışı içimin burkulmasına neden oldu. Bana kötü bir şey yapmışım gibi bakıyordu.

"Çünkü bir şeyler hissettim. Beni aldatmıyorsun değil mi?" Koca bir boşluk hissettim. Sadece gözlerime bakıp öylece durdu.

"Seni aldattığımı mı düşünüyorsun?" Sesindeki hayal kırıklığını duyunca paramparça oldum.

"Neden bu kadar gizliyorsun o zaman?"

"Eski sevgilim..." dedi burun kemerini parmaklarıyla ovalarken.

"Sadece bunu söylesen ölüyor muydun?"

"En ufak şeyde seni aldattığımı mı düşünüyorsun gerçekten?" Hafifçe dolmuş olan gözlerine baktım. Hayır, bu olmaz işte.

"Özür dilerim tamam mı?" Gözleri giderek doluyordu ve kendimi bok gibi hissediyordum.

Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp çarşafı kafasına kadar çekti. "İyi geceler."

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz