24. Bölüm : Duş ve Kahvaltı

483 50 54
                                    

"Harry?" Kapıyı açtığımda beklediğim kişinin gelmiş olmasıyla kalbim hızlanmaya başlamıştı. Suratını incelediğimde gözlerinin kızardığını ve hafiften kaymaya başladığını fark ettim. İçmişti.

"Özür dilerim bebeğim." Kelimeler havada resmen kayıyorlardı. "Öyle yapmak istememiştim." Gözlerinin dolmaya başladığını fark edince yüreğim ezilir gibi oldu. İçeride bir şeylerin yumruklandığını zannettim.

"Gel." Ona doğru bir adım atıp kollarını boynuna doğru uzattım. Tek adımda içeriye girip bana sıkı sıkı sarıldı. Ayağımla kapıyı kapattıktan sonra suratımı geri çekerek ona baktım.

"Affettin mi beni?" Diye sordu bir bebek gibi. Kızarmış alt dudağını büzdüğünde hafifçe gülümsedim. Bir cevap vermek yerine seri bir şekilde dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Belimde olan elleri hızla kalçama indi. Bacaklarımı beline sarmaya çalışınca ne istediğimi anlayarak ellerini bacaklarıma koyup beni kucağına aldı. Hırslı bir şekilde dudaklarımı öperken kafamı hafif sağa yatırıp ellerimi yanaklarına koydum.

Öpücük sesimiz boş evde yankılanırken ters dönüp beni hızla giriş kapısına yasladı. Ağzıma yayılan bira tadından hoşnut bir şekilde birkaç kez mırıldandım.

Dakikalar sonra dudaklarımız ayrıldığında kısık gözlerle daha iyi görünen yeşillere baktım. "Affettim."

Sabah olduğunda kendimi Harry'nin çıplak vücuduna sarılmış halde buldum. "Günaydın." Harry'nin o kalınlaşmış sesi kulaklarıma doluştu.

"Günaydın." Geri çekilip uzunca gerindim. Harry'nin eli saçlarımı okşuyordu.

"Dün gece bayağı bir yoğundu. Kalçan nasıl?" Ona ters bir bakış attım. Elimin tersiyle omzuna bir tane geçirdim. "Ne biçim şey soruyorsun be sen öyle?" Kahkaha atarak koltuktan kalktı.

Bana arkası dönük bir şekilde kollarını havada birleştirerek gerindi. Ben de onun hafif sırt kaslarını süzdüm. Giderek daha da uzuyordu ve ben yanında kısa kalmaya başlamıştım. Bu durum biraz sinirimi bozuyordu.

"Okul gitmiş zaten." Dedi sağına dönüp saate bakarak. "En iyisi duş alıp güzel bir kahvaltı yapmak. Ne dersin aşkım?"

Son söylediği kelimeyle ağzım aralandı. Ağzından çıkış şekli her ne kadar güzel gelse de hiç sevmediğim ve bana vıcık vıcık gelen bir kelimeydi. "Aşkım mı?" Dedim şaşkınca.

Gülümseyip koltuğa oturdu. "Hoşuna gitmedi mi?" Bana bakış şekli ve dudağını büzüşü aklımı kurcaladı. Ağzımdan kelimelerin nasıl çıktığını anlamadım. "Yoo~, beğendim." Yanaklarım bakışları altında her zaman olduğu gibi yanmaya başladılar.

Bir elini yanağıma koyup baş parmağıyla yavaşça okşamaya başladı. "Hoşuna gitmedi senin, anladım ben. Başka bir hitap kelimesi bulmak lazım." Düşünceli bir şekilde kaşlarını çatınca gülümsedim.

"Beni bu kadar iyi tanıman bazen korkmama neden oluyor." Dişlerini göstererek gülümsedi. Ardından kısa bir sessizlik oldu. Suratı ciddileştiğinde konunun nereye geleceğini anladım.

"Dün çok saçma davrandım, biliyorum. Özür dilerim. Sinirime yenik düştüm. İstersen Sam'den de özür dileyebilirim."

İç çektim. "Aslında iyi olur ama bunun için seni zorlamayacağım." Parmağımı kalbinin üzerine koydum. "Burası bilir." Gülümdikten sonra dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu.

Ardından ayağa kalkıp banyoya doğru ilerledi. Arkasından bağırdım. "Bu arada duş ve kahvaltı fikri pek cazip geldi!"

Kitap nereye gidiyor bilmiyorum. Zaten bölümler de epey kısaldı. Belki de finali öne almalıyım ne dersiniz?

Sarmaşık | Larry Stylinson | TR versionWhere stories live. Discover now