28. Bölüm

17.7K 1.2K 845
                                    

750 vote ve 700 yorum sınırımız olsun.

**************

Kelimelerim satırlarımdan taşarken dilimin ucunda birikip cümleler oluşturamıyordu. Defterimin sayfaları yazılıp silinmiş kelimelerle dolmuştu yapraklarım artık eskisi kadar sağlam değildi. Kelimelerime vurulan kepenk sıkı sıkıya kilitlenmişti paslı bir anahtarla dudaklarımı. Oysa konuşabilmeyi isterdim. 

Satırlarımdan taşan kelimelerin kalbi kaburgalarımın altında korkakça saklanmış olan yüreğimin kapısındalardı. Her kelimem kapıyı çalarken ruhum gözlerini ve kulaklarını her sese, her ışığa kapamış karşımda tüm çaresizliğiyle duran Sancak'a dikmişti. Yaralıydı. Onun yaraları yaram olur muydu bilmiyorum ama olsunlar istemiyordum. Onun yaralarının, acılarının sebebi olmak terazinin yere en yakın olan kısmı olmak demekti. Ben ona şifa olmak isterdim.

Sancak'ın kızıl lekeli irisleri kahve gözlerimin kıyısına vurduğunda dilimle kurumuş dudaklarımı ıslattım. Konuşmalıydım. Onun kalbindeki korkulara ışık olmalıydım. Çatlayan sesime aldırış etmeden, "Annemle ne ilgisi var?" diyebildim.

Sancak'ın erkeksi hatlarıyla daha anlamlı hale gelen alaylı ifadesine alaya aldığı gülüşü eklendi. "Her anne kızının yanına yakışacak birini ister. Ben geçinilmesi zor biri olduğumu bilmiyor muyum? Benim olanın elimden alınmasına neden sessiz kaldım anlayamazsın." Elini pekte sağlam olmayan direksiyona sertçe geçirdiğinde oturduğum yerde sıçradım. "Çünkü haklılardı." Sesi yükselmişti. Gözlerini bana her diktiğinde kalbimde keskin bir uğultu duyuluyordu. Onu anlayamıyordum. Kelimeler eksik, cümleler ağır, sesi yüksekti. Sesine itiraz edemeyişim sesinin tınısının bana değil kaderine yükselmesindendi. Ayşe abisinin yaralandığı operasyondan sonra zor toparladığını, günlerce sessizliğe boğulduğundan bahsetmişti. "Sen de istemezdin beni."

"Ben düz bir insanım Sancak," dedim onun öfke kokmuş sesinin aksine yumuşakça. "Dümdüz bir insanım. Dolambaçlı kelimeler, bilmediğim hikayeler, seni bilmediğim zamanlar için suçlayamazsın beni." Derin bir soluk alıp verdim. "Kendim giderim eve. Biraz kafanı toparla sende. Belli ki kolay olmayacak hiçbir şey." Arabanın kapısını açarak ayaklarımı arabadan çıkardım.

Bu kısımlar ilahi bakış açısı ile yazılacaktır. Bunu yapmak zorundayım kızlar.

Askeri ünüformayı üzerinden çıkarmak için yılda birkaç kez geldiği odasına doğru yürüdü kalbini saran o tuhaf duyguyla. Hızlı olmalıydı. Cebinde duran telefonu kontrol ettiğinde takip ettiği numaranın bulunduğu noktadan ayrılacağını gördü. Üst üste gelen mesajlara yer yer sinirleniyor en çokta kıskanıyordu. Odasına girmekten vazgeçerek evin çıkışına doğru yürümeye başladı söylenerek.

"Ne doğum günüymüş arkadaş! Sanki size kaldı doğum gününü kutlamak!" Kapının yanına vardığında siyah postallarını taktı ayağına. Postalların iplerini dahi bağlamaya vakti yoktu.

"Nereye oğlum?" dedi annesi salona kurduğu kahvaltı masasını toplarken. "Yorgundun, duş alıp uyuyacaktın hani Sancak?" Feride bir yandan aylardır göremediği evladını görüyor olmanın verdiği mutluluk bir yandan onu kapı ağzında ünüformayla çıkarken görmenin verdiği korkuyla cebelleşirken duygularını pekte gizleyemiyordu.

"Uyku muyku bırakmadılar," dedi ağzının içinden içinden söylenerek. "Arkadaşlar aradı şöyle bir hava alacağız anne."

"Yavrum yorgundun hani?"

"Geleceğim anne," dedi Feride'ye yaklaşıp annesinin alnına değdirdi dudaklarını. "Gidip geleceğim korkma."

İçi özlemle taşıyordu; bir yanı ailesi, bir yanı unutamadığı kızla kaplanmıştı. Arkadaşlarının dalgaya aldığı kadar vardı unutamıyordu verilen sözleri. Unutturmamaya yemin etmişti zaten. Unutturmayacaktı. Bugün on sekiz yaşına basacak Gülseli'ye ve söz verdiği gibi gidip hatırlatacaktı kendisini. Durmadan Gülseli'nin telefonuna düşen mesajlara aldırmadan bu doğum gününü onunla geçirecekti. Hatta gerekirse her nereye gitmek istiyorsa ikisi gidecekti. Gitmelilerdi madem o kadar istiyorsa. Babasının paslanmaması için aralıklarla çalıştığı arabasını apartman otoparkından çıkararak Avrupa yakasının yoluna düştü. Yüreği gümbürdeyerek atıyordu. Onca operasyona girmiş birçok kez kurşunların hedefi olmuştu ama hiç böyle deli deli atmamıştı yüreği. Sanki biri avuçlamışta sıkıyordu avuçlarıyla.

Gül KOZASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin