29. Bölüm

18.6K 1.2K 925
                                    

750 ⛧ 700 yorum sınırımız olsun.

⛧⛧⛧⛧

Parmak uçlarıma üflenen korlu bir cehennem gibiydi yeniden arabaya binmem için elime tutunmuş eli. Gözlerinde hep gördüğüm ve sanırım hep görmek isteyeceğim kızıl lekeleri avuçlarında hissettiğim cehennemin bir parçası olduğunu düşünüyordum. Az evvel zaten sağlam olmayan direksiyona yumruk atan kendisi değilmiş gibi dingin olan haliyle beni saşkınlığa uğratıyordu. Ani geçişlerlerden hoşlanmıyordum. Frenlenemeyen öfkesinin önüne katıp savuracağı bir dal parçası kadar değersiz olmak istemiyordum.

"Beraber gidelim," dedi yeniden eliyle beni esir tutarken.

"Çok kolay kırıyorsun." Sesime binen yorgun ton benden bağımsız halde kendini ele veriyordu Sancak'ın gözleri önünde. "Hissettiğin ya da içine düştüğün her olumsuzlukta bana bunu yaşatamazsın."

Gözlerini yavaşça kaparken uzun kirpikleri yanaklarına döküldü birer gölge gibi ve başını yere doğru eğip nefeslendi. Göğsü her nefesinde inip kalkıyordu. Gözlerini açıp başını kaldırdı. "Haklısın. Haklı olduğunu bildiğim, hatta tepki vermekte gecikmeyeceğini bilsemde elimde degil. Sanki bu zamana dek çok zaman kaybetmişiz gibi hissediyorum." Tepeden topladığım saçlarımın bir kısmı yanaklarıma değiyordu. Yanağıma düşen saç tellerini parmaklarıyla tepeden topladığım yığının etrafına dolamaya başladı. "Bana biraz katlanamaz mısın? En azından gerçekten sabah söylediğin gibi sevgilim olduğuna inanmak istiyorum." Sabah bunu dile getiren ben olmamış olsam tıpkı diğer günlerde olduğu gibi zırhlı bir duvar gibi semsert olacaktı önümde.

"İnanmadığın için mi kalbimi kolayca kırabiliyorsun?" diye başladığım cümleyi devam ettiremeden dört parmağını aynı anda dudaklarıma örttü. "İnanıyorum. Hatta son zamanlarda inandığım tek şey diyebilirim. Sen her şekilde benimdin ama bu yol o kadar uzadı ki ben bana geleceğin yolu hep birilerinin tıkadığına kendimi inandırdım. Şimdi ise yanımda oluşunun bana verdiği korkunç cesareti bilemezsin. Eğer sen benim yanımdan geçen yıl daha iyi ayrılmış olsaydın ki bence şu an durumlar benim senin elini tutup çıkmama neden olurdu. Bunu yapamıyor olmanın verdiği huzursuzluğu bilemezsin. Evet yanımdasın ama bu benden sıkılmayacağın, seveceğin anlamına gelmiyor. Ve tabii tüm bu durumlar ortaya çıktığında yengemin beni senin yanında istemeyeceğini düşünüyorum. Haksızlık ediyor olabilirim ama anne olarak senin için en iyisini isteyebilir." Parmaklarını dudaklarımdan çeksede elini parmaklarımdan çekmeden diğer eliyle az önce oturduğum yerin kapısını açtı. "Beraber gidelim. Akşama kadar yemek yaptın şimdi bir de evde uğraşacaksın."

"Tek başıma yapmadım," dedim konuyu dallandırıp budaklandırmadan kesmek için çünkü benim içinde tehlike arz ediyordu bu konular.

"Ama en çok sen yaptın," dedi ısrar eden bir sesle.

"Niye pay ölçer mi koydun ortayada bu kadar eminsin?" Koltuğa oturmam için gözleriyle işaret ettiğinde yeniden oturdum. Sancak'ta az önce oturduğu yere oturup işaret parmağıyla burnuma ufak bir fiske attı. "Benim gözlerim pay ölçerden daha çok iş görür emin ol. O yüzden en çok sen yaptın diyorsam sen yapmışsındır."

Yüzümü kapıdaki cama dönerek bu meseleyi nasıl olurda toparlarım onu düşünmeye başladım. Evin taş duvarının yanına geldiğimizde ikimizde ezan vaktine az kaldığından hızla indik. Annem verandadaydı ve ikimizin üzerindeydi keskin gözleri. "Anne halam iftara davet ediyor," dedim utana sıkıla. Zaman yemek yaparken su gibi akıp gitmiş giderken aklımıda götürmüştü. Annem son dakika çağrılan ortamlara gerçekten istenmiyor olduğunu düşünerek gitmez bana da hep bunun doğruluğunu birçok kez ispat ederek benim de yapmama engel olurdu.

Gül KOZASIWhere stories live. Discover now