KAYIP

19.5K 1K 186
                                    

Artık kaç gündür burada tutulduğumu hesap edemez olmuştum.  Şuan da gece miydi yoksa gündüz mü onu bile bilmiyordum. Açlığımı hissetmemek için sürekli zorla uyumaya çalışıyordum.

Tahminimce Pars'la görüştüğümden bu yana 3 veya 4 gün geçmiş olmalıydı.  Tabii yanılmıyorsam. Susuzluğum ve açlığım dayanılmaz hale gelmişti. Ben aç kaldıkça bebek benden beslenmiş bu yüzden de karnımın derisinde morluklar oluşturmuştu.  Derimin artık inceldiğini gözle görebiliyordum, kötü durumdaydım.  Ölmekten bile daha kötüydüm.

Kimsenin gelmediği gibi Azat'ta bir daha gelmemişti.  Gerçi gelmesi artık umurumda bile değildi. Sonuçta beni buraya kapatan oydu. 

Günlerdir açılmayan demir kapının açılma sesini duymamla güçlüklede olsa başımı o yöne doğru çevirdim. Gözlerim gelen kişiyi seçmekte önce zorlandı.

Daha fazla ne yaşayabilirim derken hep daha fazlasına maruz kalıyordum. Burada ne işi olduğunu bile anlamadığım Çisem yavaşça ilerleyerek parmaklıkların önüne diz çöktü. Artık hiçbirşey için şaşırmıyordum. Bu hayattaki aptal yerine konan tek insan ben olabilirdim. Belki de şimdiye kadar insan olarak tanıdığım bütün herkes kurttu . Elinde tuttuğu bir kovayı yere koydu . Benim burada olduğumu herkes biliyordu demekki .

"Seni buraya mı attılar . Duyunca çok üzüldüm. Çok yazık olmuş " dedi . Buraya dalga geçmek için geldiğini o konuşmadan da anlayabilirdim. 

" Ne için geldiysen söyle sonra defol git Çisem!" Gücümün son kırıntılarını bu sürtüğe harcamaktan nefret ettim .

"Pars senin burada olduğunu söyledi.  Sana su vermem gerekiyormuş.  Canım sevgilim öyle de düşüncelidir.  " demesiyle kovadaki suyu parmaklıklardan yüzüme dökmesi bir oldu . Sırılsıklam olmuştum.  Zaten zindan soğuktu şimdi bu buz gibi su bana hiç yardımcı olmuyordu. 

"Nasıl hayatım susuzluğunu giderebildin mi birazcık ? " kahkası zindanda yankılandı.  Pars hala Çisem'le sevgiliydi demekki.  Hayatımdaki herkesin bana yalan soylemesinden bıkmıştım.  Nasıl Çisem'e güvenip de bana yardım etmesi için gönderebilmişti ?

"Sen yokken dışarıda Pars'la çok güzel vakit geçiriyoruz. Belli mi olur belki çocuklarımızın arasında sadece ay farkı olur ? Ne dersin ? " Çisem'e ve sözlerine tahammül edemiyordum artık.  Soğuktan dudaklarımın da morardığına emindim . Titrememi durduramıyordum.

" Hayatım susuzluğunu giderdiğini düşünerek gidiyorum . Ama sana gitmeden son bir iyilik yapayım " Cebinden çıkardığı küçük cam şişeyi uzanabileceğim bir mesafeye bıraktı. 

"Bebeği doğurmak istemediğin için burada olduğunu duydum. Bu şişenin içindeki karışım bebeğinin düşmesine sebep olur.  İç kurtul bebekten . Son bir dileğim umarım ikinizde ölürsünüz."

Saçını savurarak arkasını dönüp uzaklaştı.  Topuk sesleri kesilene kadar sadece dinledim . Bana bebeğimin düşmesi için ilaç getirmişti. Hayatım boyunca karnımdaki kendi canımdan bir parçadan kurtulmak isteyeceğim aklıma gelmezdi.

Yavaşça şişeye doğru uzandım. Buradan tek çıkış biletim bu bebekten kurtulmaktı. Böyle bir hayatı haketmezdi hiç bir bebek. Şişenin kapağını hızlıca açarak kendime düşünme fırsatı vermeden tek seferde bitirdim. İçindeki sıvı boğazımı yakarak ilerledi. Boş şişeyi hemen cebime sakladım. Birisi geliyordu . Ayak seslerinden erkek olduğunu tahmin edebiliyordum ama artık beklediğim kimse yoktu . Azat kapıdan girdiğinde ilk gördüğü şey yerdeki kova ve benim sırılsıklam olmuş titreyen vücudum oldu.

"Bunu kim yaptı? Kim benim olana zarar verme cesareti gösterdi! "

Sesinin zindanın dışında bile yankılandığına emindim.  Sesi tamamen bir kükremeydi.  Pars'la benim  açamadığım parmaklığı tek seferde açtı. Üzerindeki ceketini çıkararak bana sardı ama bu titrememin geçmesi için yeterli değildi.  Burnuma onun mis gibi kokusu dolduğunda istemsizce içime çektim.   Beni kucağına aldığı an ağzımdan kanlar gelmeye başladı ve başımın geriye doğru düşmesine engel olamadım.

TOHUM SERİSİ 1 -  İhanetin KaranlığıWhere stories live. Discover now