35 - i hope you see my worth.

20.5K 2K 1.1K
                                    

"Minseo, cidden..."

"Of Jeongguk! Dinlesen ölürsün sanki. Geçirdiğimiz yılların hiç mi hatırı yok?" kollarını önünde kavuşturmuş, çatık kaşlarıyla gitmesini engelleyen kıza bıkkın gözleriyle baktı. Son raddeye gelmişti, tanıklık ettiği her şey onu öylesine zorlamıştı ki delice bir şey yapmamak için acilen bu bardan olabildiğince uzaklaşmalıydı. Sırf az önceki boğucu ortamdan kaçabilmek ve biraz da olsun zihnini başka bir şeyle oyalamak için ona katlanıyordu, yoksa çekip gitmek oldukça basitti.

"Niye peşimi bırakmıyorsun?" Minseo birkaç saniye düşünürmüş gibi yaptı ve sırıtarak omuzlarını silkti. "Canım istemiyor." pişkin cümlesi, zaten sıkılan Jungkook'un canını daha çok sıkarken gözlerini devirerek derin bir nefes almasına yol açtı.

"Hiç değişmeyeceksin, değil mi?" Minseo sırıtışını bozmadan omuzlarına dökülen siyah saçlarını savurdu ve bir adım daha Jeongguk'a yaklaştı. Kendisi de bir alfa olmasına rağmen Jeongguk'un karşısında küçücük kalıyor oluşu sinirlerini bozuyordu. "Geri geldiğinde beni bıraktığın gibi bul diye asla değişmeyeceğim."

"Kafanda kurmuşsun yine." Jeongguk'un karşısında oldukça cüretkar olan alfa, kafasını olumlu anlamda salladı. "Hayal kurmaya bayılırım." Jeongguk sıkıntıyla derin bir nefes aldı. "Ne istiyorsun?"

Minseo'nun yüzüne yayılan hınzır sırıtış bu soruyu sormasının hata olduğunun bir habercisiydi sanki. "Bekle burada," Minseo işaret parmağını önüne uzatıp birkaç adım uzaklaştı ve tekrar arkasını döndü. "Jeongguk sakın bir yere ayrılma."

Jeongguk ofladı ve kafasını salladı, az da olsa ne yapacağını merak ediyordu.

"Otursana Jeonghan, nereye gidiyorsun?" Barın diğer köşesindeki Yoongi imayla söylendiğinde Jeonghan duraksadı. Yüzsüz gibi gelip Taehyung'un nerede olduğunu sorması sinirlerini bozmuştu. "Aynen, hasret giderelim biraz." Namjoon bacak bacak üstüne atıp öne doğru eğildiğinde Jeonghan, gözlerini devirmemek için kendini zor tuttu. İki tane alfayla baş edemeyeceğinin bilincindeydi. Onu çatık kaşlarıyla izleyip hiçbir şey söylemeyen Jimin'in karşısına ağır hareketlerle oturdu.

Yoongi göz ucuyla birkaç masa ötede Jeongguk'u izleyen Taehyung'a döndü, birazdan Jeongguk'un yanına gidecekti, emindi buna ve Jeonghan'ın tekrar aralarına girmesine izin verecek hali yoktu. Herkes kadar o da Jeonghan'ın bu tavırlarından bıkmıştı. "Ee Jeonghan? Son günlerde hayatından oldukça keyif alıyor olmalısın." Namjoon imayla sırıttığında Jeonghan arkasına yaslandı. "Evet." diye kestirip attı, bir aralar çok eğlendiği bu insanlara artık nezaketen katlanıyordu, doğum gününe davet ettiği için pişman olmak üzereydi.

"Tabii, kardeşinin hayatını mahvetmek sana zevk veriyor olmalı." dakikalardır konuşmayan Jimin sonunda konuştuğunda Jeonghan kaşlarını çatarak ona döndü. "Ne demek istiyorsun?" Jimin omuzlarını silkti ve gözlerini devirdi. Demek istediği şey oldukça açıktı ve Jeonghan'la tek kelime daha konuşmak istemiyordu.

Köşedeki masada arkadaşlarıyla oturan Taehyung, somurtkan yüz ifadesiyle Jeongguk'u izliyordu. Dakikalardır tanımadığı bir kızla konuşmuş, geldiklerinden beri onunla bir kere bile göz teması kurmamış, Jeongguk'la konuşmaya çalıştığı her sefer başarısızlıkla sonuçlanmıştı. İstemsizce ofladı, sorun neydi anlamıyordu. Çok yakın olmadığı arkadaşlarıyla oturmak zorunda kalmıştı, Hoseok ve Seokjin gelmediği için onlara çok kızacaktı. Onlar burada olsaydı yaşanan şeyleri anlatıp bir çözüm yolu bulmalarına yardım ederlerdi. Sorunun ne olduğunu bile bilmiyordu ama çözüm yolu arıyordu.

İstemsizce dizini sallıyor, durmadan dudaklarına dişlerini geçirip duruyordu. İçine düşen stresin ve boşluğun sebebi hakkında hiçbir fikri yoktu. Bakışlarını sırtı ona dönük olan alfadan bir türlü çekemedi. Jeongguk'un varlığı sürekli dikkatini dağıtıyor, sorunun ne olduğunu öğrenmek için yanıp tutuşuyordu.

what about usWhere stories live. Discover now