{14}

1.1K 61 232
                                    

_____________________________________________
Uzun bir bölüm oldu ama galiba yazarken en çok zevk aldığım bölüm oldu. Son kısımları okurken neden alduğunu anlarsınız. Büyük ihtimalle bir bölüm daha yazıp bu hikayeyi tamamlayacağım. Yorumlara cevap veremediğim için de lütfen yanlış anlamayın yeterince vaktim olmuyor. Bu bölümü bile bu senenin birkaç ayında ayrı ayrı yazarak yapabildiğim bir şey oldu.

İyi okumalar.

_____________________________________________

Odasaku tüm gece uyuyamamıştı. Yanında hiçbir sorun yokmuş gibi büyük bir rahatlıkla yatan sevgilisine baktı. Odasaku asla canı sıkkın veya sinirliyken uyuyamazdı, uyuyanlarda ise büyük bir problem olduğunu düşünürdü. İç çekip yüzünü ovdu ve ayıkmaya çalıştı.

Pencereden içeriye ılık bir hava akımı vardı bu yüzden çıplak vücutlarını sıcak tutuyordu. Önüne düşen saçlarını arkaya yatırdı ve açıkta kalan bedenin üzerine ince yatak örtüsünü örttü. Bu kadar kıyamıyordu ona. Böylesine şeytani düşünen birisini bu kadar çok düşündüğü için kendinden nefret ediyor fakat yine de mantığına engel olamıyordu. Kaçmayı ve başka bir yerde yaşamaya bile çalışmıştı fakat ne Mori buna izin vermişti ne de atanmasına yardımcı olabilecek Ango buna yardımcı olabilmişti.

Aşk akıl ve mantığın bittiği yerdir.

Odasaku'nun onunla olan ilişkisi de işte bu cümleyi temel alıyordu. Yoksa Odasaku düzgün bir insandı. Ama bunlar anlatılması karmaşık ve güç şeylerdir. O yüzden biz gelin gidişhata odaklanalım.

Ayağa kalkıp hepsi bir yerde olan kıyafetlerini toparladı ve düzeltip giyindi. Gün daha başlamadan Chuuya'nın yanına gidip onu görmek istemişti. Eşyalarının hepsini aldığına emin olunca kapıdan çıkmadan önce bir kez daha ona baktı ve oradan ayrıldı.

Mori kapının kapanma sesini duyar duymaz gözlerini araladı. Üzerindeki örtüyü atmak için kavradı fakat istese de yapamadı. Gözlerini tekrardan yumdu.

Sonun yaklaştığını biliyordu.

Yıllardır yerini edindiği mafyadan koparılmak üzereydi.

Bunun olmaması için çok uğraştı çünkü kalıbına girdiği şeytandan birden çekilip çıkarılmayı istemiyordu. Senelerdir bunun uğraşını vererek en sonunda hiçbir sıkıntısı olmayacağını biliyordu. Yanılmıştı. Şimdiyse bu uğraşa silbaştan başlayacak olma düşüncesi canını sıkıyordu. Önünde açıkça görünen iki seçenek vardı.

Herkesi inandırdığı yalanıyla Odasaku ile kaçıp kaybolmaya hazırdı. Bu ilkiydi. Diğeriyse zaten ölecek olmasıydı. Tekrardan düşündü ölmeyi ama saniyesinde başını iki yana salladı. Ölmeyi istemiyordu. Ölmekten korkusu yoktu, bu işin içindeyse bir gün elbette ki ölüm tehlikesi yaşayacaktı. Sadece ölecek kadar yaşlı olduğunu düşünmüyordu. Kırkına yakınlaşan birisi için hayat devam ediyor olmalıydı. Oldurmalıydı.
Galiba başka seçeneği kalmıyordu. Mafya kaynaklarını bir yere kadar sarf edilebilirdi. Sonuna kadar sarf etse bile.. Bunları yıllardır kendine bir bariyer oluşturmak için harcamıştı. Sadece parasını değil, her türlü kaçak ve değerli olan mallarını, adamlarını, kendisine bağlı karakol ve idarileri, kontratları ve anlaşmalı olduğu endüstrilerin tüm imkanlarını.

Senelerin uğraşı nasıl oldu da işe yaramadı peki? Diye sorduğunuzda da işte burada Dazai işin içinde bulunuyor. Mori, şeytanın yeryüzündeki elçisiyse Dazai de Şeytanın bizzat kendi üzerinden çıkarıp Dazai'ye giydirdiği kaftanıydı... Durum böyle olunca Mori'nin neden kaybedeceğini düşünmesi anlaşılır bir sonuç oluyordu.

Genç AşıklarWhere stories live. Discover now