{1}

6.8K 290 983
                                    


Şubat ayı, güzelim bahçedeki tüm ağaçların yaprakları dökülmüş, artık dallarında ince bir kar tabakası bulunduruyordu. Zemin ise bembeyaz bir battaniye misali, ancak havada krskin bir soğuk var. Herkesten iki saat daha erken gelmiş genç bir çocuk önce boş sınıfa boş gözlerle bakmış ve pencere kenarındaki yerine geçmişti. İnsanı mayhoş edici karı sakinlikle seyrediyordu. Sınıfa girdiğinde fark ettiği ilk şey tekrardan havasızlıktan kaynaklanan o rahatsız edici kokuydu. Bu yüzden genç çocuk sadece kendi penceresini açıp sırasına yerleşti.

Üzerindeki siyah kabanı sımsıkı sarmıştı bedenine, açık mavi tonundaki uzun atkısı kızarmış burnuna kadar çekiliydi, daha alamadığı eldiveni yüzünden başındaki bereyi almış ve ellerini berenin içine sokup bacaklarının arasına ısınsınlar diye sıkıştırmıştı. Bacaklarının altına ekstradan giymiş olduğu eşofman bile zor yetiyordu ona. Bakışları arka duvara yöneldi. Sınıfın kliması, gerçekten iyi çalışıyordu ancak... Gencin boyu şalteri kaldırmak için fazla kısaydı. Kumanda ise öğretmenler odasında, koridora çıkmak vardı işin ucunda ve ayrıca ulaşması için herhangi bir sıra kullanabilecek olmasına rağmen ayakkabılarının altı çamur ve buz ile kaplıydı, klima altındaki sırayı bunun için kirletecek değildi. Yüzünün yarısı atkıya gömülü olan klimaya dönük yorgun ifadesi kızgınlaştı ve kaşlarını çattı. Ne yazık ki kulaklıklarını takıp bir başkasının açmasını bekleyecekti.

Kar tanelerinin üzerine uçuşmaya başlamasıyla rüzgar hiddetini arttırmıştı. Genç erkeğin kızıl saçları aniden tümden havalanıp alnını tamamen açtı, yüzüne birden çarpan soğuk esintiyke gözleri yaşarmaktan kısılmıştı. Ellerini berenin içinden çıkarmamaya dikkat ederek ayağa kalkıp pencereyi zar zor kapadı. Burnundan rahat bir nefes vererek tekrar oturdu. Önündeki telefona gelen bildirimin sesiyle bakışlarını dışarıdaki yoğun kar yağışından ayırıp telefonuna döndürdü. Ellerinin ısısının ona yettiğini hissederek telefonuna uzandı. Mesaj Tachihara'dan gelmişti. Önce bir günaydın mesajı ardından gelemeyeceğini açıklamıştı kendine. Havaya bakıp tekrardan sinirlenmişti.

"Lanet... Umarım daha da başka kimse gelmez de bende eve gitmeye... Çalışırım. Gerçi geri dönüşüm bile zor olucak gibi görünüyor."

Dışarıda gittikçe bozaran havaya bakılınca burada mahsur kalacağı kesindi. Kısa bir tamam cevabından sonra cebindeki kulaklıkları çıkarttı ve atkısını yarıladı. Dinlemek istediği müziği listesinden seçse de kulaklıkları takamadan sınıfın kapısı açılmıştı. Kendinden başka birisinin dersin başlamasına daha iki saat varken gelmesine şaşırmıştı ki gözleri merakla açılmış ve kapıyı aralayıp da içeri girecek kişiyi izliyordu Chuuya.

Dazai, göğsüne bastırdığı kırmızı ve küçük boyutlardaki kitabını iki siyah eldivenle kaplı ellleriyle korumak için kapatmıştı. Chuuya'nın şaşkın mavi gözleri dikkatle inceliyordu onu. Bembeyaz gözüküyordu. Kahverengi saçları bere takmadığı için kar taneleriyle doluydu, kahverengi uzun kabanı üzerindeki karın neminden koyulaşmıştı ve burnu... Kıpkırmızıydı çünkü atkısını gevşek bağladığı için fırtına boynunu da aralıklı bırakmıştı. Chuuya hayret etti, bu gidişle hasta olucağı kesindi. Şu çocuğun rahat tavırları diye içinden geçirip göz devirdi. Ancak hala onu meraklı gözlerle izlemeye devam ediyordu.

Günlerden salıydı, Chuuya okula daha ilk defa pazartesi günü yine bugün de olduğu gibi iki saat erken gelmişti, kendisinden bir saat kadar sonrasında ise Dazai gelmişti. Chuuya'ya göre onun erken geldiğini gördüğü için şaşkınlıkla kendisine baktığı o ilk andaki Dazai'nin ifadesi ona garip gelmişti. Erken gelmesinde bir sıkıntı olamazdı ya, niye öyle şaşkın bakmıştı, hem ona neydi. Dün ve bugün. Chuuya bencilce düşünmeden edemiyordu. Dazai'nin daçlarındaki kar tanelerinden kurtulma çabası onu gülümsetti. Küçük bir çocuk gibi hem başını sağa sola savurup aynı anda aynı elini kullanması Chuuya'ya keyifle seyredebileceği bir manzara kazandırmıştı.

Genç AşıklarWhere stories live. Discover now