07

6.2K 162 31
                                    

"Demek aynı okuldasınız." Yeni ortağımız, Bade ve Giray'ın babası olan kel koruma tipli adam, etini kesmekle uğraşırken sorusunu ortaya atmıştı.

Cevap vermeye pek istekli değildim, neyseki Bade, benim tam aksime konuşmaya çok hevesliydi. "Evet," dedi elini çenesinin altında birleştirirken. "Alisa, henüz birinci sınıf ama birbirimizi tanıyoruz."

Tanımaz olaydık.

"Ne güzel," diye gülümsedi annem. "Eminim Bade harika bir arkadaştır."

Arkadaş değiliz ki anne, demek istesem de cevaben gülümsemekle yetinmiştim. Ya, ne iyi arkadaş, bilemezsin.

Babam, sohbete katılarak, "Giray, sen neden ablanın okuduğu okulu takip etmedin?" dedi, elindeki peçeteyle ağzını silerken.

Giray, kendinden ödün vermiyordu. Onu tanıdığım zamanki gibi gevşek bir tutum halindeydi ki bu oturuşundan bile kendini belli ediyordu. Rahatça oturduğu sandalyede, bir eli Bade'nin sandalyesinin arkasında yer alırken diğer eliyle de önündeki su dolu bardağı çeviriyordu. "Bade'yle bir kere ayrılalım dedik."

Gözlerimi devirdim. Kazanamadım demiyordu da başka şeyler atıyordu ortaya.

Babam güldü. "Muhsin, geleceğin patronu ne kadar rahat öyle."

Adını Muhsin olarak öğrendiğim kel adam, gülerek bezgin bir bakış attı. "Sorma, öldürüyor bu çocuk beni. Şimdi üçüncü sınıf ama o okuyana kadar neler çektik anlatamam. Hayırlısıyla bir an önce mezun olsa da benim de şu yükler bir kurtulsa diyorum."

Ciddi anlamda adamın dediklerine hak verebilirdim, Giray'ı ikinci görüşümdü fakat adamın dedikleriyle puzzle parçaları misali uyuşuyordu.

"Senden daha iyi yöneteceğim konusunda bir şüphen olmasın, babacığım."

Giray'ın bu cevabına masadakilerin tepkisi gülmek, Bade'nin yandan bir bakış atmak, benim ise göz devirmek olmuştu.

Yemeğiyle ilgilenmeyi bırakan ve adını Yıldız olarak öğrendiğim kadın, ellerini çenesinin altında birleştirerek bana baktı. "Çok yakışmış, güle güle kullan." Gülümsedi.

Ne dediğine anlam veremeyerek kaşlarımı kaldırdım. Ney çok yakışmıştı ve neyi güle güle kullanacaktım, bilmiyordum.

Babam, olaya el atmak istedi. "Ah, Alisa'ya söyleme fırsatım olmadı," Bana dönerek gözlerini boynuma indirdi. Boynumdaki kolyeye. Ardından yeniden bana baktı. "Muhsin Bey, bu tarz takıları üretiyor. Boynundaki kolye de son çıkan tasarımlarına ait."

"Öyle mi?" dedim kaşlarımı havaya kaldırıp dudaklarıma sahte bir gülümseme eklerken. Babamın bana şimdiye dek hediye verme gibi bir durumu olmadığından hemen inanma gibi bir gaflete düşmediğim için memnundum. Demek ki, yeni ortaklarımızın gözünü boyamak için takılmış bir aksesuardı. "Çok güzelmiş," diye mırıldandım.

Muhsin Bey, iltifatımı kabul edip teşekkür ederken kızını işaret etti. "Bade çiziyor koleksiyonu. Gençlerin zevkine bir noktadan sonra hitap etmek zorlaşıyor. Çok şanslıyım ki son modaya uyan ve babasına yardım eden bir kızım var."

Bade, utanmış bir şekilde gülümsedi.

Koyu renk saçları, ona eşlik eden saçının renginde gözleri ve kaşları vardı. Yüzü hafif yuvarlak olsa da elmacık kemikleri belirgindi. Dolgun dudakları vardı ve bu gece toprak tonlarında bir ruj sürerek krem rengi elbisesiyle bir uyum yakalamıştı.

Onu en son kendi partisinde görmüştüm. Eflah'la birlikteydi. Daha sonra ikisini görmemiştim. Hala görüşüyorlar mı, haberim yoktu. Ama Bade'ye bakınca sadece ihtiyaçları için Eflah'la takıldığını sanmıyordum. Sadece Eflah'ın ihtiyaçları için de kabul edeceğini düşünmüyordum. Ne kadar kabul etmek istemesem de hareketleriyle, tavırlarıyla ve görünüşüyle gerçekten güzel bir kızdı.

AKREBİN ZEHRİ (YARI TEXTİNG) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin