14

6K 198 14
                                    

Sabah ezanından sonra eve gelen adam, elindeki anahtarı birkaç denemeyle deliğe geçirdi ve çevirerek kapıyı açtı, içeri geçti. Sessiz bir şekilde ardından kapıyı kapattığı esnada, daha yeni yeni hava loşlaşmaya başlamıştı, bu sebeple de içerisi hala daha karanlık gözüküyordu.

Buz mavisi gözleri başka yerlerde fazla oyalanmadan ensesini ovuşturdu. Kasları gergindi, bu sebeple bir duş alması gerekiyordu.

Yukarı çıkmak için merdivenlere yöneleceği esnada arkasından bir ses geldi.

"Eflah, nereden geliyorsun?"

Annesi, odasının kapı eşiğinde durmuş, fısıldayan bir sesle Eflah'a sorusunu yöneltmişti. Eflah, neden kısık sesle konuştuğunu bilmese de kendi de fazla yüksek olmayan bir sesle, "Bir yerlerdeydim işte." diye cevap verdi üstünkörü bir ifadeyle.

Annesi, ısrar etmedi. Oğlu böyleydi çünkü. Ondan cevap almak pek de mümkün değildi. Yine de bir umut soruyor ve sabah ezanına kadar nerelerde olduğunu merak ediyordu. Özellikle de Alisa'yla birkaç saat önce bir şeyler yaşadıkları bu denli belliyken...

Genç kadın, Alisa ve Eflah arasında ne olduğunu bilmese de Alisa'nın nadiren ağladığını görmüştü, bir elin parmağını geçmezdi ve birkaç saat önce küçük bir kız çocuğu gibi kollarında daha da küçülmüş, incinmişti sanki.

"Eflah," dedi kadın yeniden. Bu defa pervazdan omzunu çekmiş ve oğluna doğru adımlamıştı. Sesi hala kısıktı, çünkü Alisa nihayet yeni uyuyabilmişti. Eflah'ın adımları duraksadı ve omzunun üzerinden annesine döndü. Genç kadın, kollarını önünde çaprazlamıştı. "Alisa'yla ne oldu aranızda?"

Eflah, annesiyle göz temasını keserek başını yeniden öne doğru çevirmişti. Duraklamadan merdivenlerden çıkmaya başladı. "O haklı." diye ağzının içinde yuvarladı kadına cevaben. Neler olduğunu bilmeyen kadın, Eflah'ın bu cevabıyla dudağını ısırarak başını iki yana salladı. Her ne olmuşsa Alisa'nın gerçekten kırıldığı belliydi. Fakat ikisi de inatçının tekiydi ve aralarında neler olacak bilmiyordu.

Eflah, bir adım bile duraksamadan merdivenleri çıktı ve kendi odasına geçerek kendini banyoya attı. Açtığı suyun altına girdi ve başını önce sağ, ardından sol omzuna doğru yatırarak kaslarını gevşeltmeye çalıştı. Güçlü vücudu, kaskatı kesildiğinden sebep su bile kaslarını açmaya faydalı olmamıştı.

Beline doladığı havluyla odasına geçtiğinde gardrobuna gitti, içinden birkaç parça kıyafeti çıkardı ve üzerine hızlı bir şekilde geçirdi. Hareketleri aceleciydi, bir saniye bile yerinde durmuyor, sanki yerinde durduğu anda aklını düşünceler ele geçirecek gibi hissediyordu.

Islak saçlarını havlu yardımıyla kuruladı, nemli kalan kuzguni siyahı saçları alnına doğru dökülmüş olsa da bu bile onu yakışıklı göstermeye yetiyordu.

Odasından birkaç eşya daha aldı ve yeniden merdivenlere yönelerek aşağı indi. Geldiği zamana göre loş olan hava, şu an aydınlanmıştı ve içerisi ayan beyan belli oluyordu.

Merdivenleri inerken gördüğü görüntüyle adımları durakladı. Adem elması hareket etti, yutkundu. Kendine hakim olamadı, adımları onu doğruca karşı koltuğa götürdü. Hemen önünde yer alan sehpaya kalçasını yasladığında koltukta uyuyan kıza yaklaşmıştı.

Güzel yüzü, ağladığını belli edercesine ıslaktı. Gözlerinin altı kızarmış, gözleri ve dudakları şişmişti. Bu, ağladığının bir kanıtıydı aslında. Alisa, kimsenin yanında ağlayan biri değildi. Fakat Eflah, onun gözyaşlarını gören tek kişiydi belki de. Ondan sebep ağladığını fark edebilmiş ve çenesinin kasılmasına engel olamamıştı. Kız, iki elini yanağının altına koyduğundan dolayı yanakları dudaklarına doğru yaslanmış ve dudakları daha da şiş bir görüntü elde etmişti.

AKREBİN ZEHRİ (YARI TEXTİNG) +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin