On beş

9.2K 734 311
                                    

"Tekrar teşekkür ederim Betül, kendimi biraz daha iyi hissediyorum sayende."

"Rica ederim Eren, bir şey yapmadım ki." Heyecanlı bir gülümsemeyle elimi tuttuğunda kaşlarımı çattım. Diğer elini benim elimin üzerine kapattı ve usulca okşadı. "Ne zaman ihtiyacın olursa beni arayabilirsin, senin için her zaman vaktim olur."

Aramızda bir yanlış anlaşılma olmasını istemediğim için elimi kendime doğru çekmeye çalıştım ama tutuşunu sıkılaştırarak bana engel oldu. "Betül bu akşam çok güzel vakit geçirdik, bunun için teşekkür ederim ama-"

"Bence de çok güzel vakit geçirdik," diyerek sözümü kesti heyecanla. "Ama artık eve girmeliyim, çok geç oldu babam sorun çıkartabilir."

"Tabi," dedim kafamı aşağı yukarı sallayarak. "Gir sen, benim yüzümden sorun çıkmasın."

İlk önce evine, sonra da sokağa bir bakış attı. İlk başta nedenini anlamamıştım, ama sonra yüzüme doğru uzanıp yanağıma kısa bir öpücük kondurunca gözlerim kocaman oldu.

Koşar adımlarla evine doğru gidince şaşkınlıktan tek kelime edememiştim. O arkasına bile bakmadan içeri girmişti bile ama ben hala olduğum yerde öyle bekliyordum.

Galiba yarın Betül'le ciddi bir konuşma yapmam gerekiyordu. Sadece arkadaşça bir buluşmaydı bu, onu umutlandırmış mıydım?

Ona karşı bir şey hissetmediğimi ve bu işin olmayacağını kibar bir dille anlatmalıydım biran önce, yoksa kalbini kıracaktım ve amacım kesinlikle bu değildi. Üstelik bu geceden sonra bizden güzel iki arkadaş olur sanmıştım, Betül'ün sohbeti sarıyordu.

Sıkıntıyla nefes vererek arkamı döndüm ve arabayı bıraktığım mekana doğru yürüdüm. Betül'ün babası sıkıntılı bir adam olduğu için onu sokağa girmeden önce bırakmamı istemişti ama benim için yaptıklarından sonra onu tek bırakmanın doğru olmayacağını düşünmüştüm. Bu yüzden arabayı Serdar'la ortak olan kavga mekanımızın önüne bırakmış sonra da Betül'ü yürüyerek evine bırakmıştım.

"Belki de arkadaşça bir öpücüktü.." diye mırıldandım kendi kendime. "Hiçbir art niyeti olmayan, arkadaşça, masum bir öpücük."

Dalgın dalgın arabamın olduğu yere gelince kafamı sonunda kaldırmıştım.

Kaldırmıştım kaldırmasına, ama küçük bir sorun vardı.

"Siktir ya." Arabalıktan çıkmış arabamın yanına koşarak gittim. O kadar beklenmedik bir olaydı ki, şaşkınlıktan sinirlenemiyordum bile. "Bebeğim, ne yaptılar sana?" Bütün camları kırılmış olduğu için her yere küçük küçük cam parçaları dökülmüştü. Şaşkınlığım yavaş yavaş azalıyor, yerine misliyle öfke bırakıyordu. "Hangi orospu çocuğu yaptı lan bunu!"

Her yere karanlıktı ve kimsecikler yoktu, etraftan tek çıt çıkmadığı için her kim yaptıysa çoktan kaçtığı belliydi.

Dudaklarımı büzerek arabamın hasar görmemiş yerlerini okşadım, tamir olunur muydu bilmiyordum bile.

"Sana söylemiştim."

Nerede duysam tanıyacağım ses tonu arka tarafımdan gelince büyük bir sinirle sesin geldi tarafa döndüm. Parmak uçlarıma kadar titriyordum şu an sinirden.

"Sen yaptın değil mi, amına koduğumun piçi?" Mekanın içinde olduğu için karanlıktı ve kim olduğu bile belli olmuyordu, ben sesinden tanıdığım için Serdar olduğunu biliyordum. Büyük adımlarla yanına kadar gittim ve yakalarını kavradım. "Amacın ne lan senin!"

Dışarıyı ışıtan ay sayesinde içeriye de hafif bir ışık düşüyordu, yanında olduğum için yüzünü net bir şekilde görebiliyordum şimdi. Kavradığım yakalarını kurtarmak için kollarımı ittirerek geri çekilmemi sağladı, sıkı tutmadığım için kolayca kurtulmuştu tutuşumdan.

DÜŞMAN -BXBWhere stories live. Discover now