On dokuz

9.6K 803 285
                                    

Yemeğin başından beri sessiz sessiz, bakışlarını tabağından kaldırmadan yemeğini yiyen kardeşine kaşlarını havalandırarak baktı Serdar. "Kaan, okulda canını sıkacak bir şey mi oldu bugün?"

Serdar'ın sorusuyla annesi de küçük oğluna dikkat kesilmiş, vereceği cevabı duymak için ağzındaki lokmayı daha ağır bir şekilde çiğnemeye başlamıştı.

Kaan kafasını yavaşça kaldırdığında Serdar kardeşinin gözlerindeki tereddütü görüp kaşlarını merakla havalandırdı. "Abi, ben de okuldan sonra seninle çalışmaya karar verdim."

"Öyle mi?" diye sordu şaşırarak. Tavrı alaycıydı Serdar'ın, ama sesi kesinlikle kızgın çıkmıştı. "Senin yaşın kaç başın kaç oğlum, nereden çıktı bu durduk yere?"

Kaan abisine kararlılığını kanıtlamak ister gibi omuzlarını dikleştirdi. "Bir yıl olacak neredeyse abi, şu parayı bir türlü denkleştiremedik. Benim de katkım olsun istiyorum, işe yaramak istiyorum."

"Oğlum o nasıl söz," diyerek konuya dahil oldu annesi. Kaşları çatık, duyduklarının şokunu yaşıyordu. "Sen sadece okulunu oku, biz senden başka bir şey beklemiyoruz."

"Abim hem okuyor hem çalışıyor, ben de onun gibi yaparım? Okulu bırakacağım demedim ki!"

"Kaan!" Serdar elini açıp sertçe masaya vurunca Kaan'ın heyecanla başlayan cümlesi kısılan sesiyle bitmişti. "Uzatma, hayır dedik ya." Kaan'ın asıl söylemek istediği şeyin bu olmadığını anlamıştı, bu yüzden sakinleşip derin bir nefes aldı ve devam etti. "Sen söylesene bir, nereden çıktı bu çalışma isteği birden bire? Başka bir şey olmuş, belli."

Bakışlarını kaçırıp annesine baktı Kaan, onun da kafasını salladığını görünce tekrar abisine döndü. "Okuldan dönerken İhsan abi önümü kesti. Abine söyle parayı bulmadan dışarı adım atmasın dedi."

Öfkeden kıpkırmızı olmuş abisini görünce çoktan anlattığına pişman olmuştu tabi ama iş işten geçmişti bile.

"O puşt seni mi sıkıştırdı?" Serdar birden bağırınca karşısında oturan ikili aynı anda sıçramıştı.

Biliyordu, İhsan Kaan'a bir şey yapmazdı çünkü onun derdi kendisiyleydi ama onun karşısına çıkıp onu tehdit etmesi bile Serdar'ı delirtmek için yeterliydi.

"Serdar, oğlum bir sakin kurban olayım. Aklınca kendini hatırlatıyor o kadar, seni bulamayınca Kaan'a görünmekte bulmuştur çareyi." Her ne kadar söylediklerine kendi bile inanmasa da oğlunu başka türlü sakinleştiremeyeceğinin bilincindeydi kadın. Gece gece Serdar yine delirip olay çıkarmasın diye mecburen temkinli davranıyordu.

"Demek ki benim de kendimi hatırlatma zamanım gelmiş anne." Yarın sabah, ilk işi o orospu çocuğunun ağzıyla burnunun yerini değiştirmek olacaktı. Serdar'ı ortalıkta göremeyince meydanı boş bulmuştu demek ki. "Ben yarın ikinci bir iş ayarlayacağım kendime, siz ikiniz de şimdiye kadar ne yapıyorsanız öyle devam edeceksiniz," dedi işaret parmağını tehdit eder gibi ikisine doğru sallayarak, sesi netti. Kendisine surat asan kardeşinin saçlarını dağıtıp sesini alçalttı. "Sen de böyle saçmalıklarla yorma beynini, sınavı kazanmak için lazım olacak sana."

"Okul," diye sordu annesi hüzünle. 'Yapma' diyememek çok koyuyordu kadına. Oğlunun hayallerinin yıkılışına şahit olmak mahvediyordu onu.

Serdar bakışlarını kaçırdı, cevap vermemişti annesine. Sıkıntıyla nefes vererek ayağa kalktı, ve daha öylece duran masaya arkasını dönerek odasına doğru adımladı. "Ellerine sağlık anne."

Odasının kapısını çarpıp sırtını kapıya yasladı. O kadar sinirliydi ki, okul hayatının bitmiş olmasına bile üzülemiyordu.

"Amına koduğumun yavşağına bak hele." Öfkeyle volta atıyordu şimdi odasının ortasında. "Göstereceğim ben sana, benim yokluğumda kardeşimi sıkıştırmak neymiş göstereceğim." Saçlarını sinirle geriye doğru çekiştirdi.

DÜŞMAN -BXBWhere stories live. Discover now