Yirmi sekiz

7.6K 710 187
                                    

Melih : Serdar uyandı (15:34)

Melih : Birazdan alacaklar bizi yanına

Melih : Hala kantinde misin?

Melih : İstersen sen de gel

Eren : Hayır sağ ol (15:35)

Eren : Uyandıysa geçiyorum ben o zaman eve

Melih : İki gündür başını bekledin, görüp öyle gitseydin keşke

Eren : Serdar parayı benim ödediğimi öğrenirse delirir Melih

Eren : Hamza'yı da tembihle hiçbir şey söylemesin lütfen

Melih : Parayı nereden buldunuz demeyecek mi bu adam?

Eren : Paranın ödendiğini bilmesine gerek yok

Eren : Adamları içeri aldılar zaten

Eren : Arasa da bulamaz

Eren : Unutulur gider bu olay da

Melih : Ben Serdar'ın gözüne sokarsın, onu rencide edersin falan diye düşünürken

Melih : Sen o sinirlenmesin diye cebinden çıkarıp verdiğin yüz binden haberi olmasın istiyorsun

Melih : Vay anasını

Eren : Yerimde kim olsa aynısını yapardı abartma

Melih : Her şey için tekrar çok teşekkür ederiz

Melih : Adamın dibiymişsin senden beklemezdim

Eren : Dediğim gibi Hamzayı tembihlemeyi unutma (15:45)

-

"Yüz bin," diye tekrar etti babam, belki de yüz bininci kez. "Yüz bin."

Cevap olarak sadece ofladım, eve geldiğimden beri karı koca o kadar parayı ne yaptığımı sorguluyorlardı.

"Oğlum konuşsana," diye araya girdi annem. "Dilini mi yuttun?"

Daha sadece birkaç hafta önce, arabamı tamir ettirmek için verdiğim o kadar para göze batmamış da yüz bin liracık mı batmıştı yani? Zaten hep görmemeleri gereken şeyleri görüyorlardı.

"İhtiyaç," dedim omuz silkerek. On dokuz yaşımıza geldik hala anamıza babamıza hesap veriyoruz. Başlarım böyle zenginliğe. "İhtiyacım vardı."

"İhtiyacın vardı?" Kafamı salladığımda babam pes ederek arkasına yaslansa da annemin bu işin peşini bırakacağını pek sanmıyordum. Yılanın başı annemdi zaten, babama hep kızıyordu 'bu çocuğu hep sen şımartıyorsun' diye.

"Eren, insanı deli etme de anlat şunu doğru düzgün."

Asıl siz beni deli etmeyin.

Şurada kalbimiz kırık, güvensizliğe maruz kalmışız. Sevgilimiz bıçaklanmış, hastanelere düşmüş yüzünü görmeye bile cesaret edememişiz, siz hala yüz bin de yüz bin. Ne yüz binmiş arkadaş, bir toplantıya girersin iki katını kazanırsın ne varmış yani?

"Bir arkadaşımın ihtiyacı vardı, ben de borç verdim, oldu mu?" Sinirle ayağa kalktım. "Zor durumda olan insanlara yardım etmek, iyilik yapmak suç mu? Amma uzattınız."

Haksız olduğum için üste çıkmaya çalışıyordum, yoksa o parayı kime ve ne için verdiğimi öğrenmek isteyeceklerdi.

Arkamı aynı sinirle dönüp hızlı hızlı salondan çıkarken, cevap vermelerine izin bile vermemiştim. Sonunda görüş alanlarından çıktığımda derin bir nefes alarak rahatladım.

DÜŞMAN -BXBWhere stories live. Discover now