2.Bölüm: "Yüzük Meselesi"

3.8K 277 190
                                    

Medya: Okurken güldüğünüz sahneleri yazarken ben.

Bazen insan öyle hayret edici şeyler yaşıyordu ki, olduğu yerde şaşkınlıkla aralanmış dudaklarıyla bakakalmaktan başka bir şey yapamıyordu. Misal ben, el kadar bir çocuğun yaptığı plan karşısında ne diyeceğimi bilemiyordum. Koskoca adamı at diye karşıma dikmiş, ona sunduğum bahanemi de bir güzel elimden almıştı.

Derin bir nefes alarak karşımdaki adama bakarken bu küçük bücür tam daha fazla ne yapabilir ki diye düşünürken güler yüzüyle dudakları araladı.

"Sevdiniz mi öğretmenim ?"

Hafifçe boğazımı temizleyip tebessüm etmeye çalışarak konuştum.

"Yani ben atları severim." diye saçma bir şekilde cevap verirken karşımdaki adamın bana baktığını görünce ekleme gereği duyarak hemen devam ettim.

"Dört ayaklı olanları."

Yanlış hatırlamıyorsam adı Ömer olan adam kaşlarını kaldırarak başını salladı.

Şu an ortam o kadar gergin ve saçma bir durumdaydı ki kim ne diyebilir bilemiyordum. Belki de en mantıklısı vedalaşıp bir an önce bu ortamdan kurtulmaktı. Evet, kesinlikle en mantıklısı buydu.

"O zaman yarın görüşürüz."

Ece'ye hitaben kurduğum cümleye abisi tarafından cevap aldığımda anlamayarak Ömer'e döndüm. Sanırım kendi içimde ona ismiyle hitap etmemde bir sakınca yoktu.

"Görüşürüz."

Ömer birkaç saniye duraksadıktan sonra işaret ve baş parmağıyla burun kemerini sıktı. Başını iki yana sallayarak elini havaya kaldırıp bakışlarını yüzüme çevirdi.

"Kusura bakmayın lütfen. Çok ani gelişti, bir an gelişine söylemiş bulundum."

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırarak başımı iki yana salladım ve omuzlarımı silktim.

"Sorun yok."

Ömer başını bir kez eğip kardeşine döndü.

"Hadi gidelim bakalım."

Ece abisini onaylayıp bana el sallayarak uzaklaşırken kısık bir şekilde Ömer'in sesi kulaklarıma doldu.

"Sırtıma binmek ister misiniz Ece Hanım ? Hatta isterseniz bir de yular bağlayalım boynuma, ne dersiniz ?"

Artık uzaklaşmış olmalarının verdiği rahatlıkla sesli bir şekilde gülüp başımı iki yana salladım ve çantamı almak için sınıfa girdim. Çantamı alıp üstüme de hırkamı giydikten sonra okuldan çıkış yaptım. Adımlarım artık alışık olduğum otobüs durağına ulaştığında yaşamış olduğum anın komikliğiyle tekrar güldüm. Ufacık çocuk kendi kendine plan yapmış, bir de hiçbirimizin ruhu duymadan gerçekleştirmişti.

Dudaklarımdaki gülümseme ufak bir tebessüme evrilirken beni uygun gördüğü abisi geldi aklıma. Ömer.

Başımı önüme eğip tebessüm etmeye devam ederken simasının tamamen gözümün önüne gelmesiyle durakladım. Adamı bu kadar detaylı hatırlayacak kadar incelediğimin farkında bile değildim. Her ne kadar göreli anca on dakika olsa bile bu benim için garipti. Çünkü ben oldukça dikkatsiz bir insan olduğumdan bir insanı bu kadar net hatırlayacak şekilde incelemezdim. Yutkunarak başımı otobüsün geleceği yöne çevirdiğimde duruşumu dikleştirerek boğazımı temizledim.

Hayır Bihter, çocuk sana öyle bir yakıştırma yaptığı için gayri ihtiyari yaptığın bir harekete sakın anlam yükleme.

Bakışlarımın daldığı yol gözüme vuran otobüsün farlarıyla beni kendime getirirken kafamı yarın çocuklarla yapacağımız çalışmalarla yöneltip kafamdaki düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştım. Kısa bir süre sonra da başarılı olunca yarın evdeki oyun hamurlarımı okula götürmeyi unutmamak için telefonuma alarm kurarak yolun bitmesini beklemeye başladım.

Begonvil SokağıWhere stories live. Discover now