14.Bölüm: "Tatsız Sürpriz"

829 70 7
                                    

Hayat bazen insana beklenmedik sürprizler yapmayı severdi. Pekala gördüğümüz bu sürprizlerin her biri yüzümü güldürecek türden de değildi. Olan olur, biten biter ve biz yalnızca seyirci kalarak izlemekle yetinirdik. Çünkü bazen olmazdı, bazen yetişemezdik, bazen elimizden bir şey gelmezdi... Şu an Ömer'in de elinden bir şey gelmediğini, sabretmekten başka çaresi olmadığını, ki olduğu takdirde yaptığına emindim, bilecek kadar tanıyordum onu. İnsan hiç bilmez miydi kalbinin diğer yarısı nasıl atar ? Hiç bilmez miydi kalbi sıkıştığında diğer yarısının nasıl dert tasa içinde kıvrandığını ?

Hep birlikte, cümbür cemaat beklemeye devam ettiğimiz karakolun önünde artık herkes bir tarafa dağılarak oturmuş, bir o yana bir bu yana gidip gelmekten usanmayan bir ben kalmıştım. Artık attığım adımlar her ne kadar yavaşlamış olsa da, hâlâ kendimi oturabilecek kadar sakin hissetmiyordum.

Üstümde saatler önce özene bezene giydiğim elbisem geçen vakitten mütevellit kırış buruş bir hâle gelmiş, ayaklarımda her şeye rağmen güzelliğini kaybetmemiş saten elbiseme zıt ucu açık civcivli ev terliklerim vardı. Lakin gözlerim ağlarken kurumuş, kıpkırmızı olmuşken ve sinirden çatlayan başım beni her geçen dakika daha da zorlarken bu zıtlığı göremeyecek durumda olmam çok da anlaşılamayacak bir şey değildi.

Kararan hava ruhuma da çökmüş gibi hissederken en sonunda bende pes ederek bir bankın dibine çöktüm. Bacaklarımı kendime çekip hâlâ içeriden bir haber gelmemesinden ötürü olduğum yerde iyice büzüştüm.

Ömer'in avukat olan arkadaşı Emre, bize yalnızca beklememizi söylemiş ve saatler önce içeriye girmişti. Üstelik hâlâ daha da kendisinden hiçbir ses çıkmamıştı. İçeride ne yaptığını bilmiyordum fakat bu kapıdan Ömer ile çıkması tek temennim olduğundan sesimi de çıkaramıyordum.

"Güzel kızım, harap ettin kendini. İstersen sen babanlar ile dön evine, en ufak bir şeyde haberdar ederiz biz seni. Olur mu yavrum ?"

Nesrin teyzenin şefkat dolu sesi ve akabinde omzumu okşayan eli dakikalar önce dinen gözyaşlarımın tekrar yaşarmasına sebep olurken omuzlarımı silktim. Konuşsam sesimin çatlayacak olması büyük bir ihtimaldi fakat bu itirazımın kabul görmediğini çevremdeki yüzlerde görmek beni zorla konuşmaya itti.

"Teşekkür ederim Nesrin teyze. Ama bekleyeceğim. Şuradan çıktığını görmek istiyorum."

Başını minnetle omzuna doğru eğip iç çekti ve başıyla beni onayladıktan sonra yanıma çökerek ellerimi avcunun içine alarak diğer elini de ellerimin üzerine kapadı. Başka hiçbir şey söylemedi. Ben de iyi niyetinden zerre şüphe etmeden bir de onun üzüntüsünü kalbime yük ettim.

"Nasıl böyle bir şeye adı karışır aklım almıyor. Benim oğlum hiç böyle işlere bulaşmaz ki."

Nesrin teyzenin, belki de oğlunu benim gözümde temize çıkarmaya çalışmasına hüzünle tebessüm ederek baktım. Belki de uzun bir ilişkimiz olmadığından, hep bize destek olmalarının yanında annemlerde de Nesrin teyzelerde de bu güvensizliği daha önce de birkaç kez hissetmiştim. Düşününce kendilerine göre haklı sebepleri olduğuna kanaat getirmiş, hatta onlara hak da vermiştim. Fakat şu an bu durumda nedensizce bu bile kalbimi kırmıştı. Çünkü bu, takıldığımız ilk tümsekte, sorgusuz sualsiz oğlundan vezgeçeceğimi düşünmüş gibi yansımıştı bana.

Ya da ben şu an çok hassastım ve alınganlık ediyordum. Bilemiyordum.

Hepimizin bakışları bir ameliyathanenin kapısındaymış gibi karakolun kapısından ayrılmazken saatlerdir girenin çıkanın haddi hesabı yoktu. Ve yine saatlerdir, ilk defa beklediğimiz o tanıdık yüz o kapıdan çıktı. Sözleşmişiz gibi her birimiz anında ayaklanıp kapıya hücum ederken Emre birkaç adımda yanımızda bitti.

Begonvil SokağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin