6. ''Hayaller'' ☼

8.3K 577 61
                                    

Doğrusunu söylemek gerekirse, hayallerinden vazgeçmek Melanie'ye yaramıştı.

İyi olanı mı yapmıştı yoksa büyük bir hata mıydı yaptığı emin değildi ama şunu biliyordu ki, bir süre sıradan bir insanmış gibi davranmak işleri yoluna koymuştu. Hayatında beklenmedik şeyler gelişmişti.

Matematik sınavından yüksek bir not almak gibi. Kafasını kurcalayacak şeyler olmayınca dersi dinlemekte zorlanmıyordu. Geleceği için bir şeyler yapıyordu. Örneğin Groundiam Çarşısı'nda işe bile girmişti! İnanabiliyor musunuz? Tüm gün tek yaptığı garip garip etrafta dolanmak olan Melanie, çarşıdaki giysi satan bir kadına yardım ederek haftada birkaç Solia kazanıyordu. En azından artık bedava kahvaltı dışında ek yemekler alabiliyordu. Kendi ayakları üstünde duran biri olmayı sevmişti. Yeni, olgun halini çok hoş buluyordu.

Edward ve Mark'la, resmi olarak küstü. Mark bir kez onunla konuşmaya çalışmış ama Melanie buna engel olmuştu. Edward'ı her şeyi açıkladıkları o günden sonra hiç görmemişti. Görmemeyi de umuyordu.

Melanie öğle arasında çarşıya gidip haftalık ücretini ellili yaşların ortasında bir kadın olan Bayan Penelope'dan aldıktan sonra kendine bir hamburger satın almak için yemekhaneye yürüdü. Şey, tamam, Edward'a küsmüş olabilirdi ama bu onun icadı olan lezziz hamburgeri yemeyecek anlamına gelmiyordu. Doğrusu gerçekten de onun icadı olup olmadığını bilmiyordu. Edward'ın hiçbir suçu olmamasına rağmen bir anda onun bir sahtekar olduğunu düşünmeye başlamıştı. Groundiam'a verdiği yeniliklerin bir gizemi olduğunu düşünüyordu.

Belki çocukluk ediyordu, ama ne yapabilirdi ki? Edward veya Mark'la konuşurken ister istemez etrafına bakıp kimse var mı diye gözleme gereği duyuyordu, kendisini annesinden gizli erkek arkadaşıyla buluşmuş liseli bir genç kız gibi hissediyordu. Sanki her an biri onları görüp şüphelenecek ve her şeyi öğrenecek gibi.

Melanie bu korkuları istemiyordu artık. Gece başını yere koyduğunda endişeyle tırnaklarını kemirmek kaldırabileceği bir şey değildi. Elbette dünyaya çıkmayı isterdi ancak çektiği ve çekeceği zorluklar üst dünya için değer miydi bir fikri yoktu. Freddie Talooms'ın yazdıklarını düşündü. Geçen cümleleri kimse bilmiyordu ama o yazının ana teması herkes tarafından biliniyordu. Dünyanın kötü bir yer olduğunu söylemişti Freddie. Melanie onu tanımıyordu ve Groundiam'ı keşfetmekte en büyük rolü oynayan cesur bir lider olduğunu öğrenmesinin üzerinden sadece birkaç ay geçmişti. Yasalar gereği on beş yaşına girdiği gün dedesi anlatmıştı.

Bazen keşke zamanı geriye alabilsem diyordu. Keşke dedesi de torununun artık bir kaçık olmadığını görebilseydi. Melanie çok huzurluydu ama yine de bir eksiklik hissediyordu kalbinde.

Pekala, dedesini düşünmemeliydi.

Freddie Talooms'ın gerçekte kim olduğunu çok kısa süredir biliyordu ama o kısacık zaman diliminde hemen kanı ısınmıştı ona. Umudunu kaybetmeyip çabalamış ve işçileri kurtarmıştı. Groundiam için o kadar emek veren atalarını düşününce kendini suçlu buluyordu. Bir hafta öncesine kadar nasıl da bir hayat felsefesi haline getirmişti üst dünyayı... Oysa şimdi ülkesinin kıymetini biliyordu. Bu şeytana tapan bir kızın günün birinde rahibe olması gibi bir şeydi.

Melanie Groundiam'da biraz mantık hatası olduğunu düşünüyordu. Eğer Konsey kimsenin dünyaya imrenip çıkış yolunu aramalarını istemiyorsa neden gerçeği anlatıp Melanie gibi olanlar için bir umut veriyorlardı ki? Mel bunun biraz da duygusal sebeplerden olduğunu sanıyordu. Eski Groundiamlıların emeğini boşa çıkarmayıp insanların gurur duymasını sağlamak içindi belki.

Hamburgerinden bir ısırık daha aldı. Aslında sıradan biri olma yolunda ilerlediği şu dönemde hamburger yememeliydi. Onda özgür olma isteği uyandırıyordu. Sanki hamburger, farklı bir evren kokuyor gibiydi. Neden böyle hissediyordu anlayamıyordu. Ama ağız tadına hakim olamazdı ki!

Yeraltı GüneşiWhere stories live. Discover now