10. "Melodi" ☼

8.1K 423 121
                                    

*Multi'de Melanie'nin dinlediği şarkı var, dinleyerek okumanızı öneririm, iyi okumalar!


Mark müzik çalarından rastgele bir şarkı seçtiğinde Melanie bayılacak gibiydi. Başta sadece enstrümanların tuhaf sesini işitti. Hiç duymadığı, kulağına yabancı olan tüm o sesler bir araya gelince biraz ürktü. Sözlere girmeden hemen önce, birilerinin tezarühatlarını, daha sonra hırıltı gibi bir ses duydu. Başlarda bunun bir insana ait olduğunu düşünmüştü ancak gittikçe ses bir canlı tarafından çıkarılması imkansız hale geldiğinde bir başka teknolojik alet olduğunu anladı.

Bir erkek sesi, oldukça hızlı şekilde sözleri söylemeye başladı. Mel neler söylediğini çok az ayırt edebilmişti. Bir yandan bu parçayı nasıl bir bütün haline getirdiklerini kavramaya çalışırken, bir yandan şarkının sözlerini ve melodisini takip edip onları hissetmek oldukça zordu. Tüm o efektler, müzik aletleri, kullanılan teknikler ve daha fazlası.. Tüm bunlar Melanie'ye imkansızmış gibi geliyordu. Bu kadar farklı olmasını beklemiyordu.

Şarkı ilerledikçe, Melanie de hayat buldu. Birbirlerini tekrar eden birkaç cümle nasıl bu kadar ölümcül olabiliyordu? Nasıl Melanie'nin damarlarında gezen tüm o duyguları, o hırsı, o içgüdüyü bir anda ateşe verebilmişti?

Kalkıp sonsuza dek dans etmek istiyordu. Hiç durmadan, kimseyi umursamadan.. O an ölebilirdi. İçi türlü duygularla yanıyordu. Özgüveni tavan yapmıştı. Binlerce anlatılmaz his, derisinin altında tur atıyordu. O kadar garipti ki, hiç tanımadığı, adını dahi bilmediği, ayrı bir evrenden olan bir müzisyenin belki de yıllar önce söylediği şarkının onu bu kadar etkilemesi oldukça ürkünçtü.

Benim dışımda her şeyin ilacı sensin.

Muhtemelen sanatçının aşık olduğu kişiye sarf ettiği bir sözdü bu. Ancak Melanie o an bencilce düşünüyordu. Sanki bu parça, ona yazılmıştı. Bu sözler, tüm sıkıntıların ilacının dünya olduğunu vurguluyordu.

Sevdiğin her şeyi yakar, sonra külleri yakar, sonunda her şey çarpışır.

Hayat, değer verdiğin herkesi elinden almış, tüm hatıralarını acımasızca bir kerede sökmüştü. Ölen ailesi, dedesi, geride bırakmak zorunda olduğu anıları..

Yak onları öyleyse.

Konsey'i yak. Onların üstesinden gel. Onlar senin hayatının en güzel yıllarını çaldı, kaybettirdiklerini geri al. Kimseyi dinleme ve tüm kuralları ayağının altıyla ez. Kendi bildiğine göre hareket et, amacından vazgeçme. Bu kelimelerin altında yatan anlam çok derin işlenmişti.

Duygularını içinde tutamıyordu. Hemen şimdi, Tolledo Çukur'una gidip o lanet olası bıçakları tam on ikiye isabet ettirebilirdi. Yarışlar'ı kazanabilirdi. Herkesi alt edebilirdi. Vücudunda biriken hırs onu güçlendiriyordu. Her şeyi yapabilirdi. Bir kez bile düşünmeden, karşısına kim çıkarsa çıksın o an ezip geçebilirdi.

Gözlerini açmadı. Mark ve Sasha'nın orada olduğunu unutmuştu bile. Daha önce hiç görmediği bir dünyanın hayalini kurmaya başladı. Gökyüzü nedir bilmiyordu. Yıldızlar nasıldı? Gökkuşağının adını bile duymamıştı. Bu hayalini destekleyecek hiçbir somut öğe yoktu ama yine de gözkapaklarının getirdiği karanlığa sığınıp düşlemeye devam etti. Dünyanın nasıl bir yer olduğunu değil de oranın hissettireceklerini hayal etti. Az çok anlayabilirdi. Tüm her şeyi geride bırakıp, bambaşka bir evrene ayak bastığı anı canlandırabiliyordu kafasında. Duyacağı huzur dolu hissi tahmin edebilirdi. Daha önce yaşamıştı benzerini. Edward'la ilk tanıştıklarında, ona bir sırdan bahsettiğinde, ''Tamam.'' demişti. ''Bu iş halloldu, sanırım yukarı çıkacağım!'' Her şeyin düzeleceğini umut etmişti, beyni sanki uyuşmuştu. Muhtemelen öyle bir şey olacaktı, tabii, o gün hissettiği cılız duygunun yüzlerce kat fazlası.

Yeraltı GüneşiWhere stories live. Discover now