1. ''Meraklı'' ☼

38K 1.2K 342
                                    

Melanie bizim deyimimizle yatakhanede uyandı. Groundiamlılar buralara kulübeler derlerdi. Yumuşak yataklar yerine yere serilmiş örtülerde yatıyor, on kişiyle birlikte kalıyordu. Mahremiyeti korumak için ilk seçimi olmazdı, ama Groundiam'da düzen böyle işliyordu. Ne fazla yerleri, ne daha çok kulübe yapabilecek malzemeleri vardı ve bu da bir deste insanla aynı odaya sıkışmak anlamına geliyordu.

Melanie iç çekti. Her zaman üst dünyayı merak ederdi. Groundiam'da hayatta kalınabilirdi ama gerçek anlamıyla yaşanamazdı. Yerin altında harika olan ne olabilirdi ki, hadi ama... Böyle düşünen sadece Melanie vardı. Diğerleri bu acı gerçeği kabullenmiş, tek amaçları ölmemek olan zihniyetten oluşuyordu zaten. Oysa Melanie kararlıydı, dışarı çıkmalıydı, görmeliydi, keşfetmeliydi, yeniden doğmalıydı.

Yeraltında olduklarını birkaç ay önce, on beşinci yaş gününde öğrenmişti. Groundiam'ın nasıl meydana geldiği her zaman insanlar on beş yaşına basınca anlatılırdı. Okulda Groundiam Tarihi dersine herkes on beş yaşından sonra girerdi. On beş yaşından sonra kim olduğunuzu tam olarak anlayabilirdiniz. Neden böyle bir kurala gerek duyulduğunu kimse bilmiyordu, belki de yeterince olgun olmayan insanların aklını kaçıracaklarından korkuyorlardı. Ve haklılardı da, düşünsenize sizin bulunduğunuz yerin üzerinde başka insanların başka sorunları başka düşünceleri başka fikirleri olduğunu, ve sizin onların ayakları altında hapsolmuş olduğunuzu..

Melanie bunu duyduğundan beri, tek amacı bir çıkış yolu bulmak olmuştu. Zaten önceden de yaşam dolu bir kız değildi, hep bu monotonluktan kurtulmak isterdi ve bir başka dünya daha olduğu gerçeği onun için adeta bir umut ışığı görevini üstleniyordu. Burada garip bir şekilde oksijen vardı ve bu imkansızdı, buralarda bir yerde hava deliği falan olduğuna emindi ama nerede olduğunu bilemezdi, burası o kadar büyüktü ki.. Ve belki de o delikten tırmanıp dünyaya gidebilirdi. Tabii, hepsi bir umut.

Groundiamlılar, dünyadan korkuyordu. Burayı ilk keşfedenler, ilk insanlar, bir miras bırakmıştı onlara. Yukarıdan bahseden yazılar. Oradakiler için ''gaddar'' demişlerdi, bunu onlara yapan, onları buraya hapseden onlarmış. Bu yüzden, kimse çıkış yolunu aramıyordu. Hatta bu yasaktı. Buradan nasıl kurtulabilecekleriyle ilgili Konsey'e fikirler sunmak, yukarıyı merak ettiğini dile getirmek, ve bir yol aramak. Ama Melanie bunu desteklemiyordu, ölene dek korkuyla yaşayamazlardı değil mi? Yapmak istediği bir şeyi ne olursa olsun yapardı. Onun bu boyunu aşan özgüveni bir gün başına iş açacak, benden söylemesi.

Yerde doğruldu. Sert zemin her seferinde sırtını ağrıtıyordu. Yerde yatmak zordu. Groundiam'da bazı şeyler icat etmeyi öğrenmişlerdi ve yatak bunlardan biri değildi. Ama biri vardı, ve ülkenin gelişmesine büyük bir katkı sağlamıştı. Edward adında bir dahi. Her gün elinde yeni bir şeyle geliyordu. Okulda anlatılanları yazacakları kağıtlar, kalemler, ve ekmek yapmalarını sağlayacak tohumlar gibi. Kimse Edward'ın bunları nasıl yaptığını bilmezdi. Zaten umursamazlardı da. Hayatlarını kolaylaştırıyorlar mıydı, evet. Gerisi pek de önemli değildi onlar için.

Edward meşgul ve gizemli bir adamdı. Şehirde çok görülmez, ve her seferinde elinde yeni bir şeylerle gelirdi. Ama bu gizemli adamın, kimsenin bilmediği bir sırrı da vardı tabii, her önemli karakterde olduğu gibi.

Konumuza dönelim.

Kaskatı kesilmiş bacaklarına aldırış etmeyerek ayağa kalktı ve eğilip üzerinde yattığı ince örtüyü düzeltti. Bedenlerini örten giysiler, uyurken örtündükleri kumaşlar.. Yeraltında bunları elde etmek imkansızmış gibi görünürdü ama kökleri Groundiam'a kadar ulaşmış değişik türde bir ağaç sayesinde bunlara sahip olabiliyorlardı. Terzi olarak görevlendirilen birkaç kadın, ağacın liflerini örerdi, Groundiam'ın iki yüz kişilik nüfusunun tümüne kıyafet yetiştirebilecek yeteneğe sahiptiler. Neredeyse tüm kıyafetler kahverengi olurdu. Melanie hep renk renk giyinmek isterdi. Yaşlılar Kulübe'sinde yaşayan yaşlı Bay Yancy'nin yorgun, kanlanmış çimen yeşili gözleri gibi. Veya okulun yemekhanesindeki sulu sarı elmalar gibi. Veya büyük dahi Edward''ın lacivert ipek takım elbisesi gibi. Burada renkli olan tek giysi onunkiydi. O ceketi ve pantalonu nereden bulduğunu çok merak ederdi Melanie. Onun bu renk tutkunluğu da yukarıya gitmek istemesinin nedenlerinden birisiydi. Kimbilir, belki de orada gökkuşağının yedi rengi dans ediyordu? Tabii ki gökkuşağının ne olduğunu bilmiyordu. Bilemezdi.

Yeraltı GüneşiWhere stories live. Discover now